Yusuf KANLI
Nasıl değerlendirmek bize kalmış ama eskiler de lafı gediğine yerleştirmişler. Çeşitli versiyonları var, ben doğrusu olduğuna inandığım bu şeklini kullanayım:...
Yusuf KANLI
Nasıl değerlendirmek bize kalmış ama eskiler de lafı gediğine yerleştirmişler. Çeşitli versiyonları var, ben doğrusu olduğuna inandığım bu şeklini kullanayım: “Ak koyun, kara koyun geçit başında belli olur…”
Bir de, saç kesildi, ak kara göründü, ya da saç kesildi kel göründü derler ya… “Saçı olan adamın keli mi olur” diyeceğim ama, kuş yuvası gibi tarayanlar, uzatıp battaniye yerine kullananlar, kısaca var oğlu var… Yine de bu Türk atasözünün aslı ilk dediğim gibi.
Ne demek bu? Sürü başı koyunun marifeti sürü zorda kaldığında ortaya çıkar. Ya sürüyü yardan aşağı götürür, ya da geçit başında suhuletle, koyunlar bir birini ezmeden geçmelerine önder olur. Ya da, yaşadıkları deneyimler sonucunda insanlar erdeme ulaşırlar. Bu erdemlerini ise yeni yaşayacakları konular üzerinde karar verirken değerlendirirler. Bir zorluğa ya da imtihana giren iki erdemli insandan hangisinin daha iyi olduğu, o zorluk ya da sınav geride kaldıktan sonraki oluşan durumla ortaya çıkar.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti son cumhurbaşkanlığı seçiminden beridir çok uzun süredir geçiş döneminde. Başbakan Ersin Tatar cumhurbaşkanı seçilince, ne gereği ve alakası varsa hukuka karşı bir hareketle önce bir süre başbakanlık boş kaldı, Ulusal Birlik Partisi (UBP) yeni bir başkan seçsin beklendi. Bir türlü UBP kongresi toplanamadı; toplandı, dağıtıldı. “Herkese uygun” aday arandı, mevcut adaylar beğenilmedi. Falan, filan. Yılan hikayesi gibi ama ibretlik bir durum bu.
Sonra bir hükümet kuruldu, UBP’ye başkan da bulunacaktı ama lanet bir kaset kriziyle dengeler darmadağın oldu, Tatar-sonrası Başbakan Ersan Saner en azından şimdilik siyaset dışı kalıverdi.
Seçim sandığı göründü. Aday adayları belli oldu. Aralarından adaylar seçildi. Birçok tanıdık, ünlü siyaset dışı kaldı, bazıları zar zor listeye girdi, birçok da umut veren aday listelerde yer buldu.
Listelere göre UBP’de değişim devam ediyor. Eski Derviş Eroğlu ekibi tasfiye edilirken sanki yeni Faiz Sucuoğlu-severler ön plana çıkmaya başladı. Normaldir. Bir devir kapanıyor, bir yenisi açılıyor. Değişiklik var mı? Bence çok sınırlı. Eskiden beri eleştirdiğim “ileri karakol” mantalitesi, ya da kısaca “Rumdan kalanları değerlendirme” (yani ganimet siyaseti) ile Türkiye desteği ile hükümet olma anlayışı yerini koruyor görünümünde. Umarım yanılırım.
Tek başına iktidar demekte UBP. Normaldir, kimse kazanmayacağım diyerek seçime girmez.
Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) ise maalesef listesiyle “Kögefzade” bir siyasi oluşuma dönüştüğünü sergiliyor. Babalar gitmiş, oğullar, torunlar ön sıraları kapmış. Ne özellikleri var? “Mücadeleci ekibin” ardılları…
TL’den Euro’ya geçiş gibi fanteziler bir yana, CTP’nin bu seçime çok daha sağlam bir ekonomik ve politik duruş ile çıkmasını beklerdim. Kendi kendine yeten bir ekonomi için yapısal dönüşüm şart ve bu şartı yerine getirmek için çok acı bir reçete uygulamanın kaçınılmaz olduğu bir zamanda Türkiye tarafından finanse edilecek Euro’ya geçme gibi bir fantezi geliştirmek herhalde sağlıklı kafa ürünü olamaz. Üstelik de TC ve TC’ye ait her şey ile Kıbrıs Türk mücadelesi sembollerine karşı hoyratça tavır geliştirilirken, nasıl TC’den destek bekleyecek olası iktidarında CTP? Bu kadar mı hayalperest oldu CTP? Maalesef TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı boykot ederken, CTP kendi ayağına sıkıyordu, hala fark edemedi.
O da tek başına iktidar diyor. Hükümet olsalar iktidar hele muktedir olamayacaklarını birisi söylemeli arkadaşlara.
Toplumcu Demokrasi ya da Yeniden Doğuş partileri de keza çok önemli adaylara sahip olsalar da önümüzdeki dönemin “uç partileri” olarak umarım mecliste yerlerini alırlar. Demokrat Parti (DP) ise miadını doldurdu, siyaset tarihinin konusu oldu artık. Serdar Denktaş’ın aday olmamasının faturasını ödeyecektir.
Biliyorum en sona bıraktım Halkın Partisi’ni ve Kudret Özersay’ı. Küçük, büyük tüm partiler içerisinde bir tek HP ve Özersay farklı konuşuyor; tek başlına iktidar değil, “beş sene götürecek, ciddi bir geniş tabanlı koalisyon” diyor.
Nasıl bir geniş tabanlı koalisyon? Kögefzedelerle birlikte mi? Akıncı kalıntısı TDP, ya da uç sağdaki YDP ile mi?
Arkadaşlar anlattı, ben not aldım. Paylaşayım.
Gelinen noktada gerçeklerle yürümek lazım. 2008’den başlayarak, 2018, ve 2021 krizleriyle halkın gerçek geliri %65 geriledi. Örneğin, 2008’de 1000 Euro geliri olanın şu andaki gerçek geliri 350 Euroya geriledi.
Sağ veya sol fark etmeden KKTC’deki mevcut iktidar anlayışı Türkiye desteği ile muktedir olmaya, yandaşları zengin etmeye dayanmakta. Sağ hükümetlerde durum öyleydi, sol iktidara gelince sadece yararlananlar değişti, aynı mantalite üstelik acemice devam etti. Nitekim duyumlar, Türkiye’de de “Bir tane güvenilir adam yok mu Kıbrıs’ta…” değerlendirmeleri yapıldığı şeklinde.
Demek ki, mesele iktidar olmak değil, muktedir olacak bir hükümet ortaya çıkarmak. Radikal yapısal değişim kapasitesi olan, güvenilir ve Rum tarafı ile temel rahatlama sağlayacak bir yaklaşımla temas edecek bir hükümet şart. Bu da geniş tabanlı bir koalisyon olmasını gerekli kılıyor.
İyi de, yapısal değişim, Rum tarafı ile “sonuç alıcı görüşme” tek taraflı oynanacak bir dans değil ki? Rum tarafı hali hazırda Maraş’a karşılık Ercan’ın uluslararası uçuşlara açılması güven artırıcı önlemini seslendirmekte. Tabii ki hemen ve onların dediği şekilde değil ama görüşerek ve bir uzlaşı ile, Magosa limanı da dahil ederek ve Maraş’ın nihai statüsünün bütünlüklü bir çözümle belirleneceği bir şekilde baz adımlar atılabilir.
Özersay ve ekibi merkez ve merkez sağ siyasetin, yani UBP, HP ve meclise girebilecek sağdaki küçük partilerin koalisyonunu düşünüyor gibi geldi bana.