Kıbrıs’ta federal çözüm geçmişte başarısız oldu, iki devletli çözüm ise uluslararası destekten yoksun. Konfederal model, adanın iki halkının siyasi eşitliğini garanti altına alırken, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki çıkarlarını koruyacak ve bölgesel barışa giden yolu açacak tek gerçekçi çözüm olarak öne çıkıyor.
Yusuf Kanlı
Kıbrıs sorunu, 20. yüzyılın ikinci yarısından bu yana yalnızca adanın iki halkını değil, Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkileri ve Doğu Akdeniz’in bölgesel dengelerini etkileyen bir mesele olmuştur.
Federal çözüm modelleri, geçmişte birçok kez denenmiş, ancak Rum tarafının egemenlik paylaşımını kabul etmeme tutumu nedeniyle başarısız olmuştur. İki devletli çözüm ise uluslararası toplumun desteğinden yoksundur ve uygulanabilir olmaktan uzaktır. Bu bağlamda, konfederal bir çözüm, Kıbrıs Türkleri ile Rumların barış içinde bir arada yaşamaları, Türkiye ve Yunanistan’ın bölgesel çıkarlarının korunması ve Doğu Akdeniz’de istikrarın sağlanması açısından en uygun seçenek olarak öne çıkmaktadır.
Federal çözümün başarısızlıkları ve dersler
Kıbrıs’ta federal bir çözüm önerisi, 1960 yılında hayata geçirilmiş ancak kısa sürede başarısızlığa uğramıştır. Türk ve Rum halklarının ortak kurucu unsurlar olarak yer aldığı Kıbrıs Cumhuriyeti, sadece üç yıl yaşayabilmiştir. Bu başarısızlığın nedenleri şunlardır:
1. Egemenlik Paylaşımına Direnç: Rum tarafı, egemenliği Türk halkıyla paylaşmayı hiçbir zaman kabul etmemiştir. 1963 yılında Rum liderliği, anayasal düzeni değiştirerek, Türklerin veto hakkını ve siyasi eşitliğini ortadan kaldırmayı hedeflemiştir. 2017 Crans Montana süreci tüm istekleri yerine getirilse bile Rum tarafının asla egemenliği ve yönetimi Türklerle eşitlik temelinde paylaşmayı kabul etmeyeceklerini açıkca göstermiştir.
2. 1964 BM Kararı (186 Sayılı Karar): Türklerin yönetimden uzaklaştırılmasıyla ortaya çıkan kaos ortamında, “gereklilik durumu” öne sürülerek BM Güvenlik Konseyi’nin 186 sayılı kararı ile Türklerin katılımı olmadığından anayasaya aykırı olan sadece Rumların kontrolündeki hükümeti “Kıbrıs Hükümeti” olarak tanımıştır. Bu karar, Türk tarafını uluslararası alanda izole etmiştir ve bugüne kadar bu durum devam etmektedir. Frumlar bu durumu sonlandıracak hiçbir adımı şimdiye kadar atmamışlardır.
3. AB Üyeliği ve Rumların Avantajı: 1 Mayıs 2004’te, BM’nin taraflarla görüşerek tamamladığı “Annan Planını” Türk tarafının büyük bir oy çoğunluğuyla kabul etmesine rağmen Rumların reddetmesinden sadece bir hafta sonra adeta ödüllendirilir gibi Rum yönetimi tüm adayı temsilen Avrupa Birliği’ne tam üye olmuştur. Bu, Rumlara güçlü bir uluslararası koz sağlarken, Kıbrıs Türk tarafını daha da izole etmiştir. Rumlar, bu avantajı Kıbrıs Türk halkının siyasi eşitlik taleplerini reddetmek için kullanmaktadır.
4. Masayı Devirme Alışkanlığı: Federal çözüm adına yürütülen müzakerelerde, Rum tarafı, Türklerle eşit bir siyasi ortaklık kurmayı sürekli reddetmiş ve çözüm sürecini baltalamıştır. Bu durum, federal modelin pratikte uygulanabilir olmadığını göstermektedir.
İki devletli çözüm: Uygulanabilir mi?
İki devletli çözüm, Kıbrıs Türklerinin bağımsız bir devlet olarak uluslararası alanda tanınmasını hedeflemektedir. Adadaki Türk varlığının ve Türkiye’nin desteklediği bu çözüm modeli ciddi sorunlarla karşı karşıyadır:
1. Uluslararası Destek Eksikliği: BM ve AB gibi uluslararası kuruluşlar, iki devletli çözümü reddetmektedir. AB, Rum yönetimini tüm adayı temsil eden meşru hükümet olarak görmekte ve Kıbrıs Türk devletini tanımayı reddetmektedir. Uluslararası camia KKTC’yi “ayrılıkcı” olarak görmekte, kendi azınlıkların benzer bir sürece girmesine örnek olabileceğinden bağımsızlığına ve tanınmasına sert tepki gösterilmektedir.
2. İzolasyon Riski: İki devletli çözüm, Kıbrıs Türklerini uluslararası arenada daha da yalnızlaştırabilir. Rum tarafının AB üyeliği sayesinde elde ettiği avantajlar, Kıbrıs Türklerinin ekonomik, siyasi ve sosyal izolasyonunu artırabilir. AB içerisinde iki devlet fikri ise diğer ülkelerden destek bulunabilse bile, Rum tarafının ve Yunanistan’ın kabul etmesi mümkün görülmediğinden opsiyon olarak bile dikkate alınması mevcut durumda çok zor.
3. Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin Pozisyonu: İki devletli çözüm, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki stratejik çıkarlarını savunmasını zorlaştırabilir. Özellikle hidrokarbon rezervlerinin paylaşımı ve deniz yetki alanlarının sınırlandırılması konusunda, Türkiye daha fazla uluslararası baskıyla karşılaşabilir. Ayrıca, Türkiye’nin ve Kıbrıs Türk halkının Doğu Akdeniz hidrokarbon zenginliği dahil tüm imkanlarından dışlanması sonucunu doğurabilecektir.
Bu nedenlerle, iki devletli çözüm, hem Kıbrıs Türk halkı hem de Türkiye için sürdürülebilir bir seçenek değildir.
Konfederal çözümün temel ilkeleri
Konfederal çözüm, iki ayrı devletin oluşturduğu, sınırlı yetkileri olan bir üst yapıyı öngörmektedir. Bu model, hem Kıbrıs Türklerinin siyasi eşitliğini garanti altına alacak hem de Rum tarafının uluslararası meşruiyet taleplerini karşılayacaktır. Konfederasyonun temel unsurları şunlardır:
1. İç işlerinde tam bağımsızlık: Kıbrıs Türk ve Rum devletleri, kendi iç işlerinde tamamen bağımsız olacaktır. Her iki devlet, kendi vatandaşlarının güvenliğinden, ekonomisinden ve sosyal yapısından sorumlu olacaktır.
2. Uluslararası alanda ortak temsil: Konfederal yapı, uluslararası kuruluşlarda ve anlaşmalarda “Kıbrıs” kimliğiyle temsil edilecektir. Ancak bu ortak temsiliyet, her iki tarafın eşit katılımına dayalı olacaktır. İki taraf bu kuruluşlarda ele alınan konularda görüş birliğine varamadığı zaman Kıbrıs delegesi “çekimser” oy kullanacaktır.
3. Dış ilişkilerde esneklik: Her iki devlet, ekonomik, kültürel, sportif ve akademik alanlarda yapılmış konfederal anlaşmalarla çelişir olmamak kaydıyla uluslararası iş birliği yapma hakkına sahip olacaktır. Bu durum, Kıbrıs Türklerinin izolasyondan kurtulmasını sağlayacaktır.
4. Sınırlı yetkili konfederal hükümet: Konfederal hükümet, savunma, dış politika ve ekonomi gibi alanlarda sınırlı yetkilere sahip olacaktır. Ancak bu yetkiler, her iki devletin onayıyla belirlenecektir.
5. AB üyesi olacak olan konfederal Kıbrıs’ın AB üyesi olmayan Türkiye’ye bazı özel ilişkiler içinde olacaktır. Kıbrıs Türklerinin var oluşsal güvenliği açısından, Yunanistan’ın AB üyesi olarak konfederal Kıbrıs’ın tümünde yararlanabileceği (üç özgürlükler-Sermaye ve insanların oturma, yerleşme, dolaşma) haklardan Türkiye ve vatandaşları da AB üyesi gibi ama Kıbrıs ile sınırlı olarak yararlanabilecektir.
Konfederal çözümün avantajları
1. Kıbrıs Türklerinin siyasi haklarının korunması: Konfederal çözüm, Kıbrıs Türk halkının egemen eşitlik ilkesine dayalı bir statü kazanmasını sağlayacaktır. Bu model, Türklerin siyasi haklarını güvence altına alırken, uluslararası alanda tanınmalarını kolaylaştıracaktır.
2. Türkiye’nin Doğu Akdeniz çıkarlarının güvence altına alınması: Konfederasyon modeli, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki stratejik çıkarlarını korumak için daha güçlü bir zemin oluşturabilir. Hidrokarbon rezervlerinin ortak işletilmesi ve gelir paylaşımı, Türkiye ile Rum tarafı arasında iş birliği sağlanmasını teşvik edebilir. Ayrıca oluşacak işbirliğinin ekonomik boyutuyla Türkiye, Yunanistan ve adadaki konfederasyonu oluşturan iki devlet güçlü bir karşılıklı bağımlılık ilişkisine gireceklerdir.
3. Bölgesel barış ve istikrar: Konfederasyon, yalnızca Kıbrıs’taki taraflar arasındaki barışı değil, Türkiye ve Yunanistan arasındaki ilişkileri de olumlu yönde etkileyebilir. Bu model, Ege ve Doğu Akdeniz’deki ihtilafların çözülmesi için bir örnek teşkil edebilir.
4. Uluslararası destek ve kabul edilebilirlik: Konfederal çözüm, uluslararası toplumun birleşik bir Kıbrıs talebini karşılayan bir çerçeve sunmaktadır. Bu model, BM ve AB tarafından daha kolay kabul görebilir.
Konfederasyon için Rumlara teşvikler
Rum tarafının konfederal bir çözümü kabul etmesi için ekonomik ve siyasi teşvikler sunulmalıdır:
1. Türkiye pazarına erişim: Türkiye ile ticaretin geliştirilmesi, Türkiye üzerinden üçüncü pazarlara ulaşab,ilme imkanı Rum ve dolayısıyla çözüm sonrası konfederal Kıbrıs ekonomisi için büyük bir fırsat sunacaktır.
2. Doğu Akdeniz enerji kaynaklarının paylaşımı: Hidrokarbon rezervlerinin ortak işletilmesi, tüm paydaşlara ve doğal olarak Rumlara da büyük ekonomik faydalar sağlayabilir.
3. Ege Denizi’nde iş birliği modelleri: Türkiye ile Yunanistan arasında Ege Denizi’nde geliştirilecek benzer bir model, Rum tarafının güvenini artırabilir.
Konfederal çözümün zorlukları
Elbette, konfederasyonun hayata geçirilmesi kolay değildir. Rum tarafının egemenlik paylaşımına olan direnci, bu modelin önündeki en büyük engeldir. Ayrıca, uluslararası toplumun konfederal modeli desteklemesi için Türkiye’nin diplomatik çabalarını artırması gerekmektedir. Ancak, bu zorluklar aşılabilir ve konfederasyon, Kıbrıs için kalıcı bir çözüm sunabilir.
Kıbrıs adasında, federal çözümün geçmişte başarısız olması ve iki devletli çözümün uluslararası destekten yoksun olması, konfederasyon modelini en gerçekçi seçenek haline getirmektedir. Konfederal çözüm, Kıbrıs Türklerinin siyasi eşitliğini garanti altına alırken, Rum tarafının uluslararası taleplerini karşılayabilecek bir çerçeve sunmaktadır. Ayrıca, bu model, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin stratejik çıkarlarını koruyacak ve bölgesel barışa katkıda bulunacaktır.
Konfederal çözüm, Kıbrıs’ı sadece bir sorun olmaktan çıkarıp, bölgesel iş birliği ve refahın merkezi haline getirme potansiyeline sahiptir. Türkiye, Kıbrıs Türkleri ve uluslararası toplum, bu modeli hayata geçirmek için birlikte çalışmalıdır. Bu, hem adanın hem de Doğu Akdeniz’in geleceği için atılabilecek en doğru adımdır.