İnsanlar yeni yıl yaklaştıkça kıpırdanmaya başlarlar.
Gelecek yılla ilgili umutlarını yeşertirler.
Oysa ben her yeni yıl yaklaştığında çocukluğumda okuduğum bir öykünün etkisiyle hüzünlenirim.
Kibritçi Kız…
Soğuk bir yılbaşı gecesi Danimarka’da geçen bir öykü..
Hans Christian Andersen tarafından yazılmış.
Akşam olmuş herkes neşe içinde, ellerinde yılbaşı hediyeleri, yiyecek içecekler evlerine gitmekte.
Kibritçi kız annesinin birkaç numara büyük eski püskü ayakkabılarını giymiş halde elindeki kibritleri satmaya çalışıyor.
Soğuktan ayakları öyle morarmış ve hissiz kalmış ki, ayakkabılarının ayağından çıktığını bile fark etmemiş.
Bir o tarafa, bir bu tarafa kibritlerini satmak için çok uğraşmış ama bir tane dahi satamamış.
O kadar üşümüş ki, kibritlerini bir bir yakarak soğuktan donan parmaklarını ısıtmaya çalışmış.
Yavaş yavaş hayallere dalmaya başlamış.
Son olarak ölmüş büyükannesinin hayalini görmüş ve onunla konuşmaya başlamış.. 
Büyükannesinin hayali kaybolmasın diye bütün kibritlerini tek seferde yakmış. 
Kibritler söndüğünde Büyükannesinin hayali onu yanına almış ve götürmüş. 
Sabah olduğunda küçük kızı donmuş halde bulmuşlar…
Geçen gün sebze pazarının girişinde mendil satan bir kıza rastladım.
“Abi mendil lazım mı?”
“Mendiller ne kadar?”
“10 Lira abi..”
“Tamam. Elindekilerin hepsini ver.”
“Allah razı olsun senden abi…”
Mendil satan, kalem satan, kırmızı ışıkta araba camı silen binlerce kibritçi kız..
2025 yılına giriyoruz…
Biz ne yaşadıysak yaşadık.
Ama gençlerin hayallerinin bir kibritin son aleviyle birlikte sönmesine müsaade etmemeliyiz.
Bir evde küçük bir çocuk açken, üşüyorken içi pilav dolu hindiye nasıl çatal bıçak sallayabiliriz ki?
Benim en büyük lüksüm nedir biliyor musunuz?
Çaresiz kalmış bir insanın yüzünü gülümsetebilmek.
Çevremiz hüzün verici öykülerle dolu.
Ama hüzünlenmek hiçbir sorunun çözümü değil.
Bir yerden başlamak, gücümüz yettiğince konuya el atmak lazım.
Sıcacık bir palto, ayakkabı giymiş bir çocuğun gülümsemesinden daha lüks ne olabilir?
Ne olursa olsun umudunuzu kaybetmeyin!
Başınıza ne gelirse gelsin,
Hangi haksızlığa uğrarsanız uğrayın;
Çıkmadık canda umut vardır..
Ölümden başka her şeye çare bulunur.
Hayat Türk filmlerine çok benzer..
Merak etmeyin; Filmin sonunda Türk polisi gelir ve;
Sizi, görevinizi muntazam yaptığınız halde sırf siyasi düşüncelerinizden dolayı sürenleri, 
Atatürk'e küfür edenleri, çalıp çırpanları, şiddet uygulayanları kelepçeler ve götürür.
2025 de güzel şeyler de olacak, Üzücü şeyler de...
Karınızla ya da kocanızla kavga edeceksiniz,
Çocuğunuza sarılıp onu öpeceksiniz,
Bir sevdiğinizi kaybetmenin haberiyle yıkılacaksınız,
Bir Ağustos gecesinde, Ay ışığı altında dostlarla kadehlerinizi birbirine vurup kahkahalar atacaksınız...
Yine de içinizdeki bazı yaralar hiç kapanmayacak…
Zaten hayat da bir o tarafa, bir bu tarafa gidip gelen sarkaç gibi değil mi?...
Yeni Yılınız Kutlu Olsun..