İsrail Golan Tepeleri’nden Şam’a kadar uzanıyor; ABD YPG ile iş birliğini sürdürüyor; Türkiye’nin kırmızı çizgileri sabit kalıyor. Suriye’de kazanan kim, kaybeden kim?

Yusuf Kanlı

Suriye’deki Esad rejiminin çöküşü, bölgedeki güç dengelerinde dramatik değişimlere yol açtı. Arap Baharı dalgasının son istasyonu Suriye’de “normalizasyon” için elbette daha çok yol var. Sadece “yeni bir dönem” açıldı, ancak bu yeni yolun nereye varacağı da mevcut şartlar altında çok da belli değil.

Esad rejiminin çökmesi ardından Türkiye’nin “güç merkezi” subliminal mesaj derdiyle baş casusunu, Milli İstihbarat Teşkilatı Müsteşarı İbrahim Kalın’ı “Emevi” Camiinde namaz kılmaya gönderirken, şöförü rolünü de Suriye’nin yeni bir numarasına uygun gördü. İsrail ise kısa bir mesafe ötede Golan işgalini genişletme, Suriye’nin alt yapısını tamamen yok etmekteydi. ABD’nin topal ördek başkanı ise dışişleri bakanını bölgeye gönderdi… Bu gelişmeler ve yaşanılan değişimler, sadece Esad sonrası Suriye’nin yeniden inşasını değil, aynı zamanda bölgesel ve küresel aktörlerin jeopolitik oyunlarını da ortaya koydu. Özellikle, sahadaki kazananlar arasında İsrail’in askeri kazanımları ve fiili toprak kontrolü dikkat çekiyor. Suriye’nin iç dinamikleri kadar uluslararası sahnedeki değişimler, kazananlar ve kaybedenler listesini yeniden şekillendiriyor.

Kazananlar

1. İsrail: Askeri Gücün ve Toprak Kazanımının En Büyük Kazananı

İsrail, Suriye’deki iç savaşın yarattığı kaostan en büyük stratejik faydayı sağlayan ülkelerden biri oldu. Bu süreçteki kazanımları şöyle sıralanabilir:

  • Golan Tepeleri’ni fiili olarak ilhak etmesi: İsrail, Golan Tepeleri’ndeki varlığını hem askeri hem de politik olarak pekiştirdi. Suriye’deki otorite boşluğundan yararlanarak bu bölgeyi uluslararası alanda tartışmalı statüsüne rağmen kendi kontrolüne aldı.
  • Şam’a kadar uzanan bir tampon bölge oluşturması: İsrail, Suriye’nin güneyinde, Golan Tepeleri çevresinden başlayarak neredeyse Şam’a kadar uzanan bir bölgeyi etkili şekilde kontrol altına aldı. Bu, İsrail’in Suriye’deki askeri varlığını ve operasyonel kapasitesini artırdı. Artık İsrail ordusu, neredeyse Şam’a “el bombası atacak kadar yakın” bir pozisyonda.
  • Suriye’nin askeri kapasitesini yok etmesi: İsrail, Suriye’nin hava savunma sistemlerini ve askeri altyapısını hedef alan operasyonlarıyla ülkenin askeri gücünü neredeyse tamamen çökertti. Özellikle İran destekli milisler ve Hizbullah’ın lojistik hatlarına yapılan saldırılar, İsrail’in hem kendi sınırlarını hem de bölgesel üstünlüğünü güvence altına aldı.
  • Güney Suriye’deki stratejik avantaj: İsrail, Suriye’de Esad rejiminin çöküşünü fırsata çevirerek kendi sınır güvenliğini sağladı ve İran’ın etkisini sınırladı. Bu kazanımlar, İsrail’in bölgesel üstünlüğünü pekiştirdi.

Özetle, İsrail, uluslararası alanda bu kazançlarını tamamen kabul ettiremese de fiili durumu değiştirdi. Golan Tepeleri üzerindeki kontrolü ve Suriye içindeki askeri üstünlüğü, bölgedeki dengeleri İsrail lehine kalıcı bir şekilde değiştirdi.

2. ABD: Kürt güçleriyle stratejik avantaj

ABD, Suriye’deki varlığını minimal bir maliyetle sürdürerek önemli kazanımlar elde etti:

  • YPG ile ittifak: ABD’nin SDF (YPG ağırlıklı) ile iş birliği, IŞİD ile mücadelede etkin bir araç olarak sunulsa da bu ittifak, ABD’ye Suriye’nin kuzeydoğusunda geniş bir etki alanı sağladı.
  • Askeri üsler: ABD, Suriye’nin güneydoğusunda bulunan üslerini koruyarak İran ve Rusya’nın bölgedeki etkisini sınırladı. Aynı zamanda Kürt bölgelerinde de askeri varlığını sürdürerek stratejik kontrol alanlarını genişletti.
  • Enerji kaynakları: ABD’nin kontrol ettiği bölgeler, Suriye’nin petrol ve doğalgaz yataklarının büyük bir kısmını içeriyor. Bu da ekonomik ve stratejik açıdan büyük bir avantaj sağlıyor.
  • Rusya ve İran’ın etkisinin azalması: ABD, Suriye’deki rejimin çöküşüyle birlikte Rusya ve İran’ın bölgedeki nüfuzunu sınırlandırmayı başardı.

Sonuç: ABD, düşük maliyetli bir askeri varlıkla Suriye’nin kuzeydoğusunda stratejik bir etki alanı kurdu. Ancak bu kazanımlar, Türkiye ile olan ittifakını zayıflatma riskini de beraberinde getiriyor.

3. Türkiye: Bölgesel etkiyi pekiştirme ve güvenlik politikası

Türkiye, Suriye’deki kazananlar arasında yer alıyor, ancak bu kazanımlar sınırlı ve daha çok bölgesel düzeyde:

  • Güvenli bölgeler: Türkiye, sınır hattındaki iki cep bölgesini kontrol ederek hem sınır güvenliğini sağladı hem de Suriyeli mültecilerin geri dönüşü için alan yarattı.
  • YPG’ye karşı operasyonlar: Türkiye, YPG’nin sınırlarına yakın bölgelerde varlık göstermesini sınırlandırmak için başarılı operasyonlar düzenledi.
  • Mülteci krizi: Türkiye, Esad rejiminin yıkılmasıyla birlikte mülteci krizini çözmek ve milyonlarca Suriyeliyi geri göndermek için yeni bir fırsat yakaladı.

Türkiye, YPG’ye karşı kırmızı çizgilerini korurken, Suriye’nin kuzeyinde fiili bir tampon bölge oluşturmayı başardı. Ancak ABD ile olan çıkar çatışmaları, Türkiye’nin bu kazanımlarını sınırlıyor.

4. HTŞ: Yeni dönemin pragmatik kazananı

HTŞ, Suriye’deki radikal köklerini terk ettiğini iddia ederek uluslararası alanda meşruiyet kazanmaya çalışıyor. Bu strateji, örgütün şu anki kazanımlarını pekiştirmek için kritik önemde.

  • Kontrol bölgeleri: HTŞ, Aleppo’dan Şam’a kadar uzanan stratejik bir koridoru kontrol ediyor.
  • Halk desteği: HTŞ, Suriye halkına yönelik baskıcı uygulamalardan kaçınarak daha pragmatik bir yönetim anlayışı benimsiyor.
  • Rejim karşıtı kimlik: HTŞ, Esad rejiminin çöküşünden sonra oluşan boşlukta, Suriye’nin geleceğinde önemli bir aktör olarak sahneye çıktı.

HTŞ, henüz uluslararası kabul görmese de sahada etkin bir güç olmaya devam ediyor. Ancak bu kazanımların sürdürülebilirliği, örgütün ideolojik dönüşümünü ne kadar samimi ve derinleştirebileceğine bağlı. Ayrıca gelişmelerin nasıl olacağı tıpkı YPG ile olduğu gibi Suriye’deki fiili gerçeğin Türkiye ile ABD görüşmelerinde nasıl bir uzlaşıya varılacağına bağlı olacaktır.

Kaybedenler

1. Esad Rejimi ve Alavi Azınlık

Esad rejimi, Suriye’nin büyük bir kısmındaki kontrolünü kaybetti. Alavi azınlığın ayrıcalıkları sona ererken, rejimin askeri ve siyasi gücü neredeyse tamamen yok oldu.

2. İran

İran, Esad rejiminin çökmesiyle “direniş ekseni” stratejisinde büyük bir darbe aldı. İran destekli milislerin etkinliği azaldı ve bölgedeki stratejik hedeflerine ulaşmakta başarısız oldu.

3. Rusya

Rusya, Suriye’deki üslerini ve stratejik erişimini kaybederek bölgesel nüfuzunu yitirdi. Ukrayna savaşıyla zaten zayıflayan Rusya, Suriye’deki başarısızlığıyla küresel arenada daha da zayıf bir konuma düştü. Sıcak denizlere inma stratejik hedefi ciddi darbe alan Rusya’nın cevabı hamlesi ne olacak?

Suriye’nin geleceği belirsizliklerle dolup taşıyor

Suriye’de kazananlar ve kaybedenler arasındaki denge, hala belirsizliklerle dolu. Ancak sahadaki gerçeklik, İsrail, ABD, Türkiye ve HTŞ gibi aktörlerin avantajlı bir konumda olduğunu gösteriyor. İsrail’in fiili toprak kazanımları ve askeri üstünlüğü, bu sürecin en dikkat çekici kazanımı olarak öne çıkıyor.

Bunun yanında, Türkiye’nin kırmızı çizgileri ve ABD’nin YPG ile iş birliği, Suriye’nin geleceği üzerindeki diplomatik çatışmaları derinleştirecek gibi görünüyor. Barış ve istikrar umutları, uluslararası toplumun uzlaşmaya varma kapasitesine bağlı, ancak şu anki koşullarda bu pek olası görünmüyor.

Suriye’nin geleceği, bölgedeki tüm taraflar için yeni bir çatışma sahnesi olmaya devam edecek.