Esad rejiminin çöküşü ve Suriye’de beliren otorite boşluğu, Türkiye için mülteci yükünün artması, yeni göç dalgaları riski ve Suriye’nin yeniden imar sürecindeki maliyetler gibi devasa zorlukları gündeme getirirken; ABD ile ilişkilerden AB üyelik hedeflerine, Kıbrıs’tan Doğu Akdeniz gerilimlerine kadar birçok cephede 2024’ün mirası çözüm bekleyen sorunlar 2025’e damgasını vuracak.
Yusuf Kanlı
2024 yılı, Türkiye’nin dış politika gündeminin yoğun olduğu, fırsatlar ve zorlukların bir arada şekillendiği bir dönem olarak tarihe geçti. ABD ile ilişkilerden Avrupa Birliği ile durağanlaşan sürece, Yunanistan’la gerilimi düşürme çabalarından Suriye ve Rusya gibi kritik aktörlerle ilişkilere kadar birçok alanda Türkiye’nin pozisyonu yeniden şekillendi. Ancak bu gündem, 2025 için büyük ölçüde çözümsüzlüklerin gölgesinde yeni riskler ve fırsatlar barındırıyor.
Yunanistan ile ilişkiler: “Olumlu Gündem”den çıkmaza mı?
Türkiye ve Yunanistan, 2024’te ilişkilerde “olumlu gündem” yaklaşımı çerçevesinde diyalog sürecini sürdürmeye çalıştı. Ancak bu süreç, Ege ve Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanları, kıta sahanlığı ve adaların silahlandırılması gibi kronik sorunları çözmekte yetersiz kaldı.
2024’te neler oldu?
• Adalar ve Deniz Yetki Alanları: Yunanistan’ın deniz yetki alanlarını genişletme çabaları, Türkiye’nin tepkisiyle karşılaştı. Ancak taraflar arasında somut bir uzlaşı sağlanamadı.
• Uluslararası Adalet Divanı: Ege’deki sorunların Uluslararası Adalet Divanı’na taşınması önerisi gündemde yer aldı ancak Türkiye, bu adımı atmaktan çekindi.
• Kıbrıs Meselesi: Yunanistan ve Rum Yönetimi, Türkiye’nin iki devletli çözüm önerisine karşı çıkmaya devam etti. Bu durum, Kıbrıs meselesinde çözümsüzlüğün sürmesine neden oldu.
2025 beklentileri
Yunanistan ile ilişkilerde 2025’te şunlar öne çıkabilir:
1. Diyalog Süreci: Türkiye ve Yunanistan arasındaki görüşmeler devam edebilir, ancak somut sonuçlar alınması zor görünüyor. Türkiye’nin Ege ve Doğu Akdeniz’deki haklarını koruma kararlılığı, gerilimi düşük seviyede tutsa da, karşılıklı güven eksikliği çözümü zorlaştıracaktır.
2. Doğu Akdeniz ve Enerji Rekabeti: Türkiye, Doğu Akdeniz’deki haklarını korumak için daha proaktif bir politika izleyebilir. Ancak bu durum, Yunanistan ve Rum Yönetimi ile AB’yi karşısına alma riskini taşıyor.
3. Savunma ve Askeri Gerilim: Yunanistan’ın savunma harcamalarını artırması ve ABD’den aldığı F-35’lerle askeri kapasitesini yükseltmesi, Türkiye ile deniz ve hava sahasında yeni gerginliklere yol açabilir.
Kıbrıs: Çözümsüzlüğün gölgesinde yeni dönem
2024 yılında Kıbrıs meselesi, Türk dış politikasının kronik bir sorunu olarak gündemde kalmaya devam etti. Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) uluslararası alanda tanınması ve iki devletli çözüm modeli önerisiyle ısrarcı bir tutum sergilerken, Rum Yönetimi ve destekçisi Avrupa Birliği (AB) ile Birleşmiş Milletler (BM) bu öneriye mesafeli durmayı sürdürdü. Bu durum, adada statükonun devam etmesine ve görüşmelerin yine tıkanmasına neden oldu.
2024’te neler oldu?
1. BM ve AB’nin Federal Çözüm Israrı: BM ve AB, 2017’de Crans Montana’da başarısızlıkla sonuçlanan görüşmelerdeki “iki bölgeli, iki toplumlu federal çözüm” önerisini yeniden gündeme getirdi. Ancak Türkiye ve KKTC, Rumların 60 yıldır süregelen müzakere sürecinde siyasi eşitliği kabul etmediğini ve federal çözümün artık gerçekçi olmadığını vurguladı.
2. Türkiye’nin İki Devletli Çözüm Önerisi: Türkiye, adada iki tarafın eşit egemenliğini temel alan bir çözüm için baskı yapmaya devam etti. Ancak bu öneri, uluslararası arenada geniş bir destek bulamadı. BM’nin düzenlediği gayri resmi toplantılar ve mart ayında Cenevre’de gerçekleştirilmesi öngörülen “çok taraflı” görüşmeler de bu çıkmazı aşmakta yetersiz kaldı.
3. Doğu Akdeniz’deki Gerilim: Kıbrıs meselesi, Doğu Akdeniz’deki deniz yetki alanları ve enerji kaynakları konusunda Türkiye ile Yunanistan ve Rum Yönetimi arasında süregelen gerilimlerin odağında yer aldı. Rum Yönetimi’nin tek taraflı hidrokarbon arama faaliyetleri ve Türkiye’nin buna karşılık gelen hamleleri, bölgedeki tansiyonu yükseltti.
2025 beklentileri
Kıbrıs meselesinde 2025 yılında da çözümden ziyade, statükonun devam edeceği bir süreç öngörülmektedir. Ancak Türkiye’nin bu konuda izleyeceği politika, bölgesel dengeler ve küresel güçlerin tutumuyla doğrudan bağlantılı olacaktır.
1. İki Devletli Çözüm Israrı: Türkiye, iki devletli çözüm modelini savunmaya devam edecektir. Ancak bu modelin uluslararası arenada kabul görmesi için Türkiye’nin kapsamlı bir diplomatik kampanya yürütmesi gerekecek. Özellikle Türk devletleri ve Müslüman ülkeler nezdinde KKTC’nin tanınması için daha fazla çaba harcanması bekleniyor.
2. Rum Kesimi ve AB ile Gerilim: Rum Yönetimi ve AB, Türkiye’nin bu tutumunu eleştirmeyi sürdürecektir. Özellikle enerji kaynakları ve deniz yetki alanları konusundaki anlaşmazlıklar, Kıbrıs meselesini bölgesel bir çatışma riskine açık hale getirebilir.
3. Doğu Akdeniz’de Yeni Dengeler: Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki haklarını koruma konusundaki kararlılığı, hem Kıbrıs meselesinde hem de bölgesel enerji politikalarında temel bir unsur olacaktır. Türkiye, Rum Yönetimi’nin tek taraflı hamlelerine karşı daha proaktif bir politika izleyebilir.
Kıbrıs’ın Türk dış politikası içindeki yeri
Kıbrıs, Türkiye’nin dış politikasında yalnızca bölgesel bir mesele değil, aynı zamanda uluslararası arenada prestij ve stratejik önem taşıyan bir konu olmaya devam ediyor. Türkiye, Kıbrıs üzerinden Doğu Akdeniz’deki askeri ve ekonomik varlığını pekiştirirken, bu meselenin çözümsüzlüğü uluslararası ilişkilerde bir yük olarak da görülmeye devam ediyor.
Uzun Vadeli Riskler:
• Türkiye’nin Kıbrıs konusundaki yalnızlaşma riski, Doğu Akdeniz’deki dengeyi Türkiye aleyhine değiştirebilir.
• Çözüm üretilmemesi, AB ile ilişkilerin daha da gerilmesine neden olabilir.
Potansiyel Fırsatlar:
• KKTC’nin ekonomik kalkınmasına yapılacak yatırımlar ve adadaki Türk varlığının güçlendirilmesi, Türkiye’nin bölgedeki nüfuzunu artırabilir.
• Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin haklarını savunmak için daha kapsamlı bir enerji diplomasisi, Kıbrıs’ın stratejik önemini artırabilir.
2025’e girerken Kıbrıs meselesi, Türk dış politikasının çözüm bekleyen en zorlayıcı unsurlarından biri olarak kalmaya devam edecek. Türkiye’nin bu konuda daha yaratıcı ve çok yönlü bir diplomasi yürütmesi, çözümsüzlüğü avantaja dönüştürme potansiyelini artırabilir. Ancak uluslararası destek olmadan, Kıbrıs meselesinde ilerleme kaydedilmesi güç görünüyor.
Belirsizlikler ve olasılıklar
2024, Türk dış politikasının sınırlarını ve fırsatlarını bir kez daha gösterdi. ABD ile ilişkilerdeki yapısal sorunlar, AB ile durağanlık, Yunanistan ile çözümsüzlükler ve Suriye’deki yeni dinamikler, 2025’in temel gündem maddelerini oluşturacak. Türkiye’nin bu alanlarda başarı elde etmesi, yalnızca diplomatik hamlelerle değil, aynı zamanda iç politikadaki istikrar ve ekonomik dayanıklılıkla mümkün olacaktır.
2025, Türk dış politikası için bir “denge yılı” olmaya aday. Ancak dengeyi korumak için daha yaratıcı, çok yönlü ve sonuç odaklı bir stratejiye ihtiyaç var. Aksi halde, mevcut sorunların daha da derinleşmesi kaçınılmaz olacaktır.