MHP lideri Devlet Bahçeli 2010’da, “Açılım tuzağına düşmeyin” uyarısı yapmıştı. Aynı Bahçeli bugün, “Türkiye’ye getirilirken her türlü hizmete hazırım diyen teröristbaşı buyursun, terörün bittiğini, örgütün tasfiye edildiğini tek taraflı ilan etsin. Şayet terörist başının tecridi kaldırılırsa gelsin TBMM'de DEM Parti grup toplantısında konuşsun” diyor.
Hakan Şanlıtürk
Bahçeli böyle dediğine göre “İyi, bu sefer açılım tuzağı yok” diye düşünebiliriz. Ya da zikzaklarına bakarak “Bahçeli’ye güvenilmez. Dün öyle bugün böyle konuşuyor” da diyebiliriz.
AKP’nin Abdullah Gül’ün Köşk’te olduğu dönemde başlattığı çözüm süreci acı hatıralarla doluydu. AKP iktidarının ortaya çıkardığı zaaf; asker, polis, istihbaratçı, korucu tüm vatan evlatlarının fedakarlığı sayesinde giderildi. Teröristler hendeklere gömüldü.
Şimdi yeni bir çözüm süreciyle karşı karşıyayız. İktidar yine AKP.
Hal böyle olunca meşhur İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu'nun (İRA) vakasına biraz göz atma gereksinimi duydum. Malum, İngilizler ile düşman olan İRA, 1998’de ‘Hayırlı Cuma Anlaşması’nı imzaladı. 2005’te ise IRA silah bıraktığını açıkladı.
İrlanda’daki olaylar, etnik ve dini farklılıkların İngiltere tarafından kaşınarak adanın sömürge haline getirilmesinden kaynaklanmıştı. İngilizler Katolik İrlandalılara oy hakkı vermemişti. Memur olamaz, parlamentoda yer alamazlardı. Ayrıca silah yasağı da vardı. Bunlara bakınca İngiltere-İRA gerilimiyle, bizde yaşanan problemi kıyaslamak uygun değil. Türkiye’deki olay terör sorunu ve emperyal çevreler tarafından kurgulandı.
Peki İngiltere-İRA barışı, bu iki iradenin isteği ile mi sağlanmıştı? Bu sorunun yanıtı ‘hayır.’ Çünkü uluslararası oyuncuların rolü sayesinde anlaşmaya varılabildi.
İrlanda lobisinin desteklediği bir isim olan dönemin ABD Başkanı Bill Clinton, İRA’nın önemli ismi Gerry Adams’la Beyaz Saray’da görüştü. ABD Senatörü George Mitchell arabulucu oldu. Diğer bir etken de Avrupa Birliği idi. Hayırsever özelliği ile bilinen Mitchell’in rolünün baskın olduğu da ifade edilir.
“İngilizler ile İRA anlaşması uluslarası dinamikler sayesinde olduğuna göre bugün Türkiye’yi terör örgütü ve onun başıyla konuşturan güç veya güçler kim?” diye sormadan geçemeyiz.
Daha açık vurgulamak gerekirse, “Ortadaki bu oyunu kurgulayan irade kim?” diye sorgulama hakkına sahibiz.
Acaba, “Türk ile Kürt kardeşçe yaşarken aralarına nifak tohumu ekip, terör yaratanlar şartlar değiştiği için artık başka bir yola gitmeye mi karar verdiler?” diye sorsak haksız sayılmayız.
Açılım sürecinde, dönemin MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Müsteşar yardımcısı Afet Güneş, KCK üyesi Mustafa Karasu, terör örgütü PKK üyesi Sabri Ok, bir başka terörist Kongra-gel Başkan Yardımcısı Zübeyir Aydar ve ‘koordinatör ülke temsilcileri’ arasında görüşme yapıldığı aktarılmıştı.
28 Şubat 2013 tarihli Milliyet Gazetesi, BDP heyeti ve Abdullah Öcalan arasında geçen görüşmenin detaylarını ‘İmralı Zabıtları’ başlığı altında haberleştirdi. Oradaki tutanaklarda teröristbaşı Öcalan'ın BDP heyetine “Ne ev hapsi, ne de af. Bunlara gerek kalmayacak. Hepimiz özgür olacağız” dediği aktarılıyordu.
Mehmetçikler, onu ve şürekasını özgürleştirdi. Hendeklere gömdü.
Bu zihniyetteki bir mahluktan bugün Türkiye için hayırlı adımlar atmasını bekleyebilir misiniz?
Eğer bu Kürt bile olmayan mahlukat samimiyse, nedamet getirdiyse, elinde gücü varsa… Açıklama yapar, terör işinin yanlış olduğunu, teröristlerin silah bırakması gerektiğini duyurur. Bunun için Meclis’e gelmesine filan gerek yok… O mahlukat bunu yapmadığı gibi ‘müzakerecibaşı’ rollerine sokuluyor.
Halbuki dengeleri bilenler teröristbaşının abartıldığı kadar bir gücünün olmadığını biliyor. CHP eski Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer, “Öcalan’ın Suriye ile ilgili bir açıklama yapmasını beklemiyorum. Beklenmemelidir. Öcalan’ın İmralı’dan yapacağı basın açıklaması ile PKK’nın silah bırakacağını zannetmiyorum. Ancak açıklama etkili olur” diyor.
Mesut Değer, “Kürtlerin Anayasal olarak ikna edilmeleri şarttır. Yeni bir Anayasa ve yeni bir toplumsal mutabakat için Kürtler asli unsur olduklarını bilmelidirler” sözleriyle kafa karıştırıyor. Sanki Kürtler Türkiye'de tali unsur da asli unsur vurgusu yapıyor Mesut Değer. İş dünyasında, sanatta, siyasette Kürt eksikliği var da bizim haberimiz mi yok? AKP kabinesinde Türk'ten çok Kürt var farkında mısınız?
Bu cümlelerimden barış, uzlaşma karşıtı olduğum kanaatine kapılabilirsiniz. Lakin öyle değil. Ben; yanlışı yapan, kullanılan, kan akıtan terör örgütünün ve onun başlarının pişmanlık belirterek teröre nokta koyduklarını açıklamalarını bekliyorum. Kendilerinin kukla oldukları ve Kürt vatandaşlarımızı da emperyal emeller için kandırdıklarını bildiğim için de böyle bir adım atamayacaklarını öngörüyorum. Keşke teröre bulaşanlar, Allah'ın verdiği aklı kullansa da doğru yola gelse...
Eğer bu terörist cenah ve sahipleri, koskoca Türkiye devletinin onları eşitmiş gibi muhatap alacağını, o yüce devlete dayatmada bulunabileceklerini zannediyorlarsa o yolun sonu çıkmaz sokaktır…
Siyasi aktörlerin 'görüşme turları piyesi' kısa kesilmeli. Terör cenahı ve sahipleri samimiyse gereğini yapmalıdır.
Türk ve Kürt kardeş gibi geçinir gider. Yeter ki sizin gibi terör vampirleri gölge etmesin...