30 Ağustos Zafer Bayramı'nda, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Milli Savunma Üniversitesi'ne bağlı Kara Harp Okulu'nun mezuniyet törenine katıldı. Erdoğan ve beraberindeki devlet erkanı törenden ayrıldıktan sonra alandaki bir grup teğmen kılıçlarını havaya kaldırarak 'subay yemini'ni okudu.

Hakan Şanlıtürk

Kamuoyuna sosyal medya aracılığı ile yansıyan o yeminde geçen 'Mustafa Kemal'in askerleriyiz' ifadesi anlaşılan o ki siyasal islamcı ve bölücü çevrelerde rahatsızlık uyandırdı.

Benim rahatsız olduğum yanı ise neden 'Atatürk'  değil de  'Mustafa Kemal'in askerleri' denmesine yönelikti. ATA ve TÜRK aynı isimde buluşmuşken ATATÜRK denilmesi bence daha güzel olurdu. Umarım bir dahaki sefere ATATÜRK der genç teğmenlerimiz. Zira Harp Okulu'nda öğrenciler Atatürk'le aynı atmosferi paylaşmış oluyorlar. Atatürk onların benzemeye çalıştıkları lider. Ve Atatürk'e hayran olmaları onu sevmeleri  gayet güzel... 

Kara Harp Okulu'ndaki törende yaşanan bu rutin dışı yemin sonrası bazı teğmenler hakkında ihraç istemi ile soruşturma yürütüldüğü kamuoyuna yansıdı. Ve tabiri caizse fırtına koptu. İktidara yakın kesimlerin asker hazımsızlığının tezahürüne de yol açan gelişmelerle birlikte cumhuriyet ve Atatürk tutkunlarının karşı tepkilerine tanıklık ediyoruz. İşin kötü yanı silahlı kuvvetlerimiz tartışmaların odağında. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeminle ilgili tepkisini olaydan yaklaşık 1 hafta sonra İmam Hatipliler Kurultayı'nda dile getirdi. Ve, "Oradaki birkaç tane kendini bilmez bunlar da evelallah temizlenecek biz buralara durup dururken gelmedik. Bu 30 kişi olabilir 50 kişi olabilir. Kim olursa olsun bunların ordumuzun içinde bulunması mümkün değil. Bunları temizleyeceğiz" dedi.

Bu tepki bana göre sorumlu makamdaki bir yöneticinin dillendireceği ifade şekli değildi. 

Ekrem İmamoğlu, "Cumhuriyetin ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün askerlerinin her zaman tüm desteğimle yanında olacağım" diye, Mansur Yavaş da, "Atatürk’e bağlılık bir suç değildir, asla da olamaz!" ifadeleriyele teğmenlere sahip çıktı.

Belirtmeliyim ki, Milli Savunma Bakanlığı bu krizde bence iletişim kusuru sergiledi. Önyargılı bazı medya mensuplarının 'kulis bilgileri' üzerinden değerlendirmeler yapıldı. 

Genelkurmay eski İstihbarat Daire Başkanı Korgeneral İsmail Hakkı Pekin bu hususta referans alınacak isimlerden. Teğmenlerin Yüksek Disiplin Kurulu'nda savunma yapacaklarını ve son kararın verileceğini hatırlatan Pekin'in değerlendirmesi şöyle:

"Metinde suç unsuru yok, gayet açık ve net. Teğmenlerin ettikleri yeminden kimse kimseye ceza veremez. Gereken işlem yapılır. Bir disiplinsizlik varsa bunun kınaması olabilir, belki sicillerine eklenebilir ama ihraç abartılı bir yoldur."

Etrafımız yangın yeri. İçerde de güvenlik eksenli sıkıntılarımız var. Türkiye'nin en büyük şansı güçlü bir orduya sahip olması. Yıllardır TSK'yı yere sermek için saldırıyorlar. Çünkü TSK'nın yere düşürülmesi Türkiye'nin yere serilmesiyle aynı anlama geliyor. Başaramadılar, lakin provokasyonlar da hiç bitmiyor. Teğmenler olayını, TSK'ya zarar vermek için kullanan çevrelerin olduğu aşikar. Uyanık olmalı, tahriklere kapılmamalı, askerimize toz kondurmamalıyız. Buna en başta da sorumlu mevkide oturanlar dikkat etmeli.

Türk ordusunun yeni mezun teğmenleri "Mustafa Kemal'in askeriyiz" diyorsa bundan gurur duyulmalı.

Asıl bu ifadeye karşı çıkanlara sormak lazım;"Size göre bu teğmenlerimizin kimin askerleri olması gerekiyor?"

Tarikatlerin mi, Paşinyan'ın mı, Yunanın mı, Netenyahu'nun mu, FETÖ'nün mü? 

Başta Erdoğan olmak üzere tartışmaya nokta koyacak olanlar belli. Bunu geciktirmeden yapmaları TSK'nın yıpratılmasının da önüne geçer. Tayyip Bey siyasi kaygıları bir yana bırakarak, sorumlu bir devlet adamı gibi davranıp sancının büyümesini önlemeli. Ülkeyi kutuplaştıran gelişmelere prim vermemeli.

 Zaten yeterince derdimiz var...