Bir zamanlar KİT’ler vardı... Hepsi Cumhuriyet'in ilk yıllarında kurulan fabrikalardı. Amaç kurulduğu ilçede kalkınmayı ve sosyal hayatın gelişmesini sağlamak aynı zamanda da insanlara ekmek kapısı açmaktı…
Bu gelişmelere paralel bazı bankalar da kurulmuştu. Etibank, Şekerbank, Sümerbank, Öğretmenler Bankası gibi… Amaç yerel de kalkınmayı gerçekleştirip ülke geneline yaymaktı….Şeker Fabrikaları, Seka Kağıt fabrikaları, dokuma fabrikaları Türkiye Taş Kömürü Kurumu bunlardan ilk aklıma gelenleri…
Özal döneminde devlet ticaretle uğraşmaz denildi ve öncelikle ele zarar eden işletmeler alındı… Kurulan Özelleştirme İdaresi Başkanlığı kanalıyla bunlar özel sektöre devredilerek elden çıkarıldı… Bazıları da kapatıldı…
Çoğu kişi devletin doğruyu yaptığı görüşünü savunmaya çalışırken işin nasıl sonuçlanacağı konusunda bir bilgileri yoktu..
Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı döneminde de geri kalan KİT’lerin hepsi elden çıkarıldı veya kapatıldı….
Devlet ticaret yapmaz denilerek , zarardan kurtulmak amacıyla çıkılan yolda yol da ülkemizin geldiği nokta ortaya çıkan zararın daha büyük olduğu ortaya çıktı..
Nedeni ise açık özelleştirilen işletmelerin bir kısmı ile devletin elinde kalan işletmelerin kapatılması… Bu durum Atatürk’ün ileri görüşle çıktığı yolda ilçelerde yaşayan halkın perişan olmasına işsiz sayısının artmasına neden oldu… Yöre halkı ekmeğini aramak için büyük kentlere göç etmek zorunda kaldı…
Kurtuluşumuzun tek yolu bu işletmelerin tekrar eski hüviyetlerine kavuşturulması, vatandaşa ekmek kapısı açılması ve devletin gördüğü büyük zararın giderilmesi.. Bunun içinde devlet ticaret yapmaz sözünden dönülmesi ve işletmelerin yaptığı zararların yine devletçe karşılanması… Büyük zarardan dönülmesinin tek yolu küçük zararları üstlenmektir…
Ayrıca, ülke genelin de bitirilen tarıma da eskisi gibi canlılık getirilmesi şarttır. Ülkeyi toparlamanın tek yolu budur…
İthalat sistemi bizim her şeyimizi bitiren bir yoldan çıkarılmalıdır…
Ekonomiye can suyu vermenin şimdilik tek çıkar yolu budur….