Başkent’in TFF 1. Lig’deki ekiplerinde son haftalarda art arda teknik direktör değişiklikleri yaşanıyor.

Metiner Erdem

Ankaragücü’nde umarım bu son olur, yoksa uzun yıllar kırılamayacak bir rekora imza atarlar. 

İkisi aynı teknik direktör olmak üzere 4’üncü teknik direktörüyle çalışmaya başladı, henüz ilk yarı bitmeden. 

Kemal Özdeş, Cihat Arslan, Kenan Koçak ve yeniden Kemal Özdeş… 

Keçiörengücü de Ersan Parlatan’la başladığı sezonu şu an Erkan Sözeri ile devam ettiriyor. 

Başkent’i Trendyol 1. Lig’de temsil eden takımlardan sadece  Gençlerbirliği istikrarlı diyorduk. 

İnişli çıkışlı bir grafik sergilese de yerini koruyan Recep Karatepe, Eryaman’daki şok Adanaspor yenilgisi ile koltuğundan oldu. 

Şimdi Gençlerbirliği’nin başında da Türkiye’nin Altınordu’dan tanıdığı Hüseyin Eroğlu var. 

Üç Başkent takımında geçmişte de futbolcu ve teknik direktör olarak Ankara’ya hizmet vermiş sadece Erkan Sözeri var. 

Kemal Özdeş’in de çok kısa yardımcı antrenör olarak Ankaragücü geçmişi bulunuyor. 

Hüseyin Eroğlu, İzmir kökenli bir teknik direktör. 

Altınordu’da görev yaptığı 10 yılda, Türk futboluna çok önemli yıldızlar kazandırdı. 

Sonrasında önceki sezon Samsunspor’a gitti. 

Çok iyi bir kadrosu vardı Karadeniz ekibinin, TFF 1. Lig’de şampiyonluk yaşadı. 

Ama Süper Lig’deki performans tam bir hayal kırıklığıydı.

Bugün Süper Lig’i kasıp kavuran kadro Hüseyin Eroğlu ile neredeyse küme düşüyordu. 

Ligin başında yollar ayrıldı da Samsunspor kendine geldi. 

Ardından Bandırmaspor macerası da sadece 10 lig haftası sürdü, hüsranla sona erdi. 

Aynı uyarıyı Kenan Koçak için de yapmıştım, sorumlular kulak arkası yaptı, kimi sözde arkadaşımız futbol cahilliği ile suçladı. 

Futbolculuğu çok vasat olan, yardımcı antrenör olarak uzun yıllar çalışmayan kişilerin teknik direktörlükte başarılı olmaları çok nadirdir. 

Yok değildir ama sayıları iki elin parmaklarını geçmez. 

Hüseyin Eroğlu vasat bir futbolcuydu, futbolu bıraktı, sadece Bucaspor altyapısında çalıştıktan sonra direkt teknik direktör olarak Altınordu’nun başına geçti. 

Altınordu’da önemli oyuncular yetiştirdi ama elinin altında çok sayıda genç yıldız varken bile sportif başarı elde edemedi. 

Şimdi böyle bir hocadan Gençlerbirliği sportif başarı bekliyor. 

Umarım ben yanılırım ama Hüseyin Eroğlu’nun sportif başarı elde etmesi çok küçük bir olasılık. 

Gençlerbirliği, Murat Cavcav döneminde İlhan Cavcav’ın mirasını yedi bitirdi. 

Kasasındaki milyonlarca Euro buhar oldu gitti. 

Şu sıralar gayrimenkullerin Portaş’a devri ile yine paralandı. 

Keçiörengücü’nde işleyiş farklı. 

Ancak Ankaragücü ya da Gençlerbirliği ne zaman parasız kalsa, ne zaman boş sözleşmeye imza atacak hoca aransa gel Hakan Kutlu, gel Hakan Keleş, gel Metin Diyadin, gel Mustafa Kaplan. 

Kasa tamtakırsa “Gel bizim çocuklar”.

Transfer yasağın varsa “Gel bizim çocuklar”.

Takım çok kötü, toparlamak imkansızsa “Gel bizim çocuklar”.

“Bizim çocuklar”ın görevine son verilir, ne tazminat ne de alacakları ödenir.

Ama kasa borçla ya da gayrimenkul satışıyla biraz dolsa bol sıfırlı, bol tazminatlı sözleşmelerle, Ankara’ya hiçbir aidiyet duygusu ile bağlı olmayan teknik direktörlerin kapısı çalınır. 

“Bizim çocuklar” bir anda unutulur. 

Bir de kulağıma bazı iddialar geldi, tüylerim ürperdi. 

Kenan Koçak’ın Ankaragücü’ne Almanya geçmişi bulunan oyuncuların isteğiyle geldiğini herkes biliyor. 

Şimdi de duyuyorum ki Hüseyin Eroğlu’nu Gençlerbirliği’ne Altınordu geçmişi bulunan oyuncular istemiş. 

Futbolcunun teknik direktör atadığı Ankaragücü’nün düştüğü durum ortadayken, Gençlerbirliği aynı yoldan yürüyorsa. 

Vah ki vah Gençlerbirliği’nin haline…