Türkiye’nin BRICS'e üyelik başvurusu yaptığını başkalarından öğrendik. Bu ülkemizdeki medya açısından negatif bir durum. Yabancılar bizim BRICS’e başvurduğumuzu açıkladı ama Türk yetkililerden ‘doğru’ ya da ‘yanlış’ diye bir yorum gelmedi.

Hakan Şanlıtürk

Kestirmeden ifade edecek olursak BRICS; batı hakimiyetindeki düzene karşı çıkanların oluşturduğu bir cephe. Haziran 2006'da düzenlenen St. Petersburg Uluslararası Ekonomi Forumu'nda Brezilya, Rusya, Hindistan ve Çin'in bir araya gelmesiyle kurulan BRIC, 2010'da Güney Afrika'nın da katılmasıyla BRICS oldu. Mısır, Etiyopya, İran ve Birleşik Arap Emirlikleri daha sonra birliğe eklendi. Çok sayıda ülke de kapıda bekliyor.

Geldiğimiz aşamada dünyanın yaklaşık yüzde 40’lık bir nüfusu ile dünya ekonomisinin yaklaşık yüzde 25’i BRICS oluşumuna ait. Bu oranların her geçen gün yükseleceği de öngörülüyor. Nüfus yoğunluğu, ileri sanayi ve zengin enerji kaynaklarının bulunduğu ülkelerden oluşan BRICS, mevcut dünya düzeninde alternatif bir sıklet merkezi olmaya doğru gidiyor.

Türkiye BRICS'e katılırsa bunun artı ve eksileri söz konusu doğal olarak. Bazı uzmanlar, “Avrupa, Kuzey Afrika, Asya ve Orta Doğu bölgelerinin kritik kesişim noktasında bulunan Türkiye'nin stratejik konumunun BRICS'in jeopolitik önemini artıracağını, söz konusu bölgelerdeki nüfuzunu güçlendireceğini” savunuyor.

Ticaretimizde fahiş açık var

Şu anda Türkiye BRİCS ülkeleriyle ticaretinde ciddi açık veriyor. Yani Türkiye-BRICS arasındaki ticaret hacminde aramız çok açık. Çok alıyoruz ama az satabiliyoruz. Öyle ki; Rusya ve Çin’den ithalatımız yaklaşık 90 milyar dolar olmasına karşın ihracatımız 15 milyar dolar civarında. Ülkemizin BRICS grubu ülkelerinden yaptığı ithalat toplam ithalatın dörtte birine ulaşmış durumda. Türkiye’nin Rusya ve Çin’den gerçekleştirdiği ithalat ise toplam ithalatının yaklaşık yüzde 20’si…

BRICS üyeliği Türkiye’nin bu açığını dengelemesini sağlar mı? Açık azalır ama kapanır mı bunu ancak üye olunması halinde gözlemleyebileceğiz. Bazı yorumcular, Türkiye’nin üyeliği için, “Ekonomik büyümeyi teşvik edebilir ve yabancı yatırımları çekebilir; böylece Türkiye'nin Batı etkisinden kaynaklanan ekonomik dalgalanmalara karşı kırılganlığını azaltabilir” görüşünü dile getiriyor.

Yine başka bir değerlendirmede, “Dolarizasyon ve SWIFT'in kaldırılması, ülkelerin ABD nedeniyle iflası önlemesine yardımcı olacak. Ayrıca ABD döviz kurunu kullanmayarak çok tasarruf edecekler” şeklinde.

Bunu savunanlar, “ABD faiz oranını ve döviz kurunu manipüle ederek başkalarının sermayesini emiyor. Ya da ABD'nin iç mali sorunları olduğunda, mali sorunlarını başkalarına aktarıyor ki bu sorumsuzluktur. Değişim şudur: Daha fazla para biriktirirsiniz ve hegemonyacı ve sorumsuz ABD yüzünden iflasın önüne geçersiniz” vurgusu yapmayı da ihmal etmiyor.

Türkiye halen OECD, G-20 ve D-8 bünyesinde yer alıyor. Avrupa Birliği (AB) ise yıllardır ikiyüzlü bir politikayla kapıda bekletiyor. Türkiye’nin BRICS üyeliği en çok da AB üyelerine dokunacaktır herhalde.
Uzmanlara göre, BRICS üyeliği, Türkiye'ye dünyanın en büyük gelişen pazarlarına daha faza erişim fırsatı sağlayabilecek ve bu da Türk ihracatçılar için avantajlar yaratabilecek. Ayrıca Türkiye daha çok yatırım çekme fırsatı yakalayacak.

Muhtemel BRICS üyeliği halinde, otomotiv, tarım, madencilik, enerji, savunma, inşaat gibi sektörlerin sıçrama yapacağı da öngörülenler arasında.

‘Haydi hayırlısı’ diyelim..