Türkiye’nin gündemi sürekli değişse ve değiştirilmek istense de son günlerdeki çocuk cinayetleri asıl gündemi oluşturuyor.
Şener Mete
Narin Güran adındaki 8 yaşındaki bir çocuğun, kendi evinde ailenin 4 ferdinin işbirliğiyle yapılan katil olayı, 2 aydır gündemde. Bu noktada bir hatırlatma yapmam gerekecek. Televizyonlarda bu ve benzer konularda yorum yapılırken katil/kaatil kelimeleri birbirine karışıyor. Çok eğitimli kişilerin ve gazetecilerin bile öldürme/öldüren anlamındaki sözleri birbirine karıştırdığını görüyorsunuz. Fiil olan öldürme, katletme sözü a sesi uzatılmadan söylenen katildir. Bu eylemin çoğulu katliamdır. Fiilin öznesi yani İnsan öldüren kimse, cani, katleden ise a sesi uzatılarak söylenen katildir ve diksiyonda (ka:til) diye yazılıp öğretilir. Ekranlarda yorum yapanlar, sözcüklerin telaffuzunu yani söyleyişini yanlış yaptıklarında, cümlenin anlamını bozduklarının belki de farkına varmıyorlar…
24 Saat Gazetesi’nde, Narin olayının başından bu yana tam 190 haber yayımlanmış. Diğer gazetelerdeki haber sayısının da bu civarda olduğu düşünülecek olursa olayın kamuoyundaki etkisini açıkça görürüz ki zaten 2 aydan fazla bir zamandır Türkiye Narin ile yattı ve Narin ile kalktı. 8 yaşındaki çocuğa karşı işledikleri cinayeti ve delilleri gizlemeye çalışan aile, ipuçları ortaya çıktıkça katliamı parça parça açıkladılar. 2 ay boyunca küçük bir köy, sözbirliği ederek cinayetin gizlenmesine bir şekilde yardımcı oldu. Bu anlamda küçük çocuklara bile yalan söylemeyi öğrettiler. Gelinen noktada, 4 şüpheli dışında gözaltına alınan köy sakinleri serbest bırakıldı. Her ne kadar savcı, ömür boyu ağırlaştırılmış hapis cezası istemiş olsa da 8 yaşındaki çocuğu hunharca öldürenlerin ne kadar ceza alacağını ve ne kadar yatacağını ortaya koyacak kararı birlikte göreceğiz.
Tekirdağ’da 2 yaşındaki Sıla bebeğin, 4 sapığın cinsel tecavüzüne uğrayıp hayatını kaybetmesi, Narin cinayetinin gölgesinde kalan bir başka yüz karası haber olsa da Türkiye’nin gerçek gündem maddelerinden biriydi. Bu ülkede bebek cinayetleri ve bebek katilleri görülmüştü ama bir bebeğe topluca tecavüz edilmesi, alışılmış bir durum değildi, çünkü hiç görülmemişti.
18 Ekim 2024 günü saat 13.00’te ajanslara, Ekrem İmamoğlu’nun açıklaması olarak düşen haber, o gün akşama kadar çeşitlenerek, İstanbul’daki bazı özel hastanelerde bebek ölümlerinin çokluğunu ortaya çıkardı. 5 günde sayısı 43’e ulaşan haberlerden, İstanbul’da “Yenidoğan Çetesi” adı verilen bir örgütün ortaya çıkarıldığı anlaşıldı. Saadet Partisi’nin Yenidoğan skandalıyla ilgili olarak Mecliste Genel Görüşme yapılması önergesi, AKP ve MHP’li üyelerin oylarıyla reddedildi.
Olayın başlangıcı, Dr. Fırat Sarı’nın bir örgüt kurmaya başlamasına dayanıyor. Kontrolsüzlüğün nelere yol açtığının açık bir örneğidir bu örgüt. Fırat Sarı, aslında Tıp Fakültesi öğrencisiyken 1998’de PKK üyeliğinden tutuklanıp 12 yıl ceza alıyor. 9 Temmuz 2003 günü kabul edilen Topluma Kazandırma Yasası ile birçok PKK’lı gibi Fırat Sarı da salıveriliyor. Tıp Fakültesi’ni bitirdikten sonra 2012 yılında özel sağlık şirketi kuruyor. Terör örgütü üyesi olduğu için örgütçülük konusunda deneyim sahibi olduğu anlaşılan Fırat Sarı, devletin yıllarca fark edemediği bir sistem oluşturuyor. Anadolu Ajansı’nın yayınladığı şemaya göre Dr. İlker Gönen ve ambulans şoförü Gıyasettin Mert Demir’in yardımcılığında, 10 eleman ve 11 hemşireyle birlikte 10 özel hastaneyle anlaşma sağlayıp İstanbul’da bu özel hastanelerin yenidoğan yoğun bakım ünitesini işletmek amacıyla kendisine bağlı sağlık çalışanlarını bu hastanelerin yenidoğan birimlerine yerleştiriyor. Başka hastanelerde doğup tedavisi yoğunluktan dolayı yapılamayan bebekleri keşfedip, anlaşmalı oldukları hastanelere naklettiriyor. Böylece SGK'den yüksek miktarda ödeme almaya başlıyorlar. Bebeklerin yatış sürelerini uzatmak için de çeşitli yöntemlere başvuruyorlar. Bunlar arasında bebeklerin aç bırakılması, oksijen verilmemesi ya da basınçlı oksijen verilmesi gibi yöntemler bulunuyor. Sonuçta tespit edilebilen 12 bebek, bilerek ve isteyerek öldürülmüş oluyor. Anadolu Ajansı’nın haberine göre 2023 yılının Mart ayında CİMER’e “Eski PKK hükümlüsü ve şu anki İYİ Parti üyesi Reyap Hastanesi yenidoğan yoğun bakım doktoru Fırat Sarı ve İlker Gönen SGK'yı dolandırmaktadır” cümlesiyle başlayan bir ihbar geliyor. Yapılan denetimlerde, örgütün 197 suça konu eylem oluşturduğu ortaya çıkıyor. Habere göre, bebeklerin uzun süreli yatış işlemleri yapılarak SGK yüksek miktarda ödeme yapıyor. Örgüt üyelerinin banka hesaplarında da önemli gelir artışı olduğu ortaya çıkıyor. Örgüt, suçun sürekliliğini sağlayarak birçok defa işlenmesine yol açıyor. Kaç bebeğin öldüğü tam olarak açıklanmasa da örgüt, ihbardan 20 ay sonra ortaya çıkarılıyor. İşin ilginç yanı, hastanelerden biri de eski Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu’na ait. Örgüt, soruşturmayı yürüten savcıyı, tehdit etme cesaretini de gösterebiliyor. Aynı günlerde bebek katliamı haberi, dünyanın çeşitli ajanslarında yayınlanıyor ve ülkemiz hakkında olumsuz yorumlara yol açılıyor.
Türkiye’nin gündemi 8 yaşındayken ailesinin öldürdüğü Narin, tecavüz edilip öldürülen Sıla bebek ve sayısı şimdilik 12 olarak belirtilen ve hastanede öldürülen bebekler… Ama Sayın Devlet Bahçeli, PKK elebaşı, bebek katili Öcalan’ın Meclis’te konuşmasını isteyerek ülkenin gündemine başka bir madde sokuyor. Hadi canım sen de…