Türkçe, dar anlamıyla "Türkiye’de konuşulan dil" olarak tanımlanabilir. TDK Sözlüğünde Türkçe, “Genel Türk dili” ve “Türkiye Türkçesi” olarak kısaca tanımlanmış. Bu tanımlara, “Okullarda genel Türk Dili dersi” anlamını da ekleyebiliriz.

Şener Mete

Türkçe, Türkiye topraklarının tamamının ortak ve resmî dilidir. Ancak geniş anlamda Türkçe, dünyanın dört bir yanında bulunan Türklerin ve Türk soyundan halkların yazıp konuştukları, çeşitli lehçeleri ve farklı alfabeleri olan, kaynakları 1.300 yıla ulaşan, dünyanın en eski ve köklü dillerinden biri.

Türkiye Türkçesinin yanı sıra Türk coğrafyası olarak adlandırılan bölgede konuşulan kolları ve lehçelerinin bir kısmını sıralarsak: Azerbaycan Türkçesi, Türkmence, Özbekçe, Kırgızca, Kazakça, Uygurca, Tatarca, Nogayca, Çuvaşça, Yakutça’ya ulaşırız.

Dünyada kaç dil vardır diye merak edersek, Agop Dilaçar’ın yıllar önce TDK yayınlarında çıkan kitaplarında yazdığı ve Prof. Dr. Nuri Yüce’nin kaynak olarak gösterdiği üzere, 1950’li yıllarda dünyada 2796 dil olduğunu okuruz. Ancak birçok kaynakta, farklı lehçelerle birlikte 6912 dilin var olduğu belirtiliyor.

Bunca dil içinde hangilerinin çok yaygın olduğunu araştıracak olursak, en çok konuşulan diller sıralamasına bakmamız gerekir. TDK Sözlüğünde Türkçe, bütün lehçeleriyle birlikte, dünyada konuşulan beşinci dildir. Ancak Türk diliyle ilgili kitaplar ve yayınlarda Türkçe, ilk 10 dil arasında yer alır. Bilim adamlarımız, en çok konuşulan diller sıralamasını genellikle Çince, Hintçe, Arapça, İspanyolca, İngilizce, Türkçe diye yaparlar. Bu sıralama, ülkelerin birinci dilleri esas alınarak yapılır. TDK Sözlüğünde olduğu gibi; Çince, İngilizce, İspanyolca, Hintçe ve Türkçe olarak yapılan bir sıralama daha vardır. Burada da dünyada o dili konuşan insanların birinci veya ikinci dil olmasına bakılmaksızın bilinen diller olarak sıralama yapılmıştır. Dünya nüfusuna göre yapılan bir sıralamada Türkçe, 11. sırada gösterilmiştir. Şimdi burada ilginç bulacağınız noktayı söylüyorum. Wikipedia’nın Türkçe sayfasına girdiğiniz zaman, Türkçeyi dünyada en çok konuşulan diller sıralamasında 14. olarak görürsünüz. Aynı sitenin İngilizce sayfasına girerek ‘most popular languages’ veya ‘list of languages by number of speakers’ diye yazdığınızda, çıkan listede Türkçeyi 22. sırada göreceksiniz. Bu, Wikipedia’nın ve ağ ortamının ciddiyetinin sorgulanması gereken bir durumdur. 

Daha 19’uncu yüzyılda ünlü Türkolog A. H. Vambery, Türk dilinin yayılma alanının genişliğini yaptığı gezi sırasında görmüş ve Balkanlardan Mançurya’ya kadar giden bir kişinin Türk dilini bilmesi durumunda bu yolculuğunu kolaylıkla yapabileceğini, çünkü bu coğrafyada en geçerli dilin, Türk dili olduğunu söylemişti. Bugün bu alan daha da genişlemiştir. Özellikle çalışmak ve okumak başta olmak üzere çeşitli nedenlerle Avrupa ülkelerine Türklerin göçmesi sonucunda Türk dilinin yayılma alanı Balkanları da aşarak Atlas Okyanusu kıyılarına ulaşmıştır.

Böylesine geniş bir coğrafyaya sahip olan Türkçe, aynı zamanda dünyanın en köklü dilidir. Ünlü tarihçi ve Türkolog Abdülvahap Kara, bana gönderdiği bir e-posta’da şöyle diyor: Türkçenin okunabilen en eski yazılı kaynakları, Orhon yazıtlarıdır. Moğolistan’ın orta kesiminde bulunan bu yazıtlar, 7. yüzyılda dikilmiş olmasına karşın, Türk yazı dilinin daha eskilere gittiğini gösterir. 1969’da Kazakistan’da bulunan ve İstanbul’da da sergilenen, MÖ 4. Yüzyıla ait ‘Altın Elbiseli Adam’ adlı arkeolojik buluntu içinde, Göktürk harflerine benzeyen iki satırlık yazının, Türk dilinin tarihini daha eskilere götüreceği belirtilmektedir. Söz konusu yazıyla ilgili bilgi, youtube sitesinde “The Exhibition of the Man with A Golden Costume in Istanbul” adıyla yayınlanan klipte izlenebilir.

Dünya henüz sözlüğün ne demek olduğunu bilmezken, Türk dilinin hem ilk Dilbilgisi kitabı hem de sözlüğü sayılan Divan-ı Lûgat-it Türk, Kâşgarlı Mahmut tarafından 1072 yılında yazılmaya başlanmıştır. Divan-ı Lûgat-it Türk, aynı zamanda ‘Türk Lehçeleri Sözlüğü’dür. Bu sözlükte 9 bine yakın söz bulunmaktadır.
Türkçe, yapılan bütün araştırmalarda büyük ve köklü bir dil ailesinin en önemli lisanı sayılmıştır. 1841’de ayrımı yapılan Dil Aileleri içinde Türk dilleri, Ural – Altay Ailesi içinde sayılıyordu. Bu ailenin içinde Mançu – Tunguz, Japon, Kore, Moğol, Fin ve Macar dilleri de vardı. 1970’lerde yapılan araştırmalarda Fin ve Macar dillerinin, kaynak itibariyle Türk dillerine yakın olmadığı ortaya konulmuş ve Türkçe, Altay Dil Ailesinin kolu olarak tasniflenmiştir. Altay Dil Ailesinin en büyük kolu da Türkçedir. 

Elbette bu büyük ve köklü aile içinde, binlerce yıllık kelimelerin ses veya anlam değişikliğine uğradığını da görüyoruz. Uzun bir geçmiş ve geniş bir coğrafyaya rağmen, ortada temel bir söz varlığı bulunmaktadır. Temel söz varlığı sayesinde Türk toplulukları araya bir başka iletişim aracı koymadan kendi dilleri aracılığıyla birbirleriyle anlaşabilmektedir.

Bütün bu yazı dillerinde ve lehçelerde sayı adları, zamirler, fiiller ortaktır. Atlas Okyanusu kıyılarından Çin’in içlerine kadar uzanan coğrafyada 220 milyon insan bir, iki, üç, dört/tort, beş, altı, yedi/yeddi/ceti, sekiz, dokuz/tokuz, on diyerek saymaktadır. Bazı kelimeler birbirinden farklı gibi görünse de Altay Dil Ailesi ve dolayısıyla Türkçenin yapısal ve ortak özellikleri bulunur.

Türk dilinin genel özelliklerini şöyle sıralayabiliriz:
- Sondan eklemeli bir dildir. Bir kökten yeni sözcükler oluşturabilirsiniz. Yay kökünden yayın, yayıncı, yayıncılık gibi adlar ortaya çıkar.
- Adların önüne harf-i tarif denilen, the, das, la, el gibi tanıtıcı unsurlar getirilmez. Meclis, şirket, manâ, okul gibi adlar hiçbir tanıtıcı söze ihtiyaç duymaz.
- Kelimeler içinde eril-dişil (müennes-müzekker) ayrımı yoktur. Ural, Medine, çorap, duvar gibi her ad cinsiyetsizce kullanılır.
- Fillerin hemen tamamı çekimli ve kurallıdır. yaz/yazacağım/yazacaksın/yazacak gibi çekim eki getirilen fiiller, kalın veya ince ünlülere göre hep aynı hecelerle biter.
- Ünlülerimiz diğer dillere göre daha fazladır. 8 ünlü harf, yanında başka bir harfe ihtiyaç duymaksızın vokal ses verir.
- Sayı sıfatlarından sonra gelen adlar, çoğul eki almaz. ‘Pozantı’nın 14 yolu’ sözünü, birçok dilde çoğul eki olmadan yazamazsınız.
- Düz cümle kurgusu bakımından değişmeyen kural, özne – tümleç – yüklem sırasıdır. ‘Osmanlı Devleti, 1299 yılında kuruldu’ cümlesinin yazımı, benzer birçok cümlede değişmeyen bir formüldür.
- Türkiye Türkçesinde standart ağız olarak İstanbul ağzı esas alınmıştır.
- Türkçe, genellikle yazıldığı gibi okunur. Ama ses farklılıkları bakımından dünyada nadir görülen dillerdendir.
- Türk yazı dillerinde ve lehçelerinde pek çok kelime ortaktır: rakamlar, renkler, eskiden bilinen maden adları, hayvan adları, organ adları…
Söz varlığı bakımından da dünyanın en zengin dillerindendir. Türk Dil Kurumunun 11. Baskı Türkçe Sözlüğünde 92.292 söz ve 122 bin 423 söz varlığı bulunmaktadır. Türkiye Türkçesinin söz varlığının ise 572 bin olduğu bilinmektedir. Bu söz varlığı içinde en büyük payı Türkçe kökenli kelimeler alır. Ancak “Hiçbir dil saf olmadığı gibi Türkçenin söz varlığında da çeşitli dillerden alınma sözcükler bulunmaktadır.” Türkiye Türkçesine, Arapça ve Farsça başta olmak üzere pek çok dilden kelime girmiştir.

Türkçemizin, bazı dillerden aldığı kelime sayısı 16 bin civarındadır. Bunun 6.512’si Arapça, 5.537’si Fransızca, 1.375’i Farsça, 606’sı İtalyanca, 513’ü İngilizce, kalanı 16 farklı dilden geçmiştir. Örnek vermek gerekirse, adliye sözü Arapçadan, ahu Farsçadan, anarşi Fransızcadan, doping İngilizceden, filiz Rumcadan, Marina İtalyancadan, mart Lâtinceden, kuruş kelimesi de Almancadan dilimize geçen kelimelerdir.

Ancak son yıllarda, bilişim dünyasındaki gelişmeler dolayısıyla İngilizceden çok sayıda sözcük dilimize girmiş ve bilgisayar ortamında bu kelimeler dilimizi istilâ boyutuna ulaşmıştır. TDK, bu tür kelimelere karşılık bulmakta ancak bu karşılıklar tam oturmadığı ya da geç kalındığı için genel kullanımı eksik kalmaktadır. Analiz yerine çözümleme, data yerine veri, fiction yerine kurgu, laptop yerine dizüstü gibi karşılıklar yerleşmiş durumdadır.

Tarih boyunca ilişkide bulunduğumuz birçok toplumun sözlüklerinde Türkçeden geçen pek çok kelime vardır. Örneğin Sırpçada 7.000’e yakın Türkçe kökenli sözcük bulunur. Farsçada 2.000, Bulgarcada 600 civarında Türkçe kelime var… Arnavutça, Rumence, Rusça, Hintçe, Urduca, İngilizce, Fransızca, Almanca gibi dillerde yüzlerce Türkçe kökenli kelime bulunur. Fakat bu kelimelerin pek çoğu bire bir Türkiye Türkçesi telaffuzuyla aynı değildir. Ses değişimine uğramıştır. Örneğin, ocak Sırpçada Odjak veya odyak, döşeme Bulgarcada cüseme, kayık Rumencede kayka, damga Rusçada tamga, kaşık Farsçada kaşuk, kıyma Hintçede kiyma, odacı Arapçada udaci olarak söylenir.Türkçe Verintiler Sözlüğünde, Dünya dillerinde 16.000 kelimemizin olduğu belirtilmiştir.

Böylesine zengin ve köklü bir dilimiz olduğu için şanslı bir milletiz. Türkçe gerçekte, dünyada en çok konuşulan diller sıralamasında beşincidir. Söz varlığı 600 bin, sözlüklerindeki madde sayısı 130 bini aşmış olan Türkçenin, güzel konuşulması için elbette dilimizin mantığını kavramak çok önemlidir. Özne, tümleç, yüklem gibi üç kelimelik basit bir hesapla başlayan Türkçede, yüz kelimeden oluşan bir cümle kurabilirsiniz ve bu yüz kelimeyi de tek bir fiille bitirebilirsiniz.

Her dil gibi Türkçenin de zenginliğini, sözlüklerde görürüz. Bu sözlüklerde, kelimelerin zaman içindeki değişimlerini de fark eder, telaffuzu hakkında bilgi sahibi olabiliriz. Söz varlığımızın yer aldığı sözlükler, kelimelerdeki ses değişimlerinin de kılavuzudur aynı zamanda…