Oxford Sözlüğü, yılın kelimesini açıkladı: "Brain rot" yani “beyin çürümesi.”
Şener Mete
ABD’deki Merriam-Webster, polarization (kutuplaşma) sözcüğünü benimsedi. Cambridge Üniversitesi’nin sözlüğü, manifest (belirgin) sözünü yılın kelimesi olarak ilan etti. Collins Sözlüğü, “kendine güvenen” anlamında brat dedi. Avustralya’da basılan Macquarie Sözlüğü, enshittification kelimesini bulmuş. Bu kelime, kalite düşüşü olarak açıklanıyor. Ülkemizde en sık görülen işlerden birini çağrıştırdı bana. Sık gördüğümüz olaylardandır. Hani bir iş yeri açılınca önce mükemmel hizmet alırsınız, müşteri tuttuktan sonra da kaliteyi bozar. Mükemmel dediğiniz bir tüketim maddesinin yavaş yavaş bozulduğuna şahit olursunuz. İşte kalite düşüşü budur.
“Yılın kelimesi ne işimize yarayacak” diye soranlar olabilir. İster beyin çürümesi ister kutuplaşma ya da kalite düşüşü olsun, yılın kelimesini açıklayanlar, kelimeler üzerinde düşünülmesini sağlamak istiyorlar. Bu konu üzerinde kafa yoranlar, en çok kullanılan ya da internette en çok taranan kelimeleri, yaşanan olayları araştırıp bir karara varıyorlar.
Türkiye’de yılın kelimesi mevcut durumu mu anlatmalı, halkın diline yapışmış sözlerden mi seçilmeli, yoksa umut aşılayıcı bir söz mü olmalı? Yılın kelimesi akademisyenlere mi gençlere mi mavi ya da beyaz yakalılara mı hitap etmeli? Z kuşağı dediğimiz, yakın geleceğin beyinlerine göre mi seçilmeli? Tamamen Türkçe mi olmalı yoksa alıntı ya da internet zoruyla kullandığımız enter ile delete arasında bir kavram mı bulunmalı? Yoksa ctrl+alt+delete yapıp sokağa mı hitap etmeli?
Sokakların z kuşağından çok etkilendiği, argonun yanı sıra İngilizce mantığıyla söz kurmalarından belli. Bir mağazaya girdiğinizde bir kot pantolonu eline alıp “düştüm buna” diyeni görebilirsiniz. Önce anlamazsınız ama elinde pantolonla kasaya yürüdüğünde, çok beğendiğini fark edersiniz. Paketi götürürken ona bindiğini söyler, öfkelendiğinde afarlanır, şaşırdıysa “ben şok” der, eksikliği boşluk olarak düşünür, birinden hoşlanıp çeşitli hareketler yaptıysa ona yürümüştür, onunla tanışabildiyse date’e çıkmıştır, havalı ise çok cool olmuştur. Bu grup için yılın kelimesini story olarak öneriyorum. Story’i yalnızca hikâye olarak düşünmeyin. Gündemin her gün değiştiği, her yeni haberin bir öncekini unutturduğu 2024 yılında, 24 saatlik paylaşımlara da story diyor z kuşağı. Gerçekte her şey bir hikâye olarak geçip gidiyor. Bu durum haberin ve giderek dilin çürümesi olabilir mi?
Çürümenin beyne sıçraması, sosyal medyanın boş paylaşımlarıyla daha belirgin biçimde görülüyor. Nörologlar, çocuklarda az kelime bilmeye, yaşlılarda Alzheimer hastalığının yaygınlaşmasına, boş ve yararsız şeylerle ilgilenmenin yol açtığını belirtiyor. Beynin tembelleşmesine; peş peşe gereksiz içerikli videoları izlemek, sanal ilişkiler, sanal tartışmalar ve internet zorbalığının sebep olduğunu söylüyorlar. Boş içerikleri izleyenler, karmaşık fikirleri anlayacak kapasiteye ulaşamıyor ya da kaybediyor. Yakın geçmişte gazete, kitap ve dergi okuyan, arada televizyon seyreden ama okulunu ve işini gücünü bırakmayan bir toplum, yerini YouTube, Reddit, X, Facebook, TikTok, Instagram gibi mecralardan ayrılmayan bir nesle bıraktı.
Instagram’da bir yorumcu, “Patatesin çürümesine çare arayanlar, beyin çürümesine neden çare bulamaz?” diye sormuş. Beyin çürümesi, “sürekli olarak sosyal medyada beyni uyuşturan içeriklerin izlenmesi sonucunda zihinsel durumun bozulması” olduğuna göre, platformların etik ilkelere sahip olmasıyla bu durumun önüne geçilebilecektir. Merriam-Webster’ın 2024’ün kelimesi ilan ettiği polarizasyon, ABD seçimlerinin verdiği bir ilhamla konulmuş. Kutuplaşma demek olan kelime, "keskin bir biçimde zıt kutuplara bölünme; özellikle bir grup veya toplumun görüş, inanç veya çıkarlarının artık zıt uçlarda yoğunlaştığı bir durum" olarak tanımlanıyor.
Yılın kelimesini ilk kez 2003 yılında Merriam-Webster Sözlüğü duyurmuştu: Demokrasi. Ertesi yıl, Oxford Sözlüğü, yılın kelimesi olarak chav kavramını oraya attı. Dikkat çekici giyinen, anti sosyal ve kültürsüz gençliği ifade ettiği söylenen bu kelimenin, İngiliz televizyonunun birkaç filminde geçtiği ama kalıcı olmadığı söylenmektedir.
Deutsche Welle televizyonu, Türkiye’de 2023 yılının kelimesinin, deprem olduğunu ilan etti. Bu yılın kelimesinin ne olacağını elbette merak ediyoruz. Toplumla alay edercesine söylenen enerji mi, aylardır hepimizin dikkatini çeken ve suskunluğun susması diyebileceğim Narin mi, doktor ve sağlıkçı iş birliğiyle para için onlarca bebeğin katledildiği yenidoğan mı yoksa yıllardır tüm dünyayı ama en çok da bizi etkileyen ve parçalanma aşamasına gelen Suriye mi? Ya da bazı arkadaşlarımın bana söylediği; yozlaşma, yaşanmışlık, umut, geçim, beka, var olmak, sabır taşı, meydan okuma ve yapay zekâ mı? Yoksa halkın konuşmada kullandığı; “aynen”, “zaten”, “sıkıntı yok” gibi sözler mi? Halkın bilmediği ama merak edip kullanacağı bir söz mü yoksa herkesi kuşatıcı bir söz mü seçilmeli? Ya da beyin çürümesi diyen Oxford’dan bir adım ileri giderek “beynim yandı” sözünden hareketle “çürüme de yetmez, beyin yanması” mı denilmeli?
Türk Dil Kurumu’nun 2024 için belirleyeceği kelime veya sözü merakla bekliyoruz.