Kara Harp Okulu'ndaki mezuniyet töreninde Cumhurbaşkanı Erdoğan ayrıldıktan sonra teğmenlerin gerçekleştirdiği kılıçlı yemin ve “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganları bir süredir hem siyasetin hem de kamuoyunun gündeminde ve sert tartışmalar yaşanıyor.
Kıvanç El
Milli Savunma Bakanlığı'ndan son yapılan açıklamada (28 Kasım) teğmenlerin dosyasının Kara Kuvvetleri Komutanlığı Yüksek Disiplin Kurulu’na sevk edildiği duyuruldu. Toplantı için henüz bir tarih belirlenmedi. Ancak savunmaların yapılması için toplantı tarihi en az 10 gün önceden teğmenlere bildirilecek.
Teğmenlerin kılıçlarını çekip sloganlarının atıldığı günün ardından başlatılan soruşturmada bugüne kadar 800 teğmen hakkında işlem başlatıldı. Soruşturma komisyonu tarafından 200’e yakın teğmenin tek tek ifadesi alındı. 5 teğmenin organize ettiği 4’ünün oda arkadaşı olması nedeniyle suçlandığı kaydediliyor.
Alınan ifadeler sonrasında askeri soruşturmacılar 5 teğmenin eylemi “organize ettiği” kanaatine vardı. Bu 5 isim; Ebru Eroğlu, Serhat Gündar, Gazi Kılıç, İzzet Akarsu ve Deniz Demirtaş…
Sayının artıp artmayacağına dair bilgi yok ama beklentinin artmaması yönünde. 5 teğmenden 4’ü aynı odada kaldığı için “birlikte hareket etmek” ile suçlanıyor. Avukatlara göre soruşturmayı yapanlar teğmenlerin aynı odada kalmasını “hücre evi” şeklinde yorumluyor.
Teğmenlerin avukatları, kendilerine dosyaya dair detaylı bilgi ve belgelerin verilmediğini kaydediyor. Bunun gerekçesi olarak da “kişisel verilerin korunması” olarak gösteriliyor.
Askeri çevreler konuya ısrarla “sloganla ilgisi yok konu disiplinsizlik” vurgusu yapsa da bu iddianın da gerçekliğine dair şüpheler yüksek. Teğmenlerin söz konusu “eylemi”, Erdoğan’ın da olduğu anda yapması muhtemeldi. Ayrıca teğmenlerin vermek istediği mesajın da “kendilerinin tarikatçı olarak suçlanmasına yönelik” olduğu ifadelerinde de beyan ettiler. Tüm bu tablodan “cunta girişimi” çıkmayacağını da en iyi aslında bunu iddia edenler biliyor.
Teğmenlerin, en az beşinin, ordudan atılmasını iktidar çevreleri “satın almış” durumda. Birçok teğmen de atılmasa bile “kınama”, “uyarı” gibi cezalar alacaklar. Tüm kariyerleri bu süreçten etkilenecek. Sicil dosyalarındaki bu ceza her atama döneminde karşılarına çıkacak.
Bu cezalar önümüzdeki dönemde siyasi tartışmaların temelini oluşturacak. 10 yıl önceki Türkiye olsa, “cuntacıları temizledik” söyleminin iktidar çevrelerince kamuoyuna aktarılması ve ikna edilmesi daha kolaydı. Ancak bugün bu söylemin satın alınması, hele ki kamuoyunun ikna edilmesi pek mümkün değil. Eski “mağduriyet” söylemleri ile gençlerin, hem de başarılı gençlerin hayatlarının seyrini değiştirmeye gerek var mıydı? Bu sorunun siyasetçiler tarafından sorulması şart…