Bugünlerde Jandarma Astsubay Çavuş Büşra Bilge Demir'in büyüleyici sesiyle YouTube ve sosyal medyada sık sık yayınlanan Kerkük Zindanı türküsü, dinleyenlerin tüylerini diken diken ediyor.

Fahrettin Ergüç tarafından yazılan ve Demirtçın (söz yazarı ve bestecisi hakkında çok az bilgi vardır) tarafından bestelenen Kerkük Zindanı 1959’daki Türkmen katliamlarını anlatmaktadır. Türküye konu olan olayları, bilmeyenler olabilir düşüncesiyle, özetlemek istiyorum.

https://www.youtube.com/watch?v=bTpZJDPchyQ

Kerkük’ün zindanına attılar beni, Mazlumlar sürüsüne kattılar beni,
Bir yanım dağladılar ateşle annem, Ne suçum ne günahım yaktılar beni
Türkmen obalarından göçen anneler, Ne yuvaları kalmış ne de haneler
Gökkubbeyi sarsar mazlum feryadım, Elbette bir gün güler bize de seneler
 Er-10Birinci Dünya Savaşından sonra Osmanlıyı paylaşan emperyalist güçlerin kavgaları, aradan 100 yıl geçmesine rağmen, hala bitmemiş Orta Doğu’da olaylar halen devam etmektedir. Bunun sebeplerinden birisi, Osmanlı İmparatorluğundan çıkan 70’den fazla ülkeden Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki Müslüman ülkeler istikrar sağlayamamış ve demokrasiye geçememiştir. 

Mehmet Akif Ersoy 1912 yılında İran’ın durumunu şu şiirinde anlatmaktadır.
Girmeden tefrika bir millete, düşman giremez; Toplu vurdukça yürekler, onu top sindiremez.
Bırakın eski hükümetleri meydandakiler, Yetişir, şöyle bakıp ibret alan varsa eğer.
İşte Fas, işte Tunus, işte Cezayir, gitti! İşte İran’ı da taksim ediyorlar şimdi.
Ey cemaat uyanın! Yoksa hemen gün batacak. 

İkinci Dünya Savaşı bittikten sonra, bu sefer dünya Sovyetler Birliği ve Amerika arasında paylaşılmaya başlanmıştır. Bu paylaşım hırsı Almanya’dan-Kore’ye/Çin’e; Yunanistan’dan-İran’a hemen her yerde iç savaşlara neden olmuştur. Dünyada Sosyalizm-Komünizm rüzgârları eserken, Sovyetler’in Orta Doğu’da etkili olmasından endişe duyan ABD’nin girişimleriyle, Türkiye, Irak, İngiltere, Pakistan ve İran’ın katılmasıyla Bağdat Paktı kurulmuştur. Buna cevap Suriye ile Mısır’dan gelmiş ve iki devlet birleşmiştir. Diğer taraftan Irak ve Ürdün’le Birleşerek Arap Haşimi Devletini kurmuşlardır. Ancak, Arap Milliyetçiliği, emperyalizm karşıtlığı kapsamında Sovyetler Orta Doğu’da daha etkili olmuştur. Bu etki altında, 14 Temmuz 1958 günü,  Tuğgeneral Abdülkerim Kasım askeri darbeyle yönetimi ele geçirmiş ve Kral Faysal ve ailesini saraylarında katletmiştir. 

14 Temmuz sonrasında Türkmenler umutluydu, ancak, yeni hazırlanan Irak Anayasasında, nüfusun %20’sine yakınını oluşturan Türkmen varlığına yer verilmemiştir. General Kasım ve Anayasaya yönelik protestolara Türk hükûmeti “Birkaç yüz Türk için Irak’la dostluğumuzu bozamayız” cevabını vermiştir. Buna rağmen, Bağdat Radyosu Türkmence Bölümü’nün açılışı, Türkmen millî haklarının bir dönüm noktası olmuştur. Kerkük’te okullarda yapılan Öğrenci Birlikleri seçimlerinde bütün sandalyeleri Türkmen adaylar kazanması, arkasından Öğretmenler Sendikası seçimlerinde de bütün Irak vilâyetlerinde komünist adaylar kazanırken, sadece Kerkük ve Ramadi’de Türk adaylar seçilmesi Türkmen varlığının önemini ortaya koymuştur. Ancak bunlar cezasız kalmayacaktı. Irak Hükümeti, Türkmenlere baskı yapmaya, Kerkük ve Musul’da Türkçe yayınlanan gazeteleri kapatmaya; ev ve işyerlerinde silah araması yapmaya; en ufak bir olayda Türkmenleri tutuklayarak sürgüne veya Kerkük Zindanına göndermeye başlamıştır.

Irak Cumhuriyetinin/darbenin birinci yıldönümü olan 14 Temmuz 1959’da kutlamalarında Kerkük’te çoğunluğu oluşturan Türkmenlerin meslek sendikaları,  doktorlar, avukatlar, memurlar ve işçiler resmigeçide katılacaktı. Ancak Kürt etnik gruplar ellerinde ipler, sopalar, taşlarla olaylar çıkarıyordu. Resmigeçit Türkmen Kahvesinin önüne gelmişti ki silahlar patlamaya başlamış ve şehit edilen onlarca Türkmen caddelerde sürüklenmiştir. Türklere sokağa çıkma yasağı konulurken, diğer gruplar sokaklarda kol geziyordu. Yakaladıkları Türkleri, barbarca öldürüyorlar, direklere asıyorlardı. Üç gün üç gece süren bu katliamda Ata Hayrullah, Dr. İhsan Hayrullah, Kasım Neftçi, Selahattin Avcı ve adını sayamadığım onlarca Türkmen şehit edilmiştir. Türkmen Albay Abdullah Abdurrahman Başbakan Kasım’ı zorlamasıyla katliamlar son bulmuştur. 

Bu acı katliamdan sonra, Kerkük’te yaşananların Türkiye’deki halkı galeyana getirmemesi için, Türk Hükümeti, 02 Ekim 1959 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla, Kerkük’teki Türkmen katliamına ilişkin haber ve resimlere basın yasağı getirmiş ve dokümanların Türkiye’ye girmesi yasaklanmıştır. Bu nedenle, bugün dahi, bu konularda fotoğraf, bulmak zordur. 
İşte Kerkük Zindanı Türküsü bu katliamı ve zindanlara atılan onlarca Türkmen’in hikayesini anlatmaktadır. Şehitlerimizin ruhları şad olsun.