Mustafa Kemal Atatürk’ün, yaklaşan II. Dünya Savaşı ayak sesleri kapsamında, güneydoğu sınırımızı emniyete almak maksadıyla Türkiye’nin İran, Irak ve Afganistan’la 1937’de oluşturduğu Sadabat Paktı’na, Suriye katılmamıştır.
Ergun Mengi
En yıkıcı savaş, II. Dünya Savaşı sona ermiş ve Dünya, Almanya’dan-Kore’ye, Litvanya’dan-Orta Doğu/Kuzey Afrika’ya, ABD ve Sovyetler Birliği tarafından paylaşılmaya başlanmıştır. Avrupa’da sosyalizm rüzgârları eserken, Sovyetlerin’in Türkiye ve Yunanistan’da etkili olmasından endişe duyan ABD, iki ülkeye, sosyalist-komunist yönetimlerin başa gelmemesi için, Truman Doktrini çerçevesinde para ve askeri yardım başlatmış, her iki ülke de 1952 De NATO’ya alınmıştır. Önemli bir gelişme olarak, Adana’daki İncirlik Üssü’nün inşası 5 Mart 1955’te tamamlanmış ve ABD askeri gücü, 23 Nisan 1954’te imzalanan “Askeri Kolaylıklar Antlaşması” kapsamında mülkiyeti kendisine ait İncirlik üssüne yerleşmiştir.
Diğer taraftan, Sovyet Rusya’nın Orta Doğu’ya sızmasını önlemek isteyen ABD’nin yönlendirmesiyle, Türkiye Şubat 1955’de Irak’la bir ittifak antlaşması imzalamıştır. Nisan 1955’te İngiltere, Eylül 1955’te Pakistan ve Kasım 1955’te İran’ın katılmasıyla güçlenen Bağdat Paktı Orta Doğuda bir güvenlik şeridi oluşturmuştur.
Mısır Başkanı Nasır, ülkesini güçlendirmek ve ekonomik kalkınmasını sağlamak için silahlanmaya ve özellikle Asvan Barajını yapmak istiyordu. ABD ve Birleşik Krallık, Mısır’ın istediği desteği, İsrail’i faktörünü gözönüne alarak, vermemiştir. Bunun üzerine Sovyetler ve Çekoslavakya’ya yanaşan Başkan Nasır 26 Temmuz 1956 tarihinde, Süveyş Kanalı'nı kamulaştırma kararı almıştır. Bunun üzerine Fransa, Birleşik Krallık ve İsrail Mısır’a saldırmıştır. Soğuk Savaş'ın ender olaylarından birisi olarak, Sovyetler Birliği ve ABD bu saldırıya karşı ortak tavır koymuş ve Birleşik Krallık ve Fransa ateşkes ilan edip geri çekilmek zorunda kalmıştır.
Özellikle Suriye-Mısır yakınlaşmasını engellemek maksadıyla, Türkiye, 1957’de Suriye’ye karşı saldırgan bir tavır takınmış ve Suriye’yle savaşın eşiğine gelmiştir. Adnan Menderes, Suriye Cumhurbaşkanı Şükrü el Kuvvetli'yi (Konyalı bir Türk) devirmek için İstanbul'da uluslararası konferanslar topluyor, jetlerimiz Amerikan savaş uçakları ile Suriye sınırlarında uçuyor, her iki ülke sınırlarına yığınak yapıyordu. Basınımız ise savaş tamtamlarını çalıyordu.
Başbakan Menderes, Paris’teki toplantıda Sovyetler Birliği’nin Suriye’de etkisini arttırmak için girişimlerde bulunduğunu belirtmiş ve 9 Aralık 1957 günü Anadolu Ajansı’na verdiği demeçte Karşılıklı Savunma Yardım Programı gereğince hususunda ABD’nin yeni silahlar verilmesi talebimizi kabul ettiğini açıklamıştır. Bu yardım kapsamında 1957’den itibaren Jubiter füzeleri dahil birçok Amerikan füzesi Türkiye’ye yerleştirilmiştir.
Orta Doğuda değişen dengeler sonucunda, Suriye ve Mısır 01 Şubat 1958 tarihinde Birleşik Arap Cumhuriyeti adı altında birleşti ve Nasır, Birleşik Arap Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaşkanı ilan edildi. Bu gelişmeye hemen cevap veren, Irak Kralı II. Faysal ve kuzeni Ürdün Kralı Hüseyin, 14 Şubat 1958'de Haşimi Arap Federasyonu’nu kurdular. Orta Doğu kaynıyordu. Kısa süre sonra Irak’da 14 Temmuz 1958’de yapılan darbe Kral Faysal ve Haşimi Arap Federasyonu’nun sonunu getirdi.
Lübnan’daki Chamoun yönetimi Irak’ınkine benzer bir hareketin Lübnan’da da tekrarlanmasından endişe duyduğundan, ABD, İngiliz ve Fransızlardan Lübnan’a askeri müdahale talebinde bulunmuştur. Orta Doğu'da komünizmin yayılmasını önlemek maksadıyla, Orta Doğu ülkelerine askerî ve ekonomik yardımda bulunulmasını içeren, ünlü Eisenhower Doktrini devreye girmiş ve ABD 6. Filosu, 15 Temmuz 1958’de Lübnan’a 15.000 askeriyle çıkarma yapmıştır.
Türkiye bu dönemde hep Batı’nın yanında yer almıştır. Süveyş Bunalımı”nda, İngiltere ve Fransa ile birlikte hareket etmiş, 1958’de BM’de Cezayir’in bağımsızlık oylamasında da çekimser oy kullanmıştır. Bu ülkeler, maalesef, bu kararlarımızı asla unutmamışlardır.
Yukarda yazılanlardan bugüne kadar bölgede neler oldu neler. Birleşik Arap Cumhuriyeti Suriye’deki 1961 darbesinden sonra dağıldı. Türkiye’deki Jubiter Füzeleri, 1962 yılında (Kızıl Ekim) dünyayı nükleer savaşın eşiğine getirdi. İsrail 1967 savaşlarıyla Suriye ve Mısır’dan toprak ilhak etti. 1979 Sovyetler Afganistan’a girdi ve onlarla mücadele edecek Taliban/El Kaide yaratıldı, 1979 İran’da, Şah devrildi, Humeyni devrimi oldu. 1980’de Türkiye’de darbe oldu. 1980-1988 yılları arasında İran-Irak 7 yıl sonucu olmayan bir savaş yaşadı. 1991 Küveyt’i işgal etmeye kalkan Irak’a karşı “Çöl Fırtınası operasyonu”, yapıldı, 2003’de ise ABD ve müttefikleri tarafından Irak’ın işgaliyle sonuçlanan savaşlar devam etti. Çok zaman geçmeden Arap Baharı adı verilen hükümet karşıtı protestolar ve silahlı ayaklnmalar sonucunda 2011'de Tunus'ta Zeynel Abidin Bin Ali, Libya'da Muammer Kaddafi, Mısır'da Hüsnü Mübarek ve 2012'de Yemen'de Ali Abdullah Salih devrildi.
Sonuç olarak, 24 yıldır ülkeyi yöneten Başer Esad, 08 Aralık günü ülkesini terk etmesiyle, Suriye de bölünen ülkeler kervanına katılmış oldu.