Cumhuriyet döneminde, tarıma verilen önem kapsamında, 1945 yılında çıkarılan 4760 sayılı Toprak Bayramı Kanunu gereğince, her yıl 11 Haziran'ı takip eden ilk pazar günü Türkiye’de "Toprak Bayramı" olarak kutlanır. Bu bayram bir milli hedefi işaret eder. Toprağına sahip çıkacaksın. Dünyada ise, 2002 yılından itibaren 5 Aralık günü Dünya Toprak Günü olarak kutlanmaktadır.
Cumhuriyet döneminde Mustafa Kemal Atatürk, ilk tarım sayımını 1927'de, Tarım Kredi Kooperatiflerini 1929'da ve Tarım Satış Kooperatiflerini 1935'te ve Toprak Mahsulleri Ofisi 1938'de kurdurarak tarım, toprak, üretim ve köylüye ne kadar önem verdiğini göstermiştir Cumhuriyetini ilk on yılda köylüye 1.077.526 dönüm arazi dağıtılmış, düşük faizli ve 20 yılda taksitle ödemeli kredilerle, toprak sahibi olan köylünün tohum ve tarım araçları sahibi olmasını sağlamıştır. İlk işletilen arazi, yeni yetiştirilmeye başlanan fidanlıklar, bağlar ve zeytinliklerden belirli bir süre için vergi alınmaması kuralı kabul edilmiştir.
Osmanlı İmparatorluğu’nda Aşar adı verilen ve her türlü toprak gelirinin %10’unun devlete verildiği vergi sistemiyle köylü ezilmiş ve sefalete götürülmüştür. Cumhuriyet hükümeti 1925 tarihinde Aşar usulünü kaldırmıştır. Eskiden Osmanlı Sultanına ait olan bu topraklar, gerçek sahiplerine, halka verilince zaten bu verginin bir anlamı da kalmamıştır.
Tarımsal Eğitim; Çağdaş anlamda tarım eğitimi için Atatürk’ün direktifiyle şimdiki Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün yerinde Ankara Ziraat Yüksek Mektebi açılır. 1930 yılında İstanbul, Bursa, İzmir ve Adana’da birer orta ziraat okulu açılır. Ankara’da 1930 yılında kurulan Yüksek Ziraat Okulu, 16 Haziran 1933’te faaliyete geçen Ankara Yüksek Ziraat Enstitüsü 1948 yılında Ziraat Fakültesi adını aldı.
Mustafa Kemal Atatürk 1925 yılından itibaren kendisine ait çiftliklerde geleneksel tarım anlayışını kökten değiştiren uygulamalar gerçekleştirerek köylüye örnek oldu. Atatürk’ün Ankara’da Gazi Orman Çiftliği, Silifke’de Tekir, Yalova’da Baltacı, Tarsus’ta Piloğlu, Dörtyol’da Karabasamak çiftlikleri tarımda yeniliklerin uygulatılması ve yaygınlaştırılması maksadıyla kullanılıyordu. Atatürk bu çiftliklerini 1937 yılı Haziran ayında devlete bağışlamıştır. (Bkz: https://www.pau.edu.tr/bahcebitkileri/tr/sayfa/ataturk-ve-tarim)
Ancak, son yıllarda toprağa verilen önem azaldı. Önlenemeyen köyden kente göçler, yaratılan yanlış algılar toprağın ve tarımın önemini ikinci, hatta üçüncü plana attı. Ülkemizde şu anda varsa yoksa esnaflık, aracılık, ithalat, madencilik herkesin ilgi alanına girerken, karnımıza doyuran tarım ve toprak göz ardı edildi.
Toprak ne kadar önemli; Sadece 40-50 cm. tarım yapılabilecek bir toprak 20.000 yılda oluşabilmektedir. Yani insanlığın M.Ö 3000’lü yıllarda Tarım Toplumu haline gelmesinden binlerce yıl önce oluşmaya başlayan toprak bugün ancak kullanabilmektedir. Ama biz, on binlerce yılda oluşan bu toprakların üstünü betonla kapladık, altını kazdık, yabancılara sattık. Aklıma AB üyesi bir Danimarkalının sözü geldi. “Biz yabancılara toprak, ev satışını serbest bıraksaydık, Almanya iki dünya savaşında kanla yapamadığını parayla yapar, ülkemizi satın alırdı”.
Topraktan çıkan ağaçların çiçeklerine, meyvelerine, bakarken bu güzelliklere can veren toprağı ihmal ettik. "Toprak varsa hayat var" unuttuk.