Hazır metinlerden yenilerini yazabilen, tasarım programlarına hakim, video çekimi ve kurgusu yapabilen, sosyal medyayı etkin kullanabilen, farklı platformlar için içerik üretebilen, strateji geliştirebilen, gündemi yakından takip eden, iletişim ve takım içinde çalışma becerisi yüksek, seyahat engeli olmayan, esnek çalışma saatlerine uyum sağlayabilecek editörler aranıyor.
Gökhan Bulut
İnternet başta olmak üzere çoğu haber kurumunda bir gazeteciden beklenenler ve dolayısıyla çoğu haber kurumunda bir gazeteciye yaptırılanlar bunlar…
Literatürde internet “çoklu ortam” olarak tanımlanıyor. Bu ortamda farklı mecralara özgü unsurlar (metin, fotoğraf, video, ses vb.) tek bir mecrada buluşuyor. Tek bir mecra için (örneğin gazete) tek biçimli (yazılı ve durağan görselli) haberler üreten haber merkezleri de her mecrayı içinde taşıyan dijital “tümleşik haber merkezleri” haline geliyor. Hal böyleyken gazetecilerden “çoklu beceriler” talep ediliyor. Ortaya çıkan olguya da “yeni/dijital gazetecilik” deniyor.
Aslında teknolojinin kullanılması için gerekli teknik beceri, gazetecilerin sahip olması gereken mesleki yeterlilik haline geliyor. Özellikle dijital medyada gazeteciliğin toplumsal nitelikleri ve haberciliğin pratik bilgisinin yerine yazılım-donanım-program kullanım becerisi konmaya başlıyor. Gazetecilerden artık dijital veri işleme, kurgu, canlı yayın, ekipman, fotoğraf, video kayıt ve bunları işleyebilme bilgisi -üstelik de aynı anda- talep ediliyor. Gazeteciliğin geçirdiği dönüşüm yeni iş imkanları yaratıyor gibi görünse de güvencesizliğin yaygınlaşmasına neden oluyor.
Derme çatma ilerleyen “iş üstünde öğrenme” sürecini saymazsak, bu becerileri edinmek ise gazetecilerin sorumluluğuna bırakılıyor. Her türlü badireye rağmen bu becerilerin tümünü edinse bile işin oldukça uçucu olduğu internet alanında iş güvencesinden yoksun gazeteci, çoklu yeteneklerinin “sayesinde” güvence ve yüksek ücret değil çok daha fazla iş yükü ve istikrarsız bir çalışma hayatıyla karşı karşıya kalıyor.
Böylece gazeteciler haber üretim süreci içindeki vasıf ve denetimlerini giderek kaybediyor, meslek faaliyeti önce teknik becerilerin baskın hale geldiği sonra da bunlara indirgendiği bir pratik olmaya doğru yol alıyor. Bu süreç, farklı görünümlerle arz etse de her haber kurumunda, her mecrada görülüyor.
Tüm bunlar habercilik tartışmasının, ifade özgürlüğünün sınırları ve habercilerin vasıflarıyla değil teknoloji kullanım becerileri ile yürütülmesi riskini taşıyor.
Bunlar, tümleşik haber merkezlerinin “en ideal” halinde görülen sorunlar. Üzerine bir de politik baskılar, sermayeleşmeyle gelen ticarileşme, maddi kaynak sorunu gibi etkenlerin gazetecilikte neden olduğu aşınma ekleniyor. Böylece, tümleşik haber merkezi denilen olgu karışık içerik bürosu; çoklu beceriler de eksikli denemeler olarak yaşanıyor ve sonuçta gazeteci üzerindeki sömürü çeşitlenip derinleşiyor.
Tüm bunlar gazeteciliğin toplumsal sorumluluğunu ve yararını da gazetecilerin iş güvencesi ve mesleki faaliyetlerini de derinden yaralıyor. Bundan da siyasi iktidar ve işverenler fayda görüyor.
Birileri “çok becerikli gazeteciler” arıyor. Toplum özgür, güvenceli, nitelikli gazetecilere ihtiyaç duyuyor. Gazeteciler (en azından hatırı sayılır bir kısmı) ise ilki altında ezilirken ikincisi için mücadele ediyor.
Görünen o ki aslında haber merkezleri değil toplumsal-sınıfsal sorunlar ve dolayasıyla da çözüm reçeteleri tümleşik hale geliyor.