İnternetten sonra "gazete ve kitap bitti" denmişti. Kağıt kullanımının azalacağı, her türlü yayının tek zeminin “ekran” olacağı söylenmişti. Böyle bir dünyaya doğru gidildiğini görmemek; bu eğilime itiraz etmek zor ama burada dikkat edilmesi gereken ayrıntılar var.

Gökhan Bulut

“Kitap ve gazete bitti” dendiğinde bir mecra olarak “kağıt baskı” kastediliyordu. İnternet, herkesin ulaşabileceği sonsuz bir bilgi kaynağı olarak sunuldu. Buna göre, bilgi üretme hakkı seçkinlerin ve kurumların tekelinden kurtarılarak sıradan insanlara yayılacaktı. Bilgiye ulaşmak için de tüm engeller ortadan kaldırılmıştı…

Lakin bu iddialar bugün oldukça tartışmalı hale geldi.

Meselenin - birbirinden ayrılamayacak- bireysel-gündeliktoplumsal-tarihsel ve yayıncılık yüzeyleri var.

Bireysel-gündelik yüzeyine bakacak olursak.

Kağıda ilginin düştüğü doğru ama gazete ve kitaplarından daha çok "okuma" yara alıyor. İnternetin “sonsuzluğu” okurda kaybolma riskine ve güven sorununa neden oluyor. Güzergâh belirlemek ve kaynak ayıklamaksa hem zahmetli hem de belirli bir düzey gerektiriyor. Çoğu kişi bu nedenle sadece belli kaynaklarla yetiniyor ama bir süre sonra "dijital hapislik" başlıyor. Dijitalleşmenin getirdiği hız ve yüzeysellik, okurda geçicilik ve düzeysizliği tetikliyor. Her türlü metnin ve görselin dijital kopyasının üretilip çoğaltılması artık çok basit ve hızlı. Eserlerin pdf’lere bile ulaşmak artık yalnızca 1-2 dakika sürüyor. Kitaplar daha basılmadan dijital kütüphanelere düşüyor. Bu erişim kolaylığı okumadan çok edinmeyi teşvik ediyor. Günümüzde dijital tsundoku (okumadan kitap biriktirme) çok yaygın ve giderek yayılıyor ama gerçek okuma düşüyor.

Okuma ediminin ihtiyaç duyduğu baş başalık, ekran karşısında mümkün olmuyor. Dikkatinizin dağılması için odadaki kapının tıklatılmasına gerek yok, yüzlerce şey gözünüzün önündeki ekranı her an tıklatıyor. Dikkat isteyen okuma ediminden “dijital kalabalık” nedeniyle uzaklaşılıyor.

Okuma ediminde önem arz eden fiziki temas ve göz gezdirme, kitap ve gazetede mümkün ama ekranda değil. Çoğu okur fiziksel temas yoluyla kurduğu bağın kaybolmasıyla keyifsizleşen okumadan uzaklaşıyor. Kağıt hissini vermeyen cihazlar bedensel bir tatminsizlik yaratıyor ve okuma düşüyor.

Gazeteler için durum daha karmaşık. Haberlere internetten erişim zahmetsiz, ücretsiz ve bol seçenekli. Her gazetenin internet portalı, diğer portallar ve sosyal medya var. Buralarda her habere, her an, hap ve yerinden bilgiyle ulaşılabiliyor olması da gazeteden uzaklaştırıyor.

Üstelik incecik bir kitap 200 TL, bir dergi en az 150 TL, bir gazete 15-20 TL olunca okur da basılı yayınlardan daha fazla uzaklaşıp dijital mecralara yöneliyor. Ekonomik koşullar okumaya erişimi azalttıkça okuma başka alışkanlıklarla ikame ediliyor ve ihmal edilebilir hale geliyor.

Sosyal medya gündelik hayata daha fazla girdikçe de okuma azalıyor. Platformlardaki “karakter sınırları” okurda okuma sınırı haline geliyor. “Kısa” içerikler uzun zamanlara yayılan vakit geçirmeleri artırıyor. Görsel ögelerin öne çıkması, bunun çeşitli yollarla teşvik edilmesi, algı ve alışkanlıkları görselleştiriyor. İzleme öne çıkarken okuma geri çekiliyor.

Günümüzde herkesin çok önemsediği "dijital okur-yazarlık" okuma edimini değil program arayüzlerinin kullanılabilmesini işaret ediyor. Yaşam dijitalleştikçe ve "dijital okuryazarlık" arttıkça "dijital disleksi" oluşuyor ve yayılıyor.

Siyasi iktidarın bilgi ve bilimi sürekli aşağılayarak toplumu bu yönde güdülemesi, eğitimin gericileştirilmesi, okuyanın ve okumanın değersizleştirilmesi, okumanın ve okunanın anlamsızlaştırılması da bunda etkili oluyor. Okuma azaldıkça basılı yayın tirajları kadar toplumun nitelikleri de düşürüyor. Dijitalleşme, bir imkan olduğu kadar bir sınırlılığı da işaret ediyor.

İnterneti kolektif hareketin lokomotifi sayanlar dijitalleşmeyi de bireysel gelişiminin merkezine koyuyor(du). Bilginin, yazının ve okumanın pozitif etkiye sahip “sınırlı ve gerçek” yerini tekrar kazanabilmesi için önce ona dijitalleşmeyle verilen negatif etkiye sahip “sonsuz ve gerçeküstü” konumun sorgulanması gerekiyor.

Dijitalleşmenin diğer yüzeylerine daha sonraki yazılarda bakacağız.