Sıklıkla, özellikle usule, erkana önem verenler arasında, mazruf, yani içerik, muhteva önemli, güzel ya da iyiyse, zarfın, yani paketlemenin o kadar önemli olmadığını, ancak kötü içeriğin de iyi paketleme ile sunulması gerektiği söylenir. Öyle midir gerçekten?

Yusuf Kanlı


Benzer bir diğer deyiş de “usul esastan mukaddemdir” ya da “usul esastan evladır” olmalı, ama bu durumda ya o, yada o değil, usulün, yani şekil şartının içerikten, esastan önemli olacağını vurgular. Özellikle hukuk konularına önem verenler, o tahsili görenler vurgularlar konu açıldığında, “Usul esastan önce gelir.” Enteresan değil mi, hüküm şüphe götürmeyecek kadar doğru, meşru, hatta sorgulanamayacak bir gerçek bile olsa, hiçbir hukuk sisteminde usule uygun verilmemişse eğer geçerliliği yoktur. Usulde sıkıntı varsa, esasa bakılmaz. Kısaca, hukuki konularda anlaşılan “zarf” daha önemli.


Keza, adalet tarihi herhalde usule uygun toplanmayan kanıtların mahkemede  sanık aleyhine kullanılamayacağı ilkesi nedeniyle acaba ne çok suçlu cezasız kaldı?

Minik partilere rehin demokrasi


Her ne kadar Fransızca ve Arapça izdivacıyla dilimize kazandırılan, “kel alaka” sözüyle izahatı mümkün de olsa, günümüz siyasetine dengesiz, denetleme yoksunu cumhurbaşkanlığı yönetim şekliyle giren iki turlu seçim ve seçilme için 50+1 gerekmesi siyasi ittifakları, seçim öncesi koalisyon oluşturma ihtiyacını doğurdu. Bu durum en canlı örneği son cumhurbaşkanlığı seçiminde de yaşadığımız gibi küçük partilerin büyük partileri rehin alması, yüzde biri zar zor geçen oy potansiyellerine rağmen hatırı sayıda koltuk ve sesini duyurabilme imkanı yakalaması sonucu doğurdu. Adalet ve Kalkınma Partisi mi davulu taşıyor, yoksa değnek de Milliyetçi Hareket Partisi elinde mi? Muhalefetin seçim ittifakı çoktan yıkıldı ama AKP-MHP ittifakı, karşılıklı belli ölçüde inançsızlık ve bir birinden kurtulma ihtiyacı duyulsa bile, en azından köprüyü, yani 31 Mart yerel seçimini, geride bırakıncaya kadar Cumhur İttifakının devam etmesi mümkün görünüyor. 

İttifak, anca seçime kadar


Benzer durum muhalefette de var. 50+1 oy alınmasının başarının ön şartı olduğu Cumhurbaşkanlığı seçiminde AKP’den doğan küçük partilere ve siyasi İslam’ın ikinci partisine Cumhuriyet Halk Partisi adeta rehin olmuştu. 5 Mayıs 2018 tarihinde CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi (SAADET) ve Demokrat Parti (DP) arasında kurulan seçim ittifakı daha sonra Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) ile Gelecek Partisi ile altılı ittifak haline gelmişti. Seçime günler kala git-gel yaşayan İYİ Parti bir tarafa, seçimin hemen ardından ittifak dağıldı ve travması bugün yerel seçimde de tüm muhalefeti ellerindeki belediyeleri bırakın artırmayı, mevcudu da kaybetme tehdidiyle karşı karşıya bıraktı.


İYİ Parti şimdi ittifaka uzak. CHP Başkanlığına seçilmesi ardından Özgür Özel en azından İstanbul ve Ankara’da, ama tercihan tüm büyük şehirlerde, ittifak değilse bile karşılıklı kazanmaya dayalı “seçim işbirliği” ile İYİ Partiye baskı yapmaya başladı.

İYİ mi, Kürt oyları mı?


İYİ Parti, seçim yenilgisini büyük oranda CHP’nin deklare etmediği işbirliğine rağmen altılı Millet İttifakı'nın gizli ortağının da HDP olduğu algısı nedeniyle yaşandığı görüşünde. Öte yandan seçimden bu yana içine yuvarlandığı çelişki ve iç çatışma ortamı nedeniyle birçok siyaset analizinde İYİ Parti'nin bir zamanların Özal sonrası ANAP’ına benzediğini, bir anlamda ayakta olsa da artık bir siyasi mevta olduğu yolunda. Öyle mi? İYİ öldü mü, veya ölüm yatağında mı?
Öte yandan, özellikle İstanbul’da, seçim sonucunu Kürt seçmenin vereceği, 2019’da seçimin Kürt seçmen tarafından şekillendiğini öne sürenler, “İYİ Parti Kürtlerle işbirliğine o kadar karşıysa, kendi yoluna gitsin, zaten ne kadar oyu kaldı ki?” görüşünü savunuyorlar. Hem İYİ hem de Kürt oyları ancak Ekrem İmamoğlu gibi bir adayda birleşebileceği görüşü ise seçime beş kala İstanbul belediye başkanına bir yargı darbesiyle yerle bir edilebilmesi mümkün olsa da AKP’nin üç büyük şehirde “kazanabilecek aday” çıkarmada zorlanması perde gerisinde diplomasi için halen bir alanın mevcudiyetini gösteriyor. 

Ancak ortam düzelince…


Bu konuları seslendirmemek, olası bir anayasa değişikliği önerisini de “ileride” ve “ortam düzeldiği zaman” gündeme getirmek AKP içerisindeki gerginlikleri azaltmada yardımcı olabilir mi? Göründüğü kadarıyla sorunların varlığı reddedilince, sorunlar da hasır altı edilebilir oluyorlar inancı ağır bassa da, bozulan ekonomik düzen ve koyulaşan finans krizi tüm sektörlerde memnuniyetsiz vatandaş yüzdesini çok hızlı bir şekilde bozmakta, bir an önce yeni bir strateji ve oyun planı kurulması kaçınılmaz olmaktadır.