Ankara’da bir sözlük, kurdele kesilerek törenle açıldı. Alışık olmadığımız bu açılışı ilginç kılan husus, sözlüğün Türkçe, adının ise “Gagavuzca Sözlük” olmasıydı.

Şener Mete

Geçtiğimiz Cuma günü, Ankara’da TÜRKSOY binasında yapılan bu tanıtım töreni, UNESCO’nun “tehlike altındaki diller” arasında saydığı Gagavuz dilini ayakta tutacak çalışma içindi. Moldova Parlamentosu milletvekili İvanna Köksal, hazırladığı sözlüğün tanıtımı töreninde, Moldova’da Rusça, Gagavuzca ve Moldovaca olmak üzere üç ortak dil bulunduğunu, Ukrayna, Rusya, Türkiye ve Balkan ülkelerinde ise çok sayıda Gagavuz’un yaşadığını belirtti. Köksal, amaçlarının bir Türk lehçesi olan Gagavuzcayı unutturmamak olduğunu söyledi. 

Konuşulan bir dil unutulur mu? Baskı altında ise evet, unutulur. Birçoğumuz Gagavuz adını duymuşuzdur ama yeterince bilgimiz yoktur. O halde gelin, Gagavuzcadan başlayarak konuyu aralayalım. Gagavuz Türkçesi… evet, Gagavuz Türkçesi, Türkiye Türkçesinin içinde yer aldığı Oğuz grubunun en batıdaki lehçesidir. Sovyetler Birliği döneminde, 1957’de yazı dili statüsü kazanmıştır. Bu dilin en akılda kalıcı yanı, ğ sesinin, iki sesli harfin art arda iki kez yazılarak elde edilmesidir. Örneğin Uğur yazacaksanız, Uur biçiminde; ağaç yazacaksanız, aaç şeklinde yazmalısınız. Yani iki ünlü arasında ğ harfi bulunmuyor. Kurbağa için kurbaa yazıyorlar. Bağırma yerine baarmaa, dağınık yerine daanık, bağımsızlığı baamsızlık yazmış olmaları ise İstanbul konuşma ağzının yazıya dökülmüş biçimi gibi sanki. Sivas Cumhuriyet Üniversitesi’nden Dr. Onur Balcı, “Düzeltme işareti Gagavuzca'da kullanılır. Ê harfinin üstüne konulan şapka, uzatılarak okunan ince bir e sesi verir” diyor.

Moldova Milletvekili İvanna Köksal’ın anlatımına göre, Gagavuzların büyük çoğunluğu günümüzde Moldova’ya bağlı özerk bir bölge olan Gagavuzya’da yaşıyor. Gagavuz Özerk Bölgesi’nin başkenti, Komrat. Bir söylentiye göre Komrat adı başlangıçta, her yarışı kazanan Kömür adlı bir atın anısına “Kömür at” imiş. 15.yy.de bir köy olan Kömürat, ses değişimiyle zaman içinde Komrat olmuş. 

Pamukkale Üniversitesi’nden Prof. Dr. Turgut Tok, bir makalesinde şöyle yazmıştır: “Gagavuzların tarihi ve kökenine dair farklı görüşler bulunmaktadır. Bu konuda bilimsel verilere dayalı birçok çalışma yapılmıştır. Kökenleriyle ilgili hâkim görüş ve dillerinden hareket edildiğinde ortaya çıkan sonuç, kadim bir Türk topluluğu olduklarıdır.” Odessa Üniversitesinden Yuliya Tarasiuk; Gagavuzya’nın dışında, başta Moldova’nın diğer bölgeleri ve Ukrayna’nın bazı kentlerinde yaşayan Gagavuzların ana kitlesinin Oğuz Türkleri olduğunu yazmıştır. Zaten Gagauz adının Gökoğuz’dan geldiği, birçok tarihçi ve Türkolog’un malûmudur.  

Eflak – Boğdan adını tarih derslerinden hatırlarsınız. Eflak nerede, Boğdan nerede diye sorsanız, yerini bilenin kaç kişi olduğunu parmaklarınızla sayabilirsiniz. Eflak, Romanya’nın Başkenti Bükreş ve civarındaki topraklar, Boğdan ise Gagavuz ülkesinin de içinde yer aldığı Moldova ve civarıdır. Gagavuzya, Fatih Sultan Mehmet döneminde 1461’de fethedildi, 1812’de 2. Mahmut döneminde Rus işgaline girdi. 1906’da Gagavuzlar kendi devletlerini kurmak istedilerse de bu istek, Ruslar tarafından güçlü bir şekilde bastırıldı. 

TRT Prodüktörü Hasan Ali Demircan, Türkiyenin Sesi Radyosu’nda hazırladığı bir programda şunları hatırlatmıştı: “Yıl 1935. Yani 2. Dünya Savaşı öncesi. Gagauzların yaşadığı bölgelerin tamamına yakını Romanya sınırları içindedir o dönemde. Atatürk, Bükreş Büyükelçisi Hamdullah Suphi Tanrıöver'e bir talimat gönderir. Hıristiyan olmalarından dolayı genel Türk dünyasıyla bağlantıları kopmaya yüz tutan Gagauz Türklerinin dillerini korumaları için Türkçe öğretmenleri gönderilmesini ister. Atatürk'ün bu talimatı doğrultusunda Gagauzeli'ne 1935-1937 yılları arasında, bir kısmı Türkiye'den, bir kısmı Romanya sınırları içinde bulunan Köstence yakınlarındaki Mecidiye'den 80 Türkçe öğretmeni gönderilir. Bu 80 öğretmen, 1939'da Almanların bölgeyi işgaline kadar Gagauz Yeri'ndeki görevlerine devam ederler. 2. Dünya Savaşı'nın şiddeti artınca öğretmenlerin büyük bölümü memleketlerine döner. Bilindiği gibi bu bölge 2. Dünya Savaşı'nın ardından Sovyetler Birliği'nin idaresi altına girer. Stephan Bulgar adlı bir Gagauz araştırmacı bu öğretmenler için şöyle diyor: "Onlar sadece öğretmen değildi. Tarih araştırmaları yaptılar, halk kültürüyle ilgili malzemeler topladılar, aynı dili konuşan insanların bir millet olduklarını anlattılar." 

Stepan Kurudimov adını duymadıysanız lütfen internetten bulup o harika sesi dinleyin. Anadolu türkülerinin sözlerinin benzerini bulacaksınız Gagavuz halk türkülerinin muhteşem besteleri içinde. İşte bunlardan biri: 
“Şu baa çotun altında Mari kız gül gül üzümcük,
Üzüm mü toplayım Mari kız sana mı bakayım?
Komrat’ımın alçak yollarına köprü mü olayım?
Gelen geçene Mari kız seni mi sorayım?” 
Stepan Kurudimov, bir röportajda şöyle demişti: “Gagavuzlar her zaman Türkiye'nin yanında oldular. Sadece Sovyetler Birliği zamanında 70 senelik bir ayrılık yaşandı. Gagavuzlar, yani Gökoğuz Türkleri, Osmanlılar zamanında da Türkiye'ye çok yakındılar. Sovyetler dağıldıktan sonra Gagavuzya özerk bölge oldu ve o zamandan beri de Türkiye'yle yakın ilişkilerini sürdürüyorlar. Gagavuz otonom bölgesinde 200 bin nüfus var.”

Türk dünyasının batıdaki sesidir, sözüdür, Türkçesidir Gagavuz yeri. 2007 yılında Milli Güvenlik Akademisi’nde, Balkan çalışmaları içinde hazırladığım makalede şöyle demiştim: “Romanya'da, büyük çoğunluğu Dobruca eyaletinde olmak üzere Oğuz, Kırım, Gagavuz kökenli yaklaşık 100 bin Türk yaşamaktadır. Türklerin bu bölgeye gelişi Osmanlı'dan çok öncesine uzanmaktadır. Orta Asya'dan göç eden Türklerin bir kısmı bu bölgede yerleşmiştir.”
Kültür Bakanlığı eski müsteşarlarından Prof. Dr. Halûk Dursun, 1990’lı yıllarda Türkiye’nin Sesi Radyosu’ndaki bir programda, “İnanılacak gibi değil: Ukrayna'nın bir köyünde herkes Türkçe konuşuyor!" demiş ve gördüğü köy adlarını sıralamıştı: Kurtça, Karaağaç, Kartal, Tüylüköy, Başelma…

SSCB’nin dağılmasıyla 27 Ağustos 1991’de Moldova Cumhuriyeti, bağımsızlığını ilan etti. 23 Aralık 1994’te Moldova anayasasına eklenen 113. madde ile Gagavuz Yeri Özerk Cumhuriyeti tanındı ve self determinasyon yani halkın kendi kaderini tayin etme hakkı kabul edildi. 

5 Mart 1995’teki referandum ile Gagavuz Yeri’nin sınırları belirlendi. Gagavuz Yeri; 3’ü il, 29’u köy olarak 32 yerleşimden oluştu. Gagavuz Yeri ya da Gagavuzya; Romanya, Ukrayna ve Bulgaristan ile komşudur. Bölgede Gagavuzların oranı %82,6dır.  

Gagavuz yerleşim adları, Anadolu’dakilerle benzerlik gösterir. Köseli, Bucak, Beşgöz gibi. Ancak onlar Çeşmeköyü’nü Çeşmeküü diye söylerler. Şiirleri, bizimkilerden farksızdır. Gagavuz şair Mina Köse’nin Ana Dilim adlı şiiri şöyle başlıyor: 
“Ana dilim ana dilim
Sensiz ben soluksuz gibi
Gece gündüz sen aklımda
Gagauzun şu kanında.

Senin dilim, kökün derin
O büük senseleden gelir
Oguz sızıntısı kaavi
O çok halkı kardaş etti.”
1950’li yıllarda Çanakkale Valisi olan Sefaeddin Karanakçı şöyle demişti: “Milli hudutlarımız haricinde yaşayan milyonlarca Türk vardır. Mehmet, Yugoslavya’da Mehmedoviç, Bulgaristan’da Memedev, Yunanistan’da Medmedaki olmuştur.” Ama çoğunun dilleri, sözleri değişmemiştir. İvanna Köksal’ın hazırladığı Latin harfleriyle yazılmış 9429 adet Türkçe kökenli güncel kelimesi olan Gagavuzca Sözlük, bunu açıkça kanıtlıyor.