Tartışmalı maddelerin yer aldığı, hayvan hakları örgütleri başta olmak üzere muhalefet ve çok sayıda sivil toplum örgütünün sert tepki gösterdiği "Hayvanları Koruma Kanunu"ndaki değişiklikler Meclis'te kabul edildi.

Kıvanç El

Her ne kadar kanunun adı "hayvanları koruma" olsa da yapılan düzenlemeler ile kanun ismi arasında bir çelişki olduğu çok açık. Kanunun çelişkileri de oldukça fazla. Komisyon görüşmelerinde verilen bilgiye göre Türkiye'de hayvan barınaklarının kapasitesi 105 bin. Sokakta yaşayan hayvan sayısı ise 4 milyon. Hadi diyelim ki dişi köpekler öncelikli barınağa alınacak. Bunun sayısı da yaklaşık 2 milyon. Kapasitenin 105 bin olduğu yerde 1 milyon köpek nereye alınacak. Belediyelere barınak yapma zorunluluğu getiriliyor ancak bunun için de 2028 yılına kadar belediyelere süre verilmiş durumda. 

Hayvan hakları örgütlerinin, sivil toplumun ve muhalefetin "katliam yasası" olarak tanımladığı yasa ile ölümler artık yasal. Her ne kadar yasada "bulaşıcı veya tedavi edilemeyen hastalığı olan" ile "sahiplenilmesi yasak olan" hayvanlar işaret edilse de bunun uygulamasının nasıl olacağını biraz zaman gösterecek.

Türkiye'nin en büyük şehirlerini ve ilçelerini yöneten CHP'li belediyeler "öldürme" kararını uygulamayacaklarını ilan etti. Bu nedenle 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası ile yargılanabilirler. 

"Ölüm" kararını belediye başkanları değil elbette veteriner hekimler verecek. Ancak burada bu hekimlere bir baskı olacağına dair endişe de var. Türk Veteriner Hekimleri Birliği Başkanı Prof. Murat Arslan, ciddi sorunlar yaşanacağını ve hekimlere "öldür" baskısı gelebileceğinden endişe ediyor. Birçok hekim istifa etmeyi dahi gündemine almış. Burada da önemli bir kaos kapıda görünüyor. 

Gelelim vicdani boyuta. Elbette yaşaması çok zor, hastalığı artık çok ilerlemiş hayvanlar için belli formüller konuşulabilir. Ancak bunların Avrupa'daki örneklerine baktığımız zaman, çok sayıda hekim tarafından, hatta eğer ötanazi uygulanıyorsa bunların kayıtlarının 5 yıl saklanması ve itiraz varsa gerekli bağımsız kuruluşlarca denetimlerin yapılması gibi bir dizi kural çerçevesinde bu uygulanıyor. Türkiye'de bu mekanizmalar kurulmuş değil. Önümüzdeki süreçte bu nedenle vicdanı yaralayacak görüntülerin ortaya çıkması da muhtemel. 

Hem veterinerler hem de hukukçular ile hayvan hakları savunucuları "öldürme" dışında çok fazla formül olduğunu defalarca gündeme taşıdı. TOKİ devreye sokularak belediyelerle birlikte bakım evlerinin hızlıca kurulması, veterinerlik fakülteleri ile serbest veterinerlerden kısırlaştırma desteği alınması, çipsiz hayvan sahiplenmeye ağır cezalar getirilmesi, sahipli hayvanları sokağa atanlara ağır cezalar getirilmesi, bir toplumsal bilinç çalışmasının hızlıca başlatılması gibi bir dizi öneri sıralandı. Bu önerilerin tamamı ilgili kurumların internet sitelerinde ve Meclis'teki komisyon raporlarında var. Yani özetle çözüm varken, şu an için bu çözüm yolları değil tercih kaostan yana olmuş.