Yarın bayram, her şeyde toplumu ayrıştırmaya çabalandığı gibi kimilerine göre “Ramazan”, bazılarına göre de “Şeker Bayramı!”
Utku Şensoy
Ramazan sonrası herkesin verdiği can sadakası “fıtır” ya da Türkçede kullanıldığı gibi “fitre” dağıtıldığı için Arap dünyasında bayramın adı, "Îdü'l-Fitr” ya da Farsçadaki gibi, “ Îd-ı Fitr” olarak ifade edilir. Diğer Müslüman alemi, “Ramazan Bayramı” adını kullanılır. Osmanlı’da ise yaygın olarak “Şeker Bayramı” ismi kullanılırdı. Biz de çocukluğumuzdan beri bu ismi duyar kullanırdık, son dönemde Arap dünyası dışındaki Müslüman ülkeler gibi toplumun önemli bir kesimi Ramazan Bayramı tanımlamasını tercih eder oldu. Bayramı kim nasıl istiyorsa o şekilde tanımlasın, hatta ister “kutlu olsun” desinler isterlerse “mübarek olsun” herkes kendi tercihini özgürce ifade etsin, yeter ki burada da bir polemik, ayrıştırma yaşanmasın.
Şanslı azınlık tatilde
Baharın en güzel döneminde 9 günlük tatili fırsat bilen hali vakti yerinde olan yurttaşlar şimdiden büyük şehirlerden memleketlerine, sahil yörelerine akın etti. Otel ve tesisler yüksek maliyetler nedeniyle ateş pahası olmasına rağmen sezonlarını açtı. Bir grup şanslı azınlık ya da tuzu kuru olanlar cennet yurdumuzun sahillerine, yaylalarına göç ederken, büyük kesim sadece otobüs fiyatlarının pahalı oluşundan memleketine akraba, eş-dost ziyaretine bile gitmeyi bir başka bahara erteledi.
Bir yanda büyük bir deprem felaketi yaşayan milyonlarca yurttaşımızın hala kalıcı konutlarına kavuşamamış olması, diğer yanda ağır ekonomik koşulların, başta dar gelirli, emekli, üretici, çiftçi ve küçük esnaf olmak üzere toplumun büyük kesimini derinden etkilenmiş olması nedeniyle coşkulu bir bayramdan söz edebilmek mümkün değil.
Müslüman alemi öz eleştiri yapmalı...
Sınırlarımızın ötesi ise daha da iç karartıcı, etrafımız adeta ateş çemberi. Suriye ve Irak’ın durumu ortada! İran halkına ambargo uygulanıyor, Ukrayna halkı Rus askerlerinin postalları altında inim inim inliyor! Filistin’de ise büyük bir insanlık dramı uygar dünyanın gözü önünde devam ediyor! İsrail’in 7 Ekim’den bu yana Gazze Şeridi’ne yönelik saldırılarında ölenlerin sayısı 35 bine yaklaşırken bunların yarısı çocuk! Böylesi bir vahşet ortamında nasıl bir bayram yapılabileceğini Müslüman aleminin öz eleştiri yapıp ciddi biçimde sorgulaması lazım.
Birleşmiş Milletler kayıtlarına göre dünyadaki 208 ülkenin 57’si Müslüman ülkelerden oluşuyor. Günümüzde dünyada toplam 2 milyardan fazla Müslüman var, bu nüfus 2015’te 1 milyar 800 milyonken, 2060 yılında 3 milyar sınırına yaklaşması bekleniyor. Endonezya, 240 milyonun üzerindeki nüfusu ile dünyanın en büyük Müslüman ülkesi. Hemen ardından, 220 milyon nüfuslu Pakistan, 215 milyon kişiyle Nijerya ve 168 milyon nüfusla Bangladeş geliyor. Türkiye ise 102 milyon kişinin yaşadığı Mısır’ın ardından en çok Müslüman nüfusun olduğu 6’ncı ülke konumunda.
Dünya ortalamasında Müslümanların yüzde 88-90'ına yakını Sünni, yüzde 10’una yakını da Şii mezhebine mensup. Orta Doğu’dan Kuzey Afrika’ya, Batı Afrika’dan Güney Doğu Asya’ya kadar pek çok bölgede Müslüman nüfus ilk sırayı alıyor.
Dünyadaki başlıca Müslüman ülkeler arasında Türkiye’nin yanı sıra, Afganistan, Arnavutluk, Azerbaycan, Bahreyn, Bangladeş, Benin, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Brunei Darussalam, Burkina Faso, Cezayir, Cibuti, Çad, Endonezya, Fas, Fildişi Sahili, Filistin, Gabon, Gambiya, Gine, Gine Bissau, Guyana, Irak, İran, Kamerun, Katar, Kazakistan, Kırgızistan, Komorlar, Kuveyt, Libya, Lübnan, Maldivler, Malezya, Mali, Mısır, Moritanya, Mozambik, Nijer, Nijerya, Özbekistan, Pakistan, Senegal, Sierra Leone, Somali, Sudan, Surinam, Suriye, Suudi Arabistan, Tacikistan, Togo, Tunus, Türkmenistan, Uganda, Umman, Ürdün ve Yemen’i sayabiliriz.
Zaman zaman çatışmalara sahne olan, Suriye, Irak, Sudan, Afganistan ve Yemen’in yanı sıra yoğun nüfus nedeniyle ekonomik sıkıntılar yaşayan Nijerya kendi başının çaresine bakmakla meşgul. Peki ya diğerleri? Netanyahu hükümetinin acımasız katliamları karşısında 6 aydır hangi somut adımı atabilmişler? Doğal kaynak zengini Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Katar ve Kuveyt’e ne demeli? Müslüman olduğunu iddia eden bu ülkelerin Filistin’deki insanlık dramına seyirci kalmaları nasıl izah edilebilir?
Hristiyanların durumu da pek farklı değil...
Müslüman alemi böylesine umarsızken, Hristiyan dünyası çok mu duyarlı? Tabii ki de değiller, Mart ayı sonundan Nisan ayı sonuna kadar Doğu ve Batı kiliseleri arasında farklı günlerde kutlanan en önemli dini bayramları Paskalya Bayramında bile Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik şiddetine dur diyebildiler mi? Çıkarlar söz konusu oldu mu Müslüman ya da Hristiyan fark etmiyor! Biz en iyisi şu bayram arifesinde ülkelerin menfaat odaklı kirli politikalarını, insanların iki yüzlülüğünü bir kenara bırakalım.
Bayramı bayram yapan bir olmak, birlikte olmak, birbirimize destek olup huzur içinde kenetlenmek, mutluluğu, sevgiyi paylaşmaktır. Her bayram aynı heyecanla beklenir, aynı sevinçle yaşama arzusu doğar ancak bu kez durum yurdumuzda da pek de iç açıcı olmadığı, ekonomik sıkıntılar yurttaşların çoğunun belini büktüğü için, bu kez ailemizden, sevdiklerimizden uzak geçireceğimiz bir bayram olacak. Ama telefonla da olsa gönül almayı, hatır sormayı unutmayalım, ne kadar uzak olsak da kalbimizin hep onların yanında olduğunu söyleyelim, sesimizi duyuralım.
Bayramlarda adettir olumsuzlukları birkaç günlüğüne de olsa unutup, temennilerimizi sıralayalım.
Enflasyonun düşüp paramızın güçleneceği, yoksul, dar gelirli ve emeklinin alım gücüne yeniden kavuşacağı, dostluğu, sevgiyi, birlik-beraberliği ve kardeşliğimizi en sıcak şekilde hissedeceğimiz nice bayramlara diyerek sağlıklı ve huzurlu günler diliyoruz.