7 Ekim’den bu yana geçen 10 ayda Gazze'de taş üstünde taş bırakmayıp çocuk ve kadınların çoğunlukta olduğu 40 bine yakın Filistinliyi katleden İsrail, 12 saatte Lübnan ve Tahran'a düzenlediği 2 ayrı saldırıda iki önemli lideri, “Nokta atışlarıyla” katledip, taraflara göz dağı verirken Orta Doğu'da büyük çaplı savaşın fitilini de ateşlemiş oldu.
Utku Şensoy
İsrail'in önce Lübnan'ın güneyinde Hizbullah'ın kalesi olarak bilinen Dahiye’ye füzelerle saldırıp Hizbullah liderlerinden Fuad Şükr'ü, ardından Tahran'da Hamas lideri İsmail Haniye'yi Dron ve güdümlü füzeyle öldürmesi, Orta Doğu'da beklenen büyük savaşın tetikleyicisi olabilir. Hizbullah saldırıyla ilgili sessizliğini korurken, İran ve Hamas intikam yemini etti. Hamas'ın silahlı kanadı Kassam Tugayları, suikastın, “Savaşı yeni boyutlara taşıyacağını” açıklarken, İran Ulusal Güvenlik Konseyi Devrim Muhafızları komutanları ile suikastı soruşturuyor. Devrim Muhafızları, Tahran suikastına karşı, “Sert ve acı bir karşılık verileceğini” duyurdu.
Türkiye’nin, 3-5 bin kilometre uzaktaki ülkelerin konumundan farklı olarak hemen yanı başımızda gelişen olaylara daha farklı bir pencereden bakması kendi yararınadır. Rusya, İran, Hizbullah, Hamas bir yanda, ABD, Birleşik Krallık ve İsrail’in diğer yanda olduğu bu sonu gelmeyen savaşta uzaklardaki başkentler taraf olup hamasi açıklamalar hatta savaş çığlıkları atabilir. Ancak biz Ortadoğu’ya komşu olmamız hasebiyle yaşanan bu üst seviyedeki gerilimde sıcak çatışma ortamına çekilmemek için taraflara yönelik sözlerimizi biraz daha tartarak sürdürmeliyiz. ABD ve İsrail, bu son saldırılarda şakaları olmadığını açıkça ilan etti. Tahran'da İran'ın yeni Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan'ın yemin törenine katıldıktan sonra Haniye gece yarısı kendilerince en güvenli başkentlerden biri olan Tahran’da yatağında huzur içinde uyurken İsrail’in nasıl vurduğunu gördük.
Bölgenin önemli aktörlerden biri olan Türkiye’yi silahlı çatışma ortamına çekmek isteyenler olabilir. Bu çılgınlığı aklıselimle bertaraf edip, tarafları itidale davet edip, bir an önce Gazze’de yaraların sarılması için insani yardımın başlaması için öncü olmalıyız. Ankara açısından bölgede yüzyıllardır devam eden anlamsız savaş ve çatışmalara bulaşmamak, Türkiye’yi de içine çekebilecek büyük bir Ortadoğu savaşından kaçınmak en doğru hamle olacaktır.
***
Bağımsızlığımız tehdit altında
Geçtiğimiz haftalarda ABD’nin teknoloji şirketi Microsoft 365’in sisteminde yaşanan kesinti kimilerine göre sıradan bir sistem arızasıydı bazıları da bu işin ardından komplo teorileri üretmeye başladı.
Pek çok ülkenin liderinin yanı sıra, özellikle ABD’nin gelecekteki potansiyel başkan adayı Donald Trump’ın da dile getirdiği muhtemel, “Üçüncü dünya savaşı” kapımıza gelmişken, bu kesintiyi sıradan bir “Teknik arıza” olarak geçiştirmek biraz saflık olur. Yapılan açıklamalarda, “Microsoft’a siber güvenlik hizmeti veren Crowdstrike’nin sistemindeki arızanın küresel boyutta yazılım krizine dönüştüğü” belirtildi.
Kanımızca ABD üçüncü dünya savaşını başlatmak isteyenlere aba altından sopa göstererek, “Siber saldırıyla” mukabele edeceğini ilan etti. Bankacılık ve havacılık başta olmak üzere dünya genelinde fabrikalardan hastanelere büyük bir kaos yaşandı. ABD, üçüncü dünya savaşını başlatmak isteyen karşı blokta yer alan ülkelere bu küçük hamle ile, “Siber saldırı başlatacağını,” tarafını seçip kendisine bağlı olmayan ülkelere, “Tüm bankacılık sisteminizi çökeceği için bankalardan para çekemeyeceğiniz gibi kredi kartları da devre dışı kalacak hiçbir şey satın alamayacaksınız, hastaneler, sağlık sisteminiz çökecek, doktorlar reçete yazamayacak, ameliyatlar, randevu sistemi hepsi çökecek, sivil havacılık sistemleri çöktüğü için tek bir sefer bile yapılamayacak hatta askeri uçaklar bile pistte çakılı kalacak, sadece hava değil, kara ve deniz savunma sistemleriniz de felç olacak” şeklinde büyük mesajı verdi.
Bu mesajı alan ülkelerin bugünden itibaren kaybedecek tek bir dakikası bile yok. Ülkeler, bu tehdide karşı önlemlerini almak için, büyük bir seferberlik içerisine girmeli. Biz de siyasi çekişmeleri bir süreliğine erteleyip, iktidarıyla, muhalefetiyle bir olup birlik olup, kapımıza kadar dayanan, “Bağımsızlığımızı tehdit eden siber saldırı” karşında, gerekli önlemi alıp, “Kendi ulusal siber yazılım güvenlik ağımızı” kurmalıyız. Bedeli ne olursa olsun asgari ücretliden kodamanlara kadar herkes gücüne göre elini taşın altına koymalı, “Yerli, milli yazılım ağımızı kurup kötü gün geldiğinde hiçbir devlete boyun eğmeden dimdik ayakta durmayı” başarmalıyız. Artık savaşların tankla, topla tüfekle savaş meydanlarında yüz yüze cephelerde değil, düğmeye basıp siber sistemini çökertmekle, dronlarla, Siha’larla vur kaç taktiğiyle, Hipersonik füzelerle çok uzak mesafeleri vurarak olacağını görüp ona göre hızla önlem almalıyız.
Yerli helikopterimizden uçağımıza iyi bir seviyedeyiz, Dron, SİHA’lar ve beşinci nesil insansız uçak konusunda mükemmel gidiyoruz sırada, “Milli yazılım ağımızı kurmak ve en az 2 bin kilometre menzilli Hipersonik füzeler yapmak” olmalı. Herkes gücü oranında pamuk elleri cebe götürmeli. Fakirden bin, zenginden yüz bin, bir milyon toplamak için ulusal seferberlik ilan edip, Microsoft’a rakip, “Milli yazılım ağımızı” kurup, 2 bin kilometre menzilli ve 10 Mach hıza erişme kabiliyeti olan konvansiyonel savaş başlığı taşıyan kendi “Hipersonik füzemizi” yapmalıyız. İnsanımızın gücü ve inancıyla bunu başarabiliriz.