Savaş zordur, pistir. Dövülen kadar olmasa da bir şekilde dövenin halkı özellikle garibanları acı çeker, ezilen bomba yağan halk kadar olmasa da bombalayanın halkı da tedirgindir, bir şekilde mağduriyet yaşar.
Utku Şensoy
İşte Rusya örneği, Rus askeri Ukrayna’yı postalları altında ezip milyonlarca masum sivili yerlerinden yurtlarından ederken, tuzu kuru Ruslar bizim güney sahillerimizde ya diğerleri? Ya ucuz et peşinde ya da yiyecek iki lokma gıdayı temin edebilmenin derdinde. Bakmayın siz Putin’in demir yumruğundan tırstıkları için kimsenin sesi soluğu çıkmıyor ama aslında bir dokun bin ah işit. Filistin derseniz orada durum içler acısı. İsrail, 7 Ekim 2023’den bu yana Gazze'de saldırılarını sürdürürken, 8 Ekim'den bu yana da Lübnan sınırında Hizbullah'la çatışmaya devam ediyor. İsrail'in Gazze saldırılarının başladığı günden bu yana gayrı resmi rakamlara göre çoğu çocuk ve kadın 50 bine yakın insan yaşamını yitirdi, 2 milyona yakın insan evlerinden oldu daha da kötüsü dönebilecekleri bir evleri dahi kalmadı, hepsi yerle yeksan oldu! Olayın bir başka boyutu da İsrail’in tamamı olup biteni davul zurna ile karşılamıyor, durdurun bu Netanyahu yönetimiyle Hamas’ın kirli savaşını diyenler de var. Daha da ilginç olanı 7 Ekim tarihinden sonraki ilk 6 ay içinde 550 bin İsraillinin ülkeyi terk etti hala da İsrail’e geri dönmedi…
Filistin’de tablo böylesine vahimken, Ortadoğu’nun kuzeyinde durum çok mu farklı? Tabii ki de değil. ABD’nin özgürlük vaadiyle arı kovanına çomak soktuğu bölgede tam bir karmaşa hakim. Bizdeki durum daha da trajik ne döven ne de dövülen değildik ama serde müttefiklik var! ABD kaşıdı, Esad kovaladı, olan ABD’nin en yakın müttefiki Türkiye’ye oldu. Orayı da karman çorman eden ABD yönetimi, Esad yönetimini devireceğim diye yıllardır bölgede uğraşıp duruyor olan yine sivil halka oluyor. Milyonlarca sivil Suriyeli yurtlarını terk etmek zorunda kalıp bölgedeki en emin liman Türkiye’ye sığınırken fırsatçılara da gün doğdu. Savaşın başında Suriye’nin kuzeyini terk eden Esad güçlerinin kontrolsüz bıraktığı onlarca hapishaneden kaçan ne idüğü belirsiz binlerce katil, gaspçı, suçlu, sığınmacı, muhtaç sivillerle beraber ülkemize sızdı. Sonuç her on kişiden birinin mülteci olduğu Kayseri’deki olaylar!
Ortadoğu, Kafkaslar ya da dünyada sıcak çatışmaların yaşandığı hangi bölge olursa olsun işin en trajikomik yanı nedir derseniz, dünyayı yönettiği iddia edilen Amerika Birleşik Devletleri’ni yönetenler! Bir yanda Cumhuriyetçilerin adayı yargıyla başı dertte olan, New York'ta yargılandığı "Sus payı" davasında, jüri tarafından hakkındaki tüm suçlamalardan suçlu bulunan ABD eski Başkanı Donald Trump, diğer yanda Demokratların adayı yürümeye mecali kalmamış, boşluğu selamlayıp tokalaşan Joe Biden… ABD'de Kasım ayında yapılacak 60’ncı başkanlık seçimleri öncesi 78 yaşında rakibine göre görece genç ve dinamik Trump, o tarihte 82 yaşına girecek Biden’in birkaç puan önünde yer alıyor. Bize sorarsanız al birini vur ötekine! Dünya böyle bir garabeti hak ediyor mu bilemeyiz ama hemen pek çok ülkede siyasette bir sıkıntı olduğu kaçınılmaz. Fransa, önce Nicolas Sarkozy ardından Emmanuel Macron ile Fransız aşırı sağcı lider babasının kızı Jean-Marie Le Pen’den partinin bayrağını alan Marine Le Pen arasına sıkışmış durumda. İtalya derseniz Silvio Berlusconi gibi devlet adamlığından hayli uzak gayrı ciddi bir adamın 94-2011 yılına kadar ülke tarihine damga vurmasının ardından son dönemde nihayet rahat bir nefes alabildi. Arap alemi ya da Afrika’dan uzunca söz etmeye gerek yok, oralarda durum malum! 2011'den bu yana Kuzey Kore Lideri Kim Jong-un’un durumu ise ortada. Fırça saçlı kendince karizmatik tombik lider, tepesi attıkça 7 düvele ayar vermek için balistik füze fırlatıyor!
Beğenmemekte serbestsiniz ama İkinci Dünya Savaşı döneminin liderlerini hatırlamaya çalışın, Winston Churchill, Franklin D. Roosevelt, Charles de Gaulle, Mao Zedong, Komünist lider Joseph Stalin, hatta faşist diktatör Benito Mussolini… 1950 sonrasında Avrupa’nın iz bırakan liderleri arasında ilk akla gelenler arasında ise, Robert Schuman, Jean Monnet, Olof Joachim Palme, Margaret Thatcher, Tony Blair, Konrad Adenauer, Willy Brandt, Helmut Schmidt, Helmut Kohl ve Angela Merkel… Bir bu isimleri düşünün bir de mevcutları! Günümüzde dünya çoğu devlet adamlığından uzak, ilkesiz, omurgasız, çapsız sözde liderler arasına sıkışmışken, sonumuz hayırlı olsun demekten başka bir şey gelmiyor aklımıza.