1974 yılının 20 Temmuz’u, müstesna bir Cumartesiydi. Üniversite öğrencisiydim, yaz tatiliydi ama o sabah nedense erken kalkmıştım. Odamdan salona geçtim. Sokaktan sesler geliyordu. Evimize daha birkaç ay önce aldığımız ilk televizyonun karşısına geçip gayriihtiyarî bir şekilde televizyonu açtım.
Şener Mete
Karşımda Başbakan Bülent Ecevit belirdi, konuşuyordu. “Biz oraya savaş için değil barış için gidiyoruz” diyordu. Biraz sonra anladım ki Kıbrıs’a harekât başlatılmış. Çok heyecanlanmış, yüreğim kabarmıştı. Türkiye’nin, ülkemiz dışında yaşayan Türklerle ilk defa bu denli ciddi biçimde ilgilenmesi, tüm halkı derinden etkilemiş ve heyecanlandırmıştı. Halk sokaklarda eğleniyor, bütün evlere bayrak asılıyor, askerlik şubelerinin önünde gençler Kıbrıs’a gönüllü gitmek için sıraya giriyor ve hemen herkes ya televizyon seyrediyor ya da radyoyu dinliyordu.
1974 Kıbrıs Barış Harekâtında, TRT’nin 20 Temmuz’da başlayıp 20 Ağustos’a kadar 1 ay süren yayını, toplumsal heyecan karşısındaki yayınlara gösterilebilecek en güzel örnektir. Hasan Mutlucan’ın kahramanlık türküleri o günlerde popüler oldu ama TRT’nin Kıbrıs Barış Harekâtındaki yayınlarında ilk kez, mehter marşlarını arşivden çıkarıp yayınlaması, sürekli olarak kahramanlık türkülerini çalması, motive edici yorumlar yapması, halk üzerinde derin bir psikolojik etki yaratmıştı. Kıbrıs’ta Türk ordusunun beklenen başarısını göstermesi ise moral değerler üzerinde çok olumlu bir iz bırakmış ve uzun yıllar sonra ilk defa Türk milleti, bir bütün olduğunu ortaya koymuştu. 1977’de diksiyon kursundaki hocalarımız, Kıbrıs Barış Harekâtı sırasında, tüm personelin gece gündüz canla başla çalıştığını, yayıncı olmanın keyfini o günlerde doyasıya yaşadıklarını anlatırlar. Televizyonda ilk kez gündüz yayınları başlamıştı. Ancak henüz televizyon çok yeniydi ve yayınlar halkın %55’ine ulaşıyordu.
Kıbrıs Barış Harekâtının sebepleri, gerçekte 96 yıl öncesine dayanır. 1878 yılında Sultan Abdülhamit, uluslararası alanda görülmemiş bir biçimde, Kıbrıs’ı İngiltere’ye kiraladı. Belleten Dergisinde, “İngilizler Osmanlı yönetimine yılda £ 95.000 sterlin haraç ödemeyi kabullenmişlerdi. Bu para Kıbrıs’tan toplanıyordu” denilmektedir. İngiltere 2 yıl sonra da Mısır’ı işgal edecek ve Birinci Dünya Savaşı’nda, bu iki üssün varlığı kendisine büyük bir avantaj sağlayacaktı. Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na Almanya’nın yanında katılmasıyla İngiltere 5 Kasım 1914’te Kıbrıs’ı tek taraflı olarak ilhak etti ve oraya bir vali atadı. Bu savaşta Osmanlı, pek çok toprağını kaybetmişken Lozan Barış Antlaşmasında 20. madde olarak, “Türkiye, Britanya Hükümetince Kıbrıs’ın 5 Kasım I914’te açıklanan ilhakını tanıdığını bildirir” cümlesi konuldu.
Kıbrıs’ta İngiltere egemenliği başladıktan sonra tamamen İngiliz kültürü egemen olmaya başladı. Trafiğinden tutun da eğitimine kadar. Eğitim dili İngilizce idi. Ama Türkler, hiçbir zaman Türklüklerinden ve anavatana bağlılıklarından vazgeçmediler. Birçoğu toprakla uğraştı. Pek azı iyi bir eğitim görebildi. 1928’deki dünya ekonomik krizi onları da etkiledi.
İkinci Dünya Savaşı sırasında Kıbrıslı Türkler, adadan göç etmek veya askere yazılmak arasındaki iki tercihte sıkışıp kaldılar. Çünkü savaşın başlamasıyla birlikte mandalina, zeytin, zeytinyağı gibi ürünlerinin satışı bıçak gibi kesildi ve ürünler tarlada çürümeye başladı. Parasız kalan Kıbrıslı Türkler ve Rumlar, Mısır’da savaşmak üzere İngilizler tarafından açılan kampanyaya gönüllü olarak yazılmaya başladılar. Ada dışında günlüğü 1 Şiline İngiltere adına savaşa katılan bu gönüllü askerlerin pek çoğu Fransa'da, Yunanistan'da, Girit, Afrika ve İtalya'daki değişik cephelerde hayatlarını kaybetti; bazıları buralarda kayboldu ve kendilerinden bir daha haber alınamadı. İngiltere adına 2 bin 500 Kıbrıslı Türk, bu savaşta esir düşmüştü.
İkinci Dünya Savaşı bittikten sonra Rumlar, adayı Yunanistan’a bağlamak demek olan Enosis hayali peşine düştüler. Barışçı yollardan “Enosis”i gerçekleştiremeyeceklerini anlayınca, 1953 yılında “EOKA” terör örgütünü kurdular. Bunun üzerine Türkiye’deki “Seferberlik Tetkik Kurulu”, Kıbrıs’taki olayları mercek altına almaya başladı. Terörist hüviyetteki EOKA karşısında Kıbrıs Türklerinin direnişine yön veren Rauf Denktaş, Enosis’le mücadele için 1958 yılında hükümetteki görevinden istifa etti. 18 Eylül 1962’de Kıbrıs’ta kendisine bir suikast girişiminde bulunuldu. Suikasti düzenleyenin EOKA terör örgütü olduğu açıklandı.
21 Aralık 1963 tarihinde adada Rum saldırılarının başlaması ve Rum radyosunun Türk cemaatinin moralini bozacak yayınlar yapmaya başlamasıyla Türklere yönelik bir radyo istasyonu kurulması fikri gündeme geldi. 24 Aralık 1963’de, “Kahraman Mücahitlerimizin sesini doğru olarak yansıtacak bir radyoya ihtiyaç vardır” direktifiyle derhal çalışmalara başlandı. Böylece, Kıbrıs’taki soydaşlarımızın milli ve manevi güçlerini korumak ve onları bilinçlendirmek üzere Bayrak Radyosu kuruldu. Bu arada Kıbrıs’ın Sesi Radyosu’ndan söz edeyim. 1964’de Anamur’da kurulan radyo aracılığıyla günde 18 saat Türkçe, İngilizce ve Rumca yayın yapılır. Resmi adı Kısa Dalga A Radyosu olan radyo istasyonunun 1964–1974 döneminde Anamur’da yayın hayatında bulunduğu dönemde yaptıkları özverili çalışmayla Kıbrıs Türkünün moralinin en üst düzeyde tutulmasına çok emek veren Savaş Kıratlı ve Sabahattin Alpdoğan’a saygılarımla sağlık ve afiyet dileklerimi gönderiyorum.
Rumlar ve Yunan tarafı, bir türlü ENOSİS fikrinden uzaklaşmıyor, 1967 yılında bir askeri darbeyle Yunan başbakanlığına gelen Kollias "Kıbrıs'ta azınlık haklarını dikkate alarak, ENOSİS'i barışçı müzakerelerle sağlama gayreti gütmekteyiz" diyebiliyordu. Yunanistan'da yönetimde bulunan askeri cunta da artık Kıbrıs'ı Yunanistan'a bağlama zamanının geldiğini düşünmekteydi. Bu amaçla EOKA terör örgütü harekete geçirildi. Örgütün lideri Nicos Sampson, Rum Milli Muhafız Ordusu'nu da yanına alarak önce adadaki Makarios yönetimini devirdi, ardından "Kıbrıs Elen Cumhuriyeti'ni" ilan edip adada yaşayan Türklere yönelik saldırıları başlattı. Barış Harekâtına kadar Kıbrıslı Türkler çok eziyetler çekti, şehitler verdi. Türkiye, bu haksız ve hukuksuz duruma daha fazla seyirci kalamadı. Türk ordusu, Cumhuriyetin ilânından bu yana ilk kez savaştı ve zafer kazandı.
Kıbrıs’ta 1974, bir dönüm noktası oldu. Şu günlerde bile Kıbrıs'ın stratejik önemi olmadığını iddia edenlere, İngiltere'nin Ada'daki üslerini korumaya niçin bu kadar özen gösterdiğini ve Türkiye dururken, Avrupa'dan çok uzaktaki bu problemli adanın Rum kesiminin apar topar neden AB'ye alındığını sormak gerekir.