Haber medyası hareketli. Nefes gazetesi geçen hafta yayın hayatına başladı. Bugünün dünyasında her gazetecilik girişimi anlamlı tabii ki. Kalıcı olup olmayacağını ve ne düzeyde yeni bir soluk getireceğini ise hep birlikte göreceğiz. Bu dönemde basılı gazete çıkarmak hem zor hem iddialı hem de oldukça riskli bir girişim. Göze almak için yeterli destek sağlanmış demek ki.

Gökhan Bulut

Bugün Türkiye’de basılı bir gazete kurulacaksa sürekliliğini sağlamak için satış ve reklam gelirleri dışında bir kaynağa ihtiyaç duyulacağı açık. Bir basılı gazetenin maliyetini karşılamak için her geçen gün düşen tiraj ve reklam gelirlerine güvenilemeyeceği ortada. Nefes gazetesinin ilk dört günlük yayın politikası ve reklam stratejilerine bakıldığında hali hazırda birkaç gazete tarafından paylaşılan bir çizgiye ve gelir pastasına ortak olacağı anlaşılıyor. İlk günlerdeki bazı reklamlar dışında bu “pasta” kayda değer ölçüde büyümeyeceğine göre gelirleri artırmak için geriye pastadaki dilimi büyütmek kalıyor. Bunun nasıl sağlanacağını göreceğiz.

Medya Grup Başkanı Metin Yılmaz’ın ilk günkü yazısında verilen mesajların “çeşitliliği” yayın politikası konusunda güçlü ipuçları verse de “özgün” bir yayın ihtiyacını zamanla karşılayacağını umalım.

Medyadaki hareketlenmelerin güncel motivasyonları

Türkiye’de son on yılın medya hareketliliğinde seçim odaklı bir pozisyon tutma motivasyonunun ağır bastığını söylemek yanlış olmaz. Son cumhurbaşkanlığı seçimi arifesinde “her mahalleden” çok sayıda gazetecinin seçim sonrası dönem için beklenti içine girdiğini ve bu beklentilerin o dönemki meslek pratiklerine gözle görülür şekilde yön verdiğini herkes hatırlayacaktır. Sermaye sahipleri açısından anlaşılabilir ve garipsemediğimiz bu tutum bazı gazeteciler için de geçerliydi. Seçim totolarını pozisyon tombalaları izliyordu. Gazeteciliğin temelinde bulunan değerler ve halkın gazetecilikten beklentileri açısından trajikomik bir tablo(ydu). Ülkenin içinde bulunduğu demokratik seviye ve önümüzdeki dönem siyasetin alacağı biçimler göz önünde bulundurulduğunda bu tablonun biraz daha süreceği kesin. Örneğin, Suriye’deki gelişmelerle bugünlerde azalan erken seçim ihtimali yarın çok daha yüksek şekilde belirebilir. O zaman medyadaki hareketlenme ve beklentiler de artacaktır.

Yazılamamış yazılar veya stratejik tercihler

Nefes, ağırlıklı olarak bir “yazar gazetesi” olacağa benziyor. Öte yandan bu yazar kadrosunun Türkiye medyasının son 35-40 yılında var olan hatta bir kısmının kendi mecralarını yaratmış kişiler olduğunu gören okurlar ne derecede heyecan duyacak, gazeteden “yeni” ne bekleyecek, emin değilim. Nefes yeni olabilir ama soluk oldukça tanıdık. Yazar kadrosunda yer alan her bir gazetecinin kendisine ait bir okur/izler kitlesi olduğu söylenebilir. Bu isimlerin gazetenin satışını/takibini artıracağını düşünmek “rasyonellik” ile de açıklanabilir fakat gazeteciliğe yeni bir nefesin gelmesini sağlayıp sağlayamayacağı da gerçek bir soru. Bu isimlerin dün bulundukları yerlerde söyleyemediği sözler, yazamadığı yazılar, yapamadığı haberler vardı da şimdi o sözleri mi söyleyebilecekler, o yazıları mı yazabilecekler, o haberleri mi yapabilecekler acaba? Öyleyse bir anlamı olur belki ama buna ilişkin bir emare de henüz görünmedi.

İlk gün fotoğrafları

Gazetenin ilk günkü sayısında kadronun fotoğrafları vardı. Bir Ankaralı olarak Ankara büronun fotoğrafını özellikle aradım. Temsilci Deniz Zeyrek dışında kimseyi göremedik Ankara’dan. Keşke mesleklerinde başarılı bir başlangıcı geride bırakmış ve meslek heyecanını okurlara taşıyacak olan genç haber kadrosu da bir “merhaba” diyebilseydi bize. Onların haberlerini okumayı sürdüreceğiz tabii ki.

Murat Hoca’ma veda

Doç. Dr. Murat Güvenir. Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümü’nde hocamızdı. Kurum olan üniversiteyi değil kavram olan akademiyi önemserdi. Derste öğrencinin, odada hocanın hamaset yapmasına tahammülü yoktu. “Önce bilgiye ve düşünceye karşı sorumluluğunuzu yerine getirmek zorundasınız” derdi. Jakoben ve Fenerbahçeliydi. Sevgisini hissettirir, mesafesini her zaman korurdu. Benim için de hem mesleki hem insani olarak özel bir yeri vardı Murat Hoca’mın. Emekli olduktan sonra İzmir’e yerleşti. Uzun süredir tedavi görüyordu. Dün kaybettik. Anıları ve öğrencileriyle yaşayacak, çalışmalarıyla yol göstermeye devam edecek. Güle güle Hoca’m.