Hayat en kısa tarifiyle doğum limanı ile ölüm limanı arasındaki bir seferdir. Başlangıç ve sonuç belli, mesele o yolculuğu nasıl yaptığıdır insanın. Yolculuk tamamlandığında hiçten gelip hiçe mi gidilmiş, yoksa derler ya, gerçek anlamda insan son kez anıldığında ölür.
Yusuf Kanlı
Değerli dostum, Kıbrıs Türk gazetecilerinin önde gelenlerinden Hasan Hastürer insanın hayatta izler bırakması gerektiğini kaleme aldığı yazısını “Güven yitirilebilecek en büyük değerdir” sözüyle tamamlayarak benim deyimimle “provokasyon” yaptı. Selahattin Eyyübi gibi büyük bir kahraman komutanın ölüm döşeğinde hayatın geçiciliğini remzetmek için kapısının önündeki bayrak direğine kefenini astırması, bir çığırtkanın da “Ey ahali, Sultan Selahattin’in, dünyadaki zaferlerinden, ahirete götürebileceği tek şey bu kefendir” diye bağırdığını anlatan Hastürer’i günümüz “komutanları” veya “siyasi önderlerinin” kaçı anlayabilir acaba?
Nerede okumuş ve aklıma nasıl sabitlemişsem felsefi konuşmalarda sıklıkla söylerim, hayat en kısa tarifiyle doğum limanı ile ölüm limanı arasındaki bir seferdir. Başlangıç ve sonuç belli, mesele o yolculuğu nasıl yaptığıdır insanın. Yolculuk tamamlandığında hiçten gelip hiçe mi gidilmiş, yoksa derler ya, gerçek anlamda insan son kez anıldığında ölür.
Güven hayati bir değer
Güven, insanoğlunun toplumsal hayatında ve bireysel ilişkilerinde en temel ve hayati değerlerden biridir. Bir toplumun temel taşı olan güven, sosyal bağları güçlendiren, işbirliğini ve dayanışmayı mümkün kılan bir unsurdur. Bu nedenle, güvenin yitirilmesi bireyler, kurumlar ve genel olarak toplum üzerinde derin ve kalıcı etkiler yaratır.
Güven, insanlar arasındaki ilişkilerin sağlam bir temele oturmasını sağlar. Güven duygusu, bireylerin birbirine karşı açık ve samimi olmalarını, birlikte iş yaparken endişe duymamalarını ve geleceğe dair umutlu olmalarını sağlar. Toplumda güvenin varlığı, sosyal düzenin devamlılığı için de kritik öneme sahiptir. Güven eksikliği ise korku, endişe ve belirsizlik yaratır. Bu durum, sosyal ilişkilerin bozulmasına, toplumsal çatışmaların artmasına ve nihayetinde sosyal bütünlüğün zedelenmesine yol açar.
Güvenin yitirilmesi ve sonuçları
Güvenin yitirilmesi, bireysel ve toplumsal düzeyde ciddi sonuçlar doğurur. Bireysel düzeyde, bir kişinin güveninin sarsılması, o kişinin sosyal ilişkilerinde büyük bir darbe almasına neden olur. Örneğin, arkadaşlık ilişkilerinde güven kaybı, samimiyetin ve paylaşımın azalmasına yol açar. Muhabbetlerde “Allah ömrümden alsın sana versin” gibi en kıymetlimizi, öz yaşamımızı birisine heba edebilecek kadar sevdiğimizi söylerken, halka açık ortamlarda ne büyük başarılar yaptığını bir arkadaşın anlatırken arkasından gıybet yapmak, mesela, güvenin yitirilmesinin sebeplerindendir. Aile içinde güven kaybı ise aile bağlarının zayıflamasına ve aile içi çatışmaların artmasına neden olabilir. Her iki halde de temelde çıkar veya en azından beklenti çatışması olduğunu görmek gerekir.
Toplumsal düzeyde ise güvenin yitirilmesi, sosyal ve ekonomik istikrarı tehdit eder. Örneğin, bir toplumda devlet kurumlarına duyulan güvenin azalması, o toplumda hukukun üstünlüğüne olan inancı zedeler ve yasadışı faaliyetlerin artmasına, adaletten ümidini kesen ve gücün kendilerinde olduğu kanısındaki kişilerin kendi adaletlerini sağlama yoluna gitmelerine zemin hazırlar. Aynı şekilde, ekonomik alanda işletmelere ve finansal kurumlara duyulan güvenin azalması, piyasalarda belirsizlik yaratır ve ekonomik krizlere yol açabilir.
Sosyal ilişkilerde güven kaybı
Sosyal ilişkilerde güven kaybı, bireylerin birbirleriyle olan etkileşimlerini olumsuz yönde etkiler. Güven eksikliği, iletişim sorunlarına ve yanlış anlamalara yol açabilir. Örneğin, iş arkadaşları arasında güvenin yitirilmesi, takım çalışmasının etkinliğini düşürür ve iş performansını olumsuz etkiler. Aynı şekilde, romantik ilişkilerde güven kaybı, ilişkinin sağlam temeller üzerinde ilerlemesini engeller ve ayrılıklara neden olabilir.
Kurumsal güvenin yitirilmesi, bir kurumun itibarını ve işleyişini ciddi şekilde etkiler. Kurumsal güvenin zedelenmesi, mensupların, çalışanların ve müşterilerin kuruma olan bağlılığını azaltır. Bu durum, kurumun performansını olumsuz etkiler ve uzun vadede sürdürülebilirliğini tehdit eder.
Ekonomik güvenin yitirilmesi
Ekonomik güvenin yitirilmesi, piyasalarda belirsizlik ve istikrarsızlık yaratır. Ekonomik güven, yatırımcıların, tüketicilerin ve işletmelerin ekonomik faaliyetlerini sürdürürken risk almalarını ve uzun vadeli planlar yapmalarını sağlar. Ancak, ekonomik güvenin zedelenmesi, yatırımcıların risk almaktan kaçınmalarına ve tüketicilerin harcamalarını kısmasına yol açar. Bu durum, ekonomik büyümeyi yavaşlatır ve ekonomik durgunluğa neden olabilir.
“Faiz sebep, enflasyon sonuçtur” gibi abes bir “ekonomik” önyargıyla uygulanan savrulma politikaları sonucunda Türkiye’nin içerisine yuvarlandığı durum ekonomik güvenin yitirilmesine tipik bir örnek olabilir. Üstelik Türkiye’nin yaşadığı savrulma ilk kez değil, neredeyse her 20 yılda bir içerisine istikrarlı bir şekilde düşülen bir bataklık bu. Bugün kimse 2001’i, 1980’i hatırlamayabilir, hatırlamak istemeyebilir. Unutmak da travmayı atlatmaya çalışma klasiğidir, ancak pek fayda getirmez.
Güvenin yeniden tesis edilmesi
Güvenin yeniden tesis edilmesi, zaman ve çaba gerektiren bir süreçtir. Bu süreç, bireysel, kurumsal ve toplumsal düzeyde farklı stratejiler ve yaklaşımlar gerektirir. Güvenin yeniden kazanılması için atılması gereken bazı adımlar şunlardır:
- Şeffaflık ve hesap verebilirlik, güvenin yeniden kazanılmasında kritik öneme sahiptir. Bireyler ve kurumlar, eylemlerinin ve kararlarının arkasındaki nedenleri açıkça ifade etmeli ve sorumluluk almalıdır.
- İletişim ve diyalog, güvenin yeniden tesis edilmesinde önemli bir rol oynar. Bireyler ve kurumlar arasında açık ve dürüst bir iletişim, yanlış anlamaların ve güvensizliğin önüne geçer.
- Adalet ve eşitlik, güvenin yeniden kazanılmasında temel değerlerdir. Bireyler ve kurumlar, adil ve eşitlikçi bir yaklaşım benimsemeli ve haksızlıkların önüne geçmelidir. Toplumsal düzeyde adaletin sağlanması, devlet kurumlarına olan güveni tesis eder.
- Sorumluluk ve öz eleştiri, güvenin yeniden tesis edilmesinde önemli bir adımdır. Bireyler ve kurumlar, hatalarını kabul etmeli ve bu hatalardan ders çıkarmalıdır.
- Güvenin yeniden tesis edilmesi, uzun vadeli bir yaklaşımla ele alınmalıdır. Kısa vadeli ve geçici çözümler, güvenin kalıcı olarak yeniden tesis edilmesine katkı sağlamaz. Bu nedenle, bireyler ve kurumlar, güveni yeniden kazanmak için uzun vadeli stratejiler geliştirmeli ve bu stratejileri kararlılıkla uygulamalıdır. Örneğin, bir şirketin müşteri memnuniyetini artırmak için uzun vadeli bir müşteri hizmetleri programı oluşturması, müşteri güvenini kalıcı olarak artırır.
Güven ve demokrasi
Güven, bireysel ilişkilerin ötesinde toplumsal yapılar ve sistemler üzerinde de büyük bir etkiye sahiptir. Güvenin yitirilmesi, toplumsal huzursuzluklara ve istikrarsızlıklara yol açabilir. Toplumda yaygın bir güvensizlik ortamı, sosyal bağların zayıflamasına ve toplumsal uyumun bozulmasına neden olabilir. Bu durum, sosyal sermayenin azalmasına ve toplumsal dayanışmanın zayıflamasına yol açar. Güvenin yeniden tesis edilmesi, toplumsal uyumun ve dayanışmanın yeniden sağlanması için kritik öneme sahiptir.
Demokratik toplumlarda güven, demokrasinin işleyişi için hayati bir unsurdur. Vatandaşların devlet kurumlarına ve demokratik süreçlere olan güveni, demokrasinin sağlıklı bir şekilde işlemesini sağlar. Güven eksikliği, demokratik katılımın azalmasına ve siyasi istikrarsızlıklara yol açabilir. Bu nedenle, demokratik toplumlarda güvenin yeniden tesis edilmesi, demokratik kurumların güçlendirilmesi ve şeffaflık ilkelerinin benimsenmesi ile mümkündür.
Güven, ekonomik kalkınmanın da temel taşlarından biridir. Güvenin varlığı, ekonomik aktörlerin risk almasını ve uzun vadeli yatırımlar yapmasını sağlar. Güven eksikliği ise ekonomik durgunluğa ve krizlere yol açabilir. Bu nedenle, ekonomik kalkınmanın sürdürülebilirliği için güvenin tesis edilmesi büyük bir önem taşır. Devletin ekonomik politikalarının şeffaf ve öngörülebilir olması, yatırımcıların ve tüketicilerin güvenini artırır ve ekonomik büyümeyi destekler.
Güven, aynı zamanda kültürel değerler ve normlar üzerinden de önemli bir role sahiptir. Kültürel yapılar, bireylerin ve toplumların nasıl davrandığını, nasıl ilişki kurduğunu ve hangi değerlere önem verdiğini belirler. Güven, bu kültürel yapıların içinde var olur ve bu yapılar tarafından şekillendirilir. Toplumda yaygın olan kültürel normlar, güvenin nasıl inşa edileceği ve sürdürüleceği konusunda rehberlik eder. Örneğin, bazı kültürlerde aile bağları ve komşuluk ilişkileri güvenin temel kaynaklarıdır. Bu nedenle, kültürel normların ve değerlerin güvenin yeniden tesis edilmesinde dikkate alınması gereklidir.
Güvenin bireysel boyutları
Güvenin yitirilmesi, bireylerin psikolojik ve duygusal sağlığını da olumsuz etkiler. Güven eksikliği, bireylerde anksiyete, depresyon ve yalnızlık gibi duygusal problemleri artırabilir. Bireylerin kendilerine ve başkalarına güven duyması, sağlıklı bir psikolojik yapının temelidir. Bu nedenle, güvenin yeniden kazanılması, bireylerin duygusal iyilik hali için de önemlidir.
Eğitim ve aile, güvenin inşasında temel rol oynayan iki önemli kurumdur. Aile içinde güvenli bir ortamda yetişen çocuklar, kendilerine ve başkalarına güven duyma kapasitesine sahip olur. Eğitim ise çocuklara ve gençlere güvenin önemi ve nasıl inşa edileceği konusunda rehberlik eder. Bu nedenle, ailelerin ve eğitim kurumlarının güveni teşvik eden bir yaklaşım benimsemesi gereklidir. Örneğin, eğitimde adaletli ve şeffaf bir değerlendirme sistemi, öğrencilerin okula ve öğretmenlerine olan güvenini artırır.
Güven ve teknoloji
Günümüzde teknolojinin hızla gelişmesi, güven kavramının yeni boyutlar kazanmasına neden olmuştur. Dijital dünyada güven, veri güvenliği, mahremiyet ve dijital platformlara olan güven üzerinden şekillenir. İnternet ve sosyal medya kullanımının yaygınlaşması, dijital güvenlik konularını daha da önemli hale getirmiştir. Bireylerin ve kurumların dijital güvenliği sağlaması, bu yeni çağda güvenin yeniden tesis edilmesi için kritik bir unsurdur. Örneğin, dijital platformların kullanıcı verilerini koruma konusunda şeffaf ve güvenilir olması, kullanıcıların bu platformlara olan güvenini artırır.
Zor elde edilir, kolay kaybedilir
Güven, yitirildiğinde geri kazanılması zor ve zahmetli olan, fakat toplumsal hayatın ve bireysel ilişkilerin sağlıklı bir şekilde sürdürülebilmesi için vazgeçilmez bir değerdir. Güvenin yitirilmesi, bireysel, kurumsal ve toplumsal düzeyde ciddi ve kalıcı olumsuz etkilere yol açar. Ancak, şeffaflık, hesap verebilirlik, iletişim, adalet, eşitlik, sorumluluk ve öz eleştiri gibi temel ilkeler doğrultusunda güvenin yeniden tesis edilmesi mümkündür. Bu süreç, uzun vadeli bir yaklaşımı ve sürekli bir çabayı gerektirir. Güvenin yeniden inşası, sadece bireyler ve kurumlar için değil, aynı zamanda toplumsal barış ve ekonomik kalkınma için de kritik öneme sahiptir.
Güven, toplumsal ve bireysel yaşamın temel taşlarından biridir ve korunması gereken en büyük değerlerden biridir. Güvenin yeniden kazanılması, hem bireylerin hem de toplumların daha sağlıklı, mutlu ve istikrarlı bir şekilde ilerlemesini sağlar. Bu nedenle, güvenin inşası ve sürdürülebilirliği, hepimizin ortak sorumluluğudur.