24 Saat Gazetesi'nin internet haber sitesinde 10 Mayıs 2024 tarihinde yayımlanan bir haberin flaşı şöyle idi: “Dezenformasyon Yasası kapsamında verilen cezayı Yargıtay bozdu.” Dezenformasyon deyince kim ne anlıyor acaba?

Şener Mete

Birkaç yıl öncesine kadar az bilinen bu kelimeyi, son 2 yılda çok sık kullanarak defalarca haber yapılmasını sağlayan kurum, İletişim Başkanlığı olmuştur. Mikrofonla İletişim ve Medya kitabında bu kelime:
“1- Bilgiyi kasıtlı ve kötü niyetli olarak değiştirme, çarpıtma.
 2- Kasıtlı olarak yalan içerik üretme ve yayma. Yanıltıcılık. Yanıltıcı bilgi” olarak açıklanmaktadır. 

Üniversitede her ay, öğrencilerime farklı ödevler verirdim. Bu ödevlerden biri, “Aşağıdaki sözcüklere sizin bulduğunuz Türkçe karşılık nedir?” sorusuydu. Bir öğrencime denk gelen dezenformasyona bulduğu karşılık “haber sahteciliği” idi. Türk Dil Kurumu’nun 2008 yılında hazırlayıp gazetecilere dağıttığı Yabancı Sözlere Karşılıklar Kılavuzu’nda “bilgi çarpıtma” olarak geçen dezenformasyon ile ilgili sözlüklerde anlam birliği yoktur. Belki henüz yeni bir kavram olmasından kaynaklanan bir durum olabilir. Kaynaklarda anlamının bilgi kirliliği olduğunu söyleyenler de var, yanlış bilgi vermek olduğunu açıklayanlar da…

Sözlüklerimizde dezenformasyon gibi dez- ön ekiyle yapılmış dört yabancı kelime daha bulunuyor: dezenfekte, dezenfektan, dezenfeksiyon ve dezavantaj. Bu dört kelimenin anlamlarını sıralarsak; mikroptan arınmış, mikrobu kıran, enfeksiyonu yok etme ve avantajlı olmama biçiminde yazabiliriz. Dört kavramın dördünde de yokluk, yok etme, arındırma anlamları var. Dezenformasyon sözünde ise iletişim yok edilmiyor, bilgi değiştiriliyor ama kasıtlı olarak değiştiriliyor. Diyebiliriz ki bu kavrama, anlamı tam olarak oturmuyor. Hatta kelimenin dezenformasyon değil mizenformasyon olması gerektiğini söyleyenler de var. Çünkü miz- ön eki, hatayı belirtir. Tabii ki bir kavramı kendiniz bulmuyorsanız, tam karşılığını da veremiyorsunuz. Oysa Türkçede yanıltma diye bir söz var. Yanıltmada, bilerek isteyerek, yani kasıt anlamı da bulunur, değiştirme veya çarpıtma anlamı da. Nitekim birçok gazeteci dezenformasyonun Türkçesinin “yanıltma haber” olduğunu söyler. 

Kelimenin telaffuzu için bir hatırlatma yapayım: ilk e sesi kapalı, ikincisi biraz açılarak okunmalıdır. Vurgusu son hecededir. è işaretinin kapalı, son hecenin vurgulu olduğunu belirtirsek, transkripsiyonunu şöyle yazabiliriz: dèzenformasyon.   

Ülkemizde dezenformasyonla ilgili ilk haberlerden biri, 20 Aralık 2002 tarihli Milliyet Gazetesi’nde yayımlandı. Gazetede, “Sahte haberdeki hedef” başlığı altında, o tarihten 2 gün önce öldürülen Necip Hablemitoğlu ile ilgili kasıtlı bir paylaşıma yer verilmiş. Habere göre, 4 Eylül 1989 günü bir web sitesinde şöyle bir bilgi paylaşılmış: "Güvenlik güçlerince Ankara’da yapılan operasyonda bölücü terör örgütü PKK’nın sözde siyasi kanat ERNK’nın Ankara sorumlusu Necip Hablemitoğlu ele geçirildi." Bu olay, Necip Hablemitoğlu’nun yazdığı Köstebek adlı kitapta da geçiyor. Hablemitoğlu’nun PKK ile ne ilgisi olabilir? Dezenformasyon, tam da budur. Yanlış bilgidir, çarpıtmadır, yanıltmadır. Sosyal medyada pek çok olay ve kişiyle ilgili yazılan çarpıtma bilgilere dayanarak diyebiliriz ki; sosyal medya kullanıcıları isteyerek veya istemeden yanlış ve yanlı bilgileri aktardıkları için bu ortamlar dezenformasyon kaynağı olarak tanımlanabilir.

Etimolojik Sözlüğe göre dezenformasyon, ilk kez 1990 yılında yine Milliyet Gazetesi’nde yayınlanmış. “Buna enformasyon değil dezenformasyon denilir, haber değil, haberin tahrifi” cümlesinde geçmiş. Ama Wikipedia’nın İngilizce sayfasında, bu kelimenin 1952 yılında Büyük Sovyet Ansiklopedisi’nde yer aldığı ve “kamuoyunu aldatmak amacıyla yanlış bilgi” olarak tanımlandığı belirtilmektedir. Wikipedia’ya göre 1923 yılında KGB Başkan yardımcısı, istihbarat operasyonlarını yürütmek için özel bir dezenformasyon ofisi kurulması çağrısı yapmış. Webster Ansiklopedisi de bu kelimenin Dezinformatsia olarak Stalin tarafından üretildiğini ve Stalin’in kasıtlı olarak, kavramın Batı’daki köklerini çağrıştırması amacıyla Fransızcaya benzer bir terim türettiğine yer veriyor. Aslında bu kavram, Çariçe Katerina’nın 1783’te Kırım’a yaptığı yolculuk sırasında, kendisini şaşırtmak için inşa edilen sahte kasabalardan kaynaklanıyormuş. Tek boyutlu sahte evlerden oluşan bu alanlara da Potemkin köyleri deniliyormuş.

Dezenformasyona en çok başvurulan dönemler, isyan ve savaş yıllarıdır. Savaş sürerken toplum içinde de çeşitli psikolojik taktiklere başvurulur. Savaşta yaşanan hezimetlerin kamuoyundan gizlenmesi ise psikolojik taktiklerden biridir. Bu taktiklerin binlerce yıl önce Firavunlar döneminde başladığını bilmek, insanı hayrete düşürüyor.
Firavun, eski Mısır’da hem kraldır hem Tanrı’nın oğludur ve üstelik yeryüzündeki Tanrıdır. Mısır’daki her şeyin de sahibidir. 2. Ramses, 90 yıllık ömrünün 34 yılını Firavunlukla geçirdikten sonra MÖ 1213’te ölmüş. Döneminin iki güçlü devleti, Hititlerle Mısır arasındaki Dünyanın ilk yazılı antlaşması olan Kadeş Antlaşmasını mühürlemiş.
Kadeş, bugün Suriye’nin batısında bulunan bir şehir. Burada Mısır Firavunu 2. Ramses ile Hitit Kralı 2. Muvatalli’nin orduları çarpışmış. Hitit Devleti biliyorsunuz, Çorum yakınlarındaki Hattuşa’da MÖ 1800’lerde kurulmuş. Hattilerle kaynaşan ve onların kullandığı isimleri koruyan Hititler, yaşadıkları topraklara Hatti ülkesi derlerdi. Daha sonra Anadolu’nun büyük bölümünü ele geçirdiler.

Tarihte Mısır ile Hitit Devletini karşı karşıya getiren bir olaydır Kadeş Savaşı. Bir süre TRT’de Haber Dairesi Başkanlığı da yapan Gazeteci Atilla Girgin, habercilik etiğiyle ilgili kitabında, Mısır Firavunu 2. Ramses’in Kadeş Savaşı’nı örnek olarak gösteriyor. Kitapta, tarihte en fazla atlı savaş arabasının Kadeş Savaşında kullanıldığı yazılmaktadır. İki bin atlı araba ve 20 bin asker getirmiştir Ramses. Hititler de geri durmamış tabii ki. Ne var ki Hitit ordusu, toplama askerlerden oluştuğundan disiplinli bir ordu değilmiş. Atilla Girgin; “Tapınak ve kamu binalarının uzun ve pürüzsüz duvarlarını, ülke tarihine ilişkin öykülerin nakşedildiği bir tür gazete olarak kullanan Mısırlı taş ustaları, yaklaşık 3300 yıl önce Karnak’ta, medya tarihinin bilinen ilk yalan haberine imza atmışlardı” diyor.

Girgin’in satırlarından okursak, MÖ 1274 yılında Kadeş Savaşı başladığında, 2. Ramses henüz 14 yaşındaydı. Hititler genç kralın tecrübesizliğini fırsat bilerek kuzey sınırını zorlamış ve Kadeş’i ele geçirmişti. Kadeş Savaşı, büyük bir meydan muharebesidir. Antik dünyanın en büyük savaşı olduğu yazılır. İlk savaşta Hititler, Ramses’in ordusunu darmadağın etmişti. Ramses’in tümenlerinden birinde çok az asker kalmıştı. “Hititlerle olan savaşta yardımcı kuvvetlerin yardımıyla canını zor kurtaran Ramses, sığındığı tümendeki askerlerine suskunluk yemini ettirir. Savaş hali yıllarca devam eder. 12 yıl sonra tarihin bilinen ilk barış antlaşması olan Kadeş Antlaşmasına iki ülkenin lideri mühür basar. Savaştan büyük hasarla ayrılan ancak Mısır’da büyük bir tantanayla karşılanan Ramses, durumu bozuntuya vermemek için halkın arasına büyük zaferi ballandıra ballandıra anlatacak yalan ustaları salar. Bununla da yetinmez, başta Karnak Tapınağı olmak üzere, bir dizi önemli dinsel yapının 20 metre yükseklikteki duvarlarına Kadeş Savaşı’nı aşama aşama anlatan hiyeroglifler nakşettirir.

Karnak, aslında bir köy. Ama bu köy bir tapınağın içinde bulunuyor.

Tapınak öylesine büyük ki yapımı iki bin yıl sürmüş ama bitmemiş. 220 tane futbol sahası büyüklüğündeki dünyanın en büyük tapınağı olan Karnak’ta muhteşem sütun ve duvarlar var. 2. Ramses ülkenin en iyi yazarlarına Hititler karşısında gösterdikleri büyük zaferi anlatan epik şiir ve düzyazı hazırlatmış. Hiyeroglifler, “Haşmetmeapları II. Ramses yaya askerlerini ve atlı savaş arabalarını hazırladı ve savaş emrini verdi“ diye başlar. Yani duvarlar, bir nevi gazete sayfasına döndürülerek savaşı anlatan metinler yazılmıştır. Metinlerde; “II. Ramses’in başlangıçta yenilir gibi bir konuma düşmesine karşın sonradan toparlanarak Hititleri darmadağın ettiği ve Muvatallis’in barış yapmak için yalvar yakar olduğu anlatılıyor.” Ama gerçekte iki tarafın da kesin bir üstünlük sağlayamadığı ancak Hititlerin, istediğini elde ettiği savaşla ilgili olarak, 3.300 yıl önce medya tarihinin ilk yalan haberi duvarlara resmedildi. Dünyanın en dayanıklı baskı sistemi olan bu kayıtlar, yalnız Ramses’in sağlığında değil, ondan yüzlerce yıl sonra dahi bu duvar gazetelerini okuyanlara Kadeş Destanını(!) yüz seksen derece tersinden aktarmaya devam edecektir. Ta ki, 19’uncu yüzyıla gelinip Anadolu’da Boğazköy (Hattuşaş) kazıları başlayana kadar.”

Nitekim Boğazköy kazılarında bulunan Kadeş Antlaşması’nın çözümünün açıklandığı, Şeyh Edebali Üniversitesinde 2022 yılında yayınlanan bir yüksek lisans tezinde, savaşta Mısır’ın Suriye’nin kuzeyini kaybettiği, ancak II. Ramses’in ülkesinde gücünü korumayı sürdürdüğü yazılmaktadır.

Yanıltıcı haber olarak binlerce yıldır var olan dezenformasyon, modern çağın kavramlarından biridir. Burada amaç, hedef kitleyi şaşırtmaktır. Dezenformasyonun bir sonraki aşaması, hedef kitlenin düşünce biçimini kontrol altına almayı amaçlayan manipülasyondur. Böylece kitlenin, doğru bilgiye ulaşması engellenir. Bu bakımdan gazeteci, doğruluğundan emin olmadığı bilgiyi sosyal medyada paylaşmamalıdır. Sosyal medyada bilgi kirliliği, dezenformasyon ve nefret söylemi birlikte çoğalmaktadır. Dezenformasyonun, toplum psikolojisini etkilemesini önlemenin yolu, okullarda eleştirel medya okuryazarlığı eğitimi vermektir.