Batı’nın desteğiyle Filistin’e acımasızca saldıran Netanyahu hükumeti, 37 bine yakın insanı katledip Gazze’yi yerle bir edince bardağı taşırdı! İsrail, orantısız saldırıları ve sivil halka yönelik katliama dönüşen eylemlerinin ardından önce Norveç, ardından İrlanda ve İspanya, Filistin devletini tanımaya hazır olduklarını açıkladılar.

Norveç, İrlanda ve İspanya’nın Filistin'i resmen devlet olarak tanıma kararı 28 Mayıs'ta yürürlüğe girecek. Böylece Filistin, Birleşmiş Milletler üyesi 193 ülkeden 146'sı tarafından tanınmış olacak. BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri olan Rusya ve Çin, Filistin'i tanıyan ülkeler arasında olmasına rağmen, diğer 3 Daimi Üye ABD, İngiltere ve Fransa tarafından tanınmadığı için Birleşmiş Milletlere tam üye olamıyor. Filistin, aynı Vatikan gibi, BM'de gözlemci statüsüne sahip. 

K H J K H J K H J K H

Toplam 10’u geçici, 15 üye ülkenin bulunduğu BM Güvenlik Konseyi’nin 5 daimi üyesi, veto hakları da olan ABD, Çin, Rusya, İngiltere ve Fransa'dan oluşuyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünya 5'ten büyüktür”, politik doktrininde hiç de haksız değil. Zira burada vurgulanan "5" Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin daimi üyelerinin oluşturduğu beş ülkeye gönderimde bulunmaktadır. Filistin örneğinde olduğu gibi BM’deki bu beş ülkeden birinin veto hakkını kullanması, 193 ülkeden büyük çoğunluğun kararını hiçe sayıp, büyük bir haksızlığa, adaletsizliğe yol açıyor. 

***

Reisi sonrası

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin helikopter kazasında yaşamını yitirmesinin ardından bölgede tansiyon yeniden yükseldi. İsrail’in Hamas’a yönelik Filistin saldırılarının arttığı, ABD-İran arasındaki gerilimin yoğunlaştığı bir dönemde Cumhurbaşkanı Reisi’nin helikopter kazasında yaşamını yitirmesi üzerine çeşitli spekülasyonlar gündeme geliyor, “Reisi öldü mü, öldürüldü mü? Helikopteri kullanan Mossad ajanı mıydı? İran'da rejim karşıtı gösteriler yeniden başlar mı? Ortadoğu’da CIA-MOSSAD iş birliğiyle bu kez sırada hangi senaryo var?”  

İran'da Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ve beraberindeki heyeti taşırken düşen Amerikan yapımı Bell 212 helikopteri, İran İslam Devriminin yapıldığı 79 öncesi alınmış en az 45 yaşında, 1 pilot ve 14 yolcu olmak üzere 15 koltuğa kadar yolcu taşıyabilme kapasitesine sahip oldukça eski bir teknolojiye sahip. İran'ın ABD menşeli silah ve araçlarda, ambargolar nedeniyle bakım ve yedek parça sıkıntısı yaşadığı göz önüne alındığında, Cumhurbaşkanı ve beraberindeki heyeti taşıyan 3 helikopterin Tebriz’e doğru giderken beliren kara bulutların üzerine çıkması için gereken manevrayı yapamayarak kırıma uğradığı gelen bilgiler arasında.  

Öte yandan çok sayıdaki spekülatif görüşlerin ortaya atılması da aslında son derece normal, Zira İran, Türkiye ve Mısır ile birlikte bölgenin başat kadim medeniyet ve güçlü devletlerinden biridir. Türkiye’nin iki mislinden büyük toprakları olan İran, 90 milyona yakın nüfusu ve Milattan Önce 6’ncı yüzyıla kadar uzanan Pers İmparatorluğuyla köklü bir tarihi vardır. İran, bölgede 1900’lü yıllarda masa başında cetvelle kurulan ülkelerle mukayese edilemeyecek kadar derin bir medeniyete sahiptir. 

1978 yılıyla beraber İran Şahı Rıza Pehlevi karşıtı büyük halk gösterileri ile başlayan İran Devrimi, grevler ve gösterilerle ülkeyi ve ekonomiyi felç etmesinin ardından Şah 16 Ocak 1979'da ülkeyi terk etti. 1 Şubat 1979'da büyük bir halk kitlesinin karşılamasıyla Ayetullah Humeyni sürgünde bulunduğu Fransa’dan İran'a geri döndü. Humeyni’nin 89’da ölümünden günümüze kadar İran’ın 85 yaşındaki Şii dini lideri Seyyid Ali Hüseyni Hameney, ikinci yüce lider olarak karar mekanizmasının en tepesinde bulunuyor. 

İran Anayasası’nın 131’nci maddesine göre vefat halinde Dini Lider Ayetullah Ali Hamaney’in onay vermesiyle beraber Cumhurbaşkanı Yardımcısı Muhammed Muhbir geçici olarak göreve geldi. Anayasa'ya göre, Muhbir’in görevi, ülkeyi 50 kişilik bir uzmanlar komisyonuyla beraber seçimlere kadar yönetecek. Şura Meclisi Başkanı ve Yargı Erki Başkanı’nın da yer alacağı komisyonun 50 gün içerisinde İran’ı seçime gitmesi gerekiyor. Cumhurbaşkanlığı seçimi, 28 Haziran'da Anayasayı Koruyucular Konseyi’nin onayladığı adaylar arasından halk seçecek. Reisi sonrası Hamaney’in kimi göstereceği merak konusu. Dini lideri Ayetullah Ali Hamaney'in ikinci oğlu 55 yaşındaki Mücteba (seçilmiş, tercih edilmiş anlamında) Hamaney, Reisi'den sonra, en güçlü cumhurbaşkanlığı adaylarından biri olarak gösteriliyor. Kimin geleceği bilinmese de mevcut rejimden yumuşama, muhalefete yönelik tolerans beklentisinde olanlar yanılır. Zira en tepede Hamaney’den başlayarak baskıcı, sert karakterin sürdürmesi, rejimin devamı açısından kaçınılmaz, bu bağlamda yine Reisi çizgisinde sertlik yanlısı birinin geleceğine kesin gözüyle bakabiliriz. 

***

ZİHNİ SİNİR PRO(C)ELERİ

BM’deki tuhaflığı ve Ortadoğu’da asırlardır çözülemeyen sorunları bir kenara bırakıp biraz da ülkemizdeki dertlere odaklanalım. Son dönemde yıllardır çözülemeyen sorunları yönetmelik, KHK ve yasalarla bir çırpıda çözülebileceği yanlışlığına sıklıkla düşülüyor. Sanki sihirli bir değnekle, aylardır, yıllardır orada olan hataların bir anda düzeleceği saflığına düşmek bu topraklara özgü bir yönetim biçimi olsa gerek. Örneğin sokak köpekleri son 3-5 yılın sorunu değil. Binlerce başıboş köpeğin sağlıksız biçimde sokaklarda yaşayıp çoluk çocuğu tehdit etmesi normal bir durum değil. Bu soruna merkezi hükümet ile yerel yönetimlerin bir araya gelip yıllardır bir çözüm bulamamış olmaları nasıl bir garabetse, ani bir kararla bir ay içinde sahiplenilmeyen tüm başı boş köpeklerin toplatılıp iğneyle uyutulacağı kararı daha da vahim bir durumdur. Keza, Ticari işletmelerin daha önce bankalardan aldıkları kredilerinin bir anda yüzde 7 buçuk, 8’den, 15-17’ye yükseltilmesi kararı da kamu vicdanını rahatsız eden başka bir garabettir. Yurttaş, kamuda tasarruf derken bir anda küçük ve orta ölçekli işletmelerin belini bükecek bu karar da nereden çıktı diyor!

Bu tür kararları almadan önce sonuçlarına ilişkin yoğun bir değerlendirme, kamuoyu yoklaması yapılmıyor mu? Birileri kapalı kapılar ardında bir şeyler ortaya atıp gündem değiştirme derdinde mi yoksa ucunun nereye varacağı hesap edilmeden zihni sinir projeleri mi geliştiriliyor? Eğer her ikisi de değilse milletin kimyasıyla mı oynanmaya çalışılıyor?

* (Garabet: Yadırganacak durum, tuhaflık)