[caption id="attachment_244513" align="alignright" width="407"]
[caption id="attachment_244513" align="alignright" width="407"]
Antalya'da sahiller tesisler dolu[/caption]
Aklınıza gelen olumsuzlukları alt alta yazın desek bu kadar tatsız, sıkıntılı bir atmosferi kağıt üzerinde bile başarmak zordur. Akaryakıt 30’a, döviz 20’ye, ekmek 5 liraya, resmi enflasyon yüzde 80’e dayandı! Dış ticari açık, cari açık, ödemeler dengesi, iç borçlar ve kısa vadeli döviz borcuna filan hiç girmeyelim! Çiftçi, esnaf, emekli, çalışan, işveren hemen herkes dertli, hemen her sektör bir dokun bin ah işit durumunda.
Hiç mi olumlu bir şey yok derseniz var, faiz yüzde 14!
Yaz mevsimi sebze meyve bol, üretici de tüketici de memnun olmalı diye düşünüyoruz ama ne yazık ki tarladan ucuza kaldırılan ürüne nakliye bindirilince maydanoz, domates, salatalık bile el yakıyor.
Peki turizmde yüzler gülmüyor mu? Tabii ki de gülüyor, sezon iyi gidiyor. Ancak artan girdiler maliyetleri uçurdu, alım gücü düşen yerli turist için giderek hayal olan iç turizmdeki fiyatların döviz bazında dünya standartlarında düşük seyrettiğini unutmayalım. Turizmin başkentlerinden Antalya’daki turizmci ve otel işletmecilerinin “Mona Lisa” tebessümü aslında çok şeyi açıklıyor. Gülümsediğini zannediyoruz ama içi kan ağlıyor. Alkole gelen son zamlar, elektrik fiyatlarının uçması, yükselen personel maliyetleri seyahat acentelerinin bitmek bilmeyen fiyat kırma çabaları otel sahipleri ve işletmecilerinin belini büküyor. Büyük karlardan çoktan vazgeçmişler, sezonu banka, gıda vb. tedarikçi borçlarını karşılayarak kurtarıp, çalışanlarını kaybetmeden ücretlerini ödeyip borçsuz kapatmak en büyük hedefleri. Tesisler dolu olmasına dolu ancak ucuz oda satışları ve maliyet yüksekliği alt alta yazıldığında hesap tutmuyor. En büyük kaygı da yetişmiş personeli kaybetmek. Sıradan çalışanın vergi, SSK derken maliyeti 7 bin liranın çok üzerinde, kalifiye eleman ise zaten 8-10 bin lira net aylıktan kapak açıyor. Hele bir de lisanı varsa haklı olarak geçineceği rakamları 10 bin liranın üzerini hedefliyor.
Ön büro görevlilerinden biri yıllardır hizmet ettiği tesiste dolgun ücretine rağmen artık çalışamayacağını, farklı bir sektörde çok daha yüksek teklif aldığını ağlayarak müdürüne söylemek zorunda kalmış. Keza bir grup otel garsonu yıllardır iyi ilişkilerde olduğu yöneticilerine, “kiramız anormal arttı kazancımızla ailemizi geçindiremez olduk, memleketimize dönme kararı aldık” demiş. Liyakat hemen her meslekte önemlidir olmazsa olmazdır. Ancak Turizmde “kırmızıçizgidir”, sezonluk işçi gibi toplama elemanla belki o sezonu geçirirsiniz ama sonra sıkıntı yaşarsınız. Personelle, hizmetle ilgili sosyal medyada birkaç kötü yorum, acenteleri kuşkulandırır, fiyatlarınızı düşürür, tesisinizi bitirebilir.
Hayat pahalılığıyla başladık, turizmle devam ettik ama turizmden inşaata, ihracatçıdan taşıma sektörüne nereye bakarsanız tablo aynı. Hiçbir şeyde tat tuz kalmadı, memur, işçi ve emekli gelecek yüzde 40’a yakın zamma sevinemiyor, biliyor ki o artışın ardından elektriğe, doğalgaza, akaryakıta gelecek zamlarla 3 kuruşluk karı burnundan fitil, fitil gelecek, parası yine pul olacak!
Paramızdaki değer kaybına çözüm bulunamıyorsa, kaşıkla verilen kepçeyle alınacaksa, bu günkü alım gücümüzü de kaybetmeden dondurun ücretleri, maaşları, kiraları, elektrik, akaryakıt, gıda fiyatlarını daha da geriye gitmeyelim bari!