Yusuf KANLI
Adada eşitliğe, adalete, egemenliğin paylaşılmasına dayanan bir çözümü reddetmede uzmanlaşan Kıbrıs Rum liderliği kadar kuzey Kıbrıs’ta siyaset yapıp sanki gün...
Yusuf KANLI
Adada eşitliğe, adalete, egemenliğin paylaşılmasına dayanan bir çözümü reddetmede uzmanlaşan Kıbrıs Rum liderliği kadar kuzey Kıbrıs’ta siyaset yapıp sanki güneyin çıkarlarını savunan arkadaşlar da pek mutlu olmadılar ama Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Ersin Tatar geçen hafta yeni bir güven yaratıcı önlemler (GYÖ) paketi sundu.
Aslında sunulan yeni bir paketten ziyade, bu haftaki paket 1 Temmuz 2022’de sunulan GYÖ paketinin ikinci bölümüydü. Zaten birinci paketi sunduğunda Kıbrıs Türk tarafı kısa süre içerisinde bu ikinci önerileri de sunacağını açıklamıştı. Bu ilave paket de tıpkı birinci bölümde yapıldığı gibi Rum liderliğine iletilmek üzere BM’ye sunuldu. Böylece, önerilerin BM tarafından kayıt altına alınması da sağlanmış oldu.
Kara mayınlarının temizlenmesi
Bu ikinci paket bir yandan 2014 yılında Kıbrıs Türk tarafının kapsamlı bir şekilde önerdiği, ısrarla 2015 ve 2018’de tekrarladığı, şüpheli 29 değişik alanda ve büyük tehlike oluşturan kara mayınlarının temizlenmesini öngörüyor. Bu amaçla adadaki iki tarafın Birleşmiş Milletler Barış Gücü (UNFICYP) kolaylaştırıcılığında işbirliği geliştirmeleri çağrısı yapılıyor.
Bu konuda açıklama yapan KKTC Cumhurbaşkanı Tatar, “Bu işbirliği önerisi, ilgili kurumlarımızın yoğun çabaları sonrasında hazırlanmış olup, Tampon Bölge'den başlayarak tüm adanın mayından arındırılmasını hedeflemektedir. Kıbrıs Rum Tarafının yetki alanına giren üç kara mayın alanı ve Tampon Bölge'ye bitişik olarak bizim yetki alanımız altında bir mayın tarlası alanı bulunmaktadır. Bu amacı göz önünde bulundurarak, UNFICYP tarafından kolaylaştırılacak ve her iki taraftan eşit sayıda yetkili personelin katılımıyla bir mekanizmanın oluşturulmasını önerdim. Mayın temizleme çalışmalarının her iki tarafta da hem orantılı hem de eşzamanlı olarak yürütülmesini önerdim,” dedi.
Kara mayınlarının kullanımı bugün artık savaş suçu sayılmaktadır. Kıbrıs’ın mayınlardan temizlenmesinin “gelecek nesillerimize borçlu olduğumuz bir miras” olarak değerlendiren Tatar, bu önerisinin KKTC’nin ilgili kurumlarının yoğun çabaları sonrasında hazırlandığını, tampon bölgeden başlayarak tüm adanın mayından arındırılmasını hedeflenmesi gerektiğini söyledi.
Tatar, Kıbrıs Rum tarafının yetki alanına giren üç kara mayın alanı ve tampon bölgeye bitişik olarak KKTC yetki alanında ise bir mayın tarlası alanı bulunduğunu belirterek, “Güven Yaratıcı Önlem olarak mayınların temizlenmesi için UNFICYP tarafından kolaylaştırılacak ve her iki taraftan eşit sayıda yetkili personelin katılımıyla bir mekanizmanın oluşturulmasını önerdiğini kaydetti. Doğal olarak Türk tarafının önerisinde böyle bir çalışmanın her iki tarafta da hem orantılı hem de eşzamanlı olarak yürütülmesi gerekir.
Peki, Türk tarafının talep ettiği gibi BM Rum tarafının 2014’den bu yana direndiği işbirliği çağrılarını bu kez duyması ve kabul etmesi için Nikos Anastasiades rejimine baskı uygular mı? Yaşayıp göreceğiz.
BM Genel Sekreteri'nden, Kıbrıs Rum Tarafını, hem Kıbrıs Türk Halkı hem de Kıbrıs Rum Halkı için tehdit oluşturan ve tehlike arz eden bu çok önemli konuda işbirliğine karşı direnişini durdurmaya çağırmasını istedim. Bu, gelecek nesillerimize borçlu olduğumuz bir mirastır.
Düzensiz göçün önlenmesi
Türk tarafı ikinci olarak da düzensiz göçün engellenmesi konusunda Rum tarafına işbirliği önerdi. alanı önerdim. Elbette bu mesele sadece küresel bir olgu değil, aynı zamanda ne Kıbrıs Türk tarafının ne de Kıbrıs Rum tarafının bağışık olmadığı bir insanlık trajedisidir. Bu konu Kıbrıs'ta her iki tarafı gerek ekonomik ve güvenlik açısından gerekse de sosyal olarak çok olumsuz etkilemektedir.
Rum tarafının KKTC’nin statüsünü yükselteceği fobisiyle adli işbirliğinde gösterdiği çekingenlik sıkıntı vermektedir. Oysa, başta polis teşkilatları, içişleri bakanlıklarının göçmenlik daireleri ve Başsavcılık Ofisleri ile diğer ilgili kurumlar arasında BM kolaylaştırıcılığında sağlanacak işbirliği ortamı muhteşem sonuçlar verebilir. Her iki tarafın ilgili dairelerden yetkililerden oluşacak ortak bir komite kurulması sadece düzensiz göçe karşı değil aynı zamanda insan ticaretiyle mücadelede ve tampon bölge boyunca güvenlik ve gözetimin güçlendirilmesi çabalarına büyük katkı koyabilir. Ayrıca iki tarafın sahil güvenlik görevlilerinin devriyesinin artırılması konusunda işbirliğini de güçlendirecek çok önemli bir iki toplumlu çalışma adanın halkları arasında güven artırıcı büyük bir adım olacaktır.
Tatar, önerisinde düzensiz göçün uluslararası sözleşmelerde yer alan mültecilerin haklarına halel getirmeyecek şekilde engellenmesi için adadaki iki tarafın ortak çaba göstermeleri gerektiğinin altını özellikle çizdiğini kaydetti. Tüm çalışmanın 28 Temmuz 1951 tarihli BM Mültecilerin Statüsü Sözleşmesine uygun olmasının şart olduğunu belirten Tatar “Daha önceki önerilerimizde de açıkça belirttiğimiz gibi, her iki tarafı yakından ilgilendiren konularda kazan-kazan ilkesine dayanan ve her iki Halka da somut faydalar sağlayan işbirliği alanları ortaya koyuyoruz. İkinci işbirliği önerilerimle Kıbrıs Türk tarafının Kıbrıs Rum tarafı ile işbirliğine samimi bir şekilde hazır olduğunu bir kez daha gösterdim” dedi.
Muhakkak ki Kıbrıs Rum liderliğinin bu önerilerle ilgili olumlu bir yaklaşım benimsemesini adada siyasi çözüme elverişli bir ortamın yaratılmasına katkıda bulunacaktır. Ancak böyle bir beklenti gerçekçi mi? Bu biraz da adada çözüm talebini her fırsatta tekrarlayan ama bir türlü aksiyona geçemeyen uluslararası aktörlerin Rum liderliği üzerinde baskı kurmaya niyet edip etmeyecekleriyle ilgili.
Türkiye’den deniz altında askılı boru sistemiyle gelen tatlı su da dahil, doğal su kaynaklarını Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum ortak komitesi birlikte değerlendirmesiyle; Türkiye üzerinden Avrupa enterkonnekte sistemine bağlanma; yeşil ve alternatif enerjide işbirliği ve doğu Akdeniz hidrokarbon kaynaklarından yararlanmada işbirliği kapsayan 1 Temmuz önerileri ile birlikte bu altı önemli başlıktaki işbirliği çağrısını Rum liderliği duyacak mıdır?
Şüphesiz ki bu altı önemli alanda BM kolaylaştırmasıyla sağlanacak işbirliği sadece adadaki iki tarafa somut fayda sağlamakla kalmayacak, aynı zamanda bölgemizdeki istikrara da katkıda bulunacaktır.
Rum tarafı bu eli tutacak mıdır? Anastasiades bayram mesajı yayınladı. Kullandığı dil ve yaklaşım yeterince açıktı. Adam 1960 antlaşmalarını da, anayasayı da tamamıyla unutmuş gibi. Kıbrıs Türkünü Rum devletinin bir azınlığı görüyor. Bu yaklaşımla çözüm, şekli ne olursa olsun, pek mümkün görülmüyor.