Bir çınar yara aldı…
Yusuf Kanlı
Ankara’da yaşayanlar, kültüre biraz önem verenler arasında bu şehir-köy olmuş başkente yolu düşenler, aydınlık fikirlerle hemhal olanlar bilir İzmir Caddesi Ihlamur Sokak denince konunun 58 yıl önce 6 Aralık 1963 kurulan, bir bodrum katına çağdaşlığı, sanata adanmışlığı, baskılara direne iradesini ve her şartta aydınlık ve barış sesini sığdıran Ankara Sanat Tiyatrosu’nu. Artık o mekan yok, çok üzgünüm.
Tesellisi var mı? Belki bir şekilde oyunlar sahnelenecek, Bilkent Sahne kucak açmış AST’a. Ancak, tarihi salonun kapatılmak zorunda kalındığı açıklamasında da vurgulandığı gibi doğum gününde kilit vurulması kararının verilmesi çok büyük bir trajedi oldu hepimiz için.
Her şey olabilirsiniz ama sanatçı olamazsınız diye özetleyebileceğim bir sözü var aydınlığın paşası, kurtuluş savaşının komutanı, laik demokratik cumhuriyetin mimarı Mustafa Kemal Atatürk’ün. Türkiye muktedir ve kaynakları olan bir ülkedir. Bu büyük global felakette bazı değerlendirmelerle hangileri olduğunu bilmediğimiz ülkelere bütçe desteği verebilmesi bir gurur vesilesidir.
Esnafın salgınla mücadele önlemleri çerçevesinde alınan önlemler ve salgın nedeniyle insanlarımızın önemli bir bölümünün eve kapanması esnafı çok ciddi sıkıntılara gark etmiştir. Ülke kaynaklarını zorlayacağından her halde tam kapanma gibi salgınla mücadelede en önemli uygulamayı yapabilmek imkanına maalesef sahip değiliz. Bu şartlarda kredi veya vergi ötelemesinden öte doğrudan nakit desteği ile esnafımıza destek olunması şarttır.
Özellikle müzikle, resimle, tiyatro ve diğer görsel sanatlarla uğraşanların, tiyatrolar, sergi salonları, sanat merkezleri gibi kültürel yaşamın temel direkleri çok daha ciddi yaşam mücadelesi vermektedirler.
Tarafsız bir şekilde ve tüm sanatçıların yararlandırılması hedefiyle gerek hükümetin gerekse de yerel yönetimlerin sanata ve sanatçıya destek olacak programlar geliştirmelerinin yaşamsal önemde olduğu AST’ın tarihi salonunun kapatılması sergilemektedir. Sergilenen oyunlar belki bugünün, dünün ya da evvelki günün iktidarlarını çok mutlu etmese de, AST bir yaşayan anıt idi.
AST’ın tarihi salonunu kapatma kararını duyuran açıklaması aslında her şeyi özetliyor:
“Özellikle pandemi döneminin getirdiği kaldırılamaz yükler, yıllardır mahrum bırakıldığımız devlet yardımları, mülk sahibinin bir tiyatro kurumuna dayattığı ağır koşullar ve uzlaşmaz tavrı sebebiyle; bir kentin, bir ülkenin belleğini, tarihini, kültürünü temsil eden; sayısız sanat insanının yetişmesine vesile olmuş; oyunlarına, her türlü etkinliklere ev sahipliği yapmış evimizden ayrılmak zorunda bırakıldık. Bu süreçte salonumuzdan kopmamak adına yaptığımız her türlü girişimlerimiz, çalışmalarımız, görüşmelerimiz, gayretlerimiz de maalesef sonuçsuz kalmıştır.”
Bu görüşmeler ne idi? Kültür ve Turizm Bakanlığı veya sayın bakan Mehmet Nuri Ersoy veya Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş var mıydı görüşülenler arasında? Bu şehrin sanat tarihinin unutulmaz bir parçası, oyun oynanmasa da bir kültür varlığı olarak muhafaza edilmesi gereken tarihi bir salonun yok olmasına göz kapayabildiler mi? İnanamıyorum.
Acı kararı duyuran açıklamadaki ifadelere döneceğim.
“Bu salonu doğduğu gün boşaltmak zorunda kalmanın, bu salona emek vermiş şimdi hayatta olmayan tiyatro emekçilerinin kemiklerini sızlattığını hissediyoruz, çok üzgünüz. Son dört sezondur kapalı gişe oynadığımız Yeşim Dorman’a ait oyunun replikleri geliyor aklımıza: “Neyi götürseydik ha!” Sabahlara kadar dekor yaptığımız geceleri mi? Erkan Yücel’in, Yaman Okay’ın, Kerim Afşar’ın, Meral Niron’un oyunculuklarını mı? Timur Selçuk’un eşsiz oyun müziklerini mi? Uğur Mumcu’nun Sakıncalı Piyade’sini mi, Maksim Gorki’nin Ana’sını mı? Osman Şengezer’in harika dekor tasarımlarını mı? Onların kulislerde yankılanan sesini mi? Bunca yıldır tiyatroyu yaşatan seyircilerini mi? Neyi alaydık ha! Bir valize ne sığar ki!”
Bir valize ne sığar ki? Göçü, göçmeni, toprağını terk etmek zorunda kalanların psikolojisini anlatan muhteşem bir oyun. İzlediğimde gözlerimden yaşlar boşanmış, kendi öz geçmişimi, toplumsal savrulmalarımızı tekrar yaşamıştım adeta.
Maalesef ciddi hatalar içerisindeyiz. Mevcut salgının palyatif önlemlerle aşı uygulamasıyla sağlanacak ulusal bağışıklığa kadar durumu idare etmek daha büyük sorunlara davetiye çıkarma sonucunu doğurabilir. Uluslararası medyada önde gelen ekonomistler salgın sonrasında global bir ekonomik çöküşün kaçınılmaz olabileceğinden bahsetmektedirler. Uyarılarda bası önde gelen ekonomistler salgın sonrası durumun salgından beter olabileceğini, toplumlarda ciddi fay hatlarının kırılabileceği uyarısında bulunmaktalar.
İşte o gün belki çok daha fazla fikir ve sanat önderlerine ihtiyacımız olacak… Tabii, ayakta kalan bulursak…
Evet, AST yıkılmadı. Tarihi salonu kapatılmak zorunda kalındı, kendisi şimdilik Bilkent Sahne’de mülteci. AST çınarı yara aldı. Umarım kısa sürede ya devlet ya yerel yönetimler devreye girip özelde AST’a, ama genelde sanat ve sanatçıya bu zor dönemde yardımcı olurlar.
Yorumlar