31 Mart yerel seçimlerinin ardından Türkiye'de siyaset yeniden şekilleniyor. Kimine göre, "normalleşme" kimine göre "yumuşama" ihtiyacı var. Ancak görünen o ki bu yeniden şekillenme sürecinde verilen mesajlar her parti açısından "seçmene şirin görünme" adımı ötesine geçemiyor.

Kıvanç El

Bu hafta içerisinde dikkat çeken siyasi temasların başında Erdoğan-Bahçeli görüşmesi geliyordu. Bahçeli'nin kısa bir süre önce AK Parti içerisindeki "gayrı memnun"ları hedef alan açıklaması AK Parti içerisinde "gayrı memnun" olanları da memnun olmayanları da rahatsız etti. Ortak fikir diyalog zemini olan iki liderden birinin neden diğer bir partiyi açık hedef aldığı sorusuydu. Bu soruların daha fazla sorulduğu günlerde gerçekleşen görüşmede Erdoğan ile Bahçeli'nin bu sorunları ele aldığı net bir şekilde söylenebilir.

Cumhur İttifakı farklı iki partinin oluşturduğu bir yapı, elbette uyuşmazlıklar olacak. Önemli olan "devam iradesi"nin olması. İki liderin "kazasız bir şekilde" ittifakı yürütme çabaları olduğu açık. Bu süreçteki en büyük sorunların başında Sinan Ateş soruşturma ve dava süreci olduğu bir gerçek. AK Parti içerisinde, "Sinan Ateş cinayetinin faturasını neden AK Parti ödüyor" diyen büyük bir kitle var. Erdoğan'ın Ayşe Ateş'i kabul etmesinde de bu söylemin parti içerisinde güçlenmesinin rolü büyük. Bahçeli'nin AK Parti'de hedef aldığı "gayrı memnun"lar son dönemde MHP ile yaşanan sorunlardan memnun olsa da bunun ittifakı dağıtacağını düşünmüyor. Sadece AK Parti'nin "MHP'nin söylediği her şeyi yapan parti" olmamasını istiyor o kadar. Etki ajanlığı düzenlemesi de bunun bir yansıması. Taslakta var olan düzenlemenin yokmuş gibi yapılmasını da hatırlatmakta fayda var. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın görüşme öncesi MHP ve Devlet Bahçeli'ye yönelik verdiği olumlu mesajlar da dikkat çekici.  CHP ile görüşmelerinin bir ittifak hazırlığı olmadığı sadece "yumuşama", "normalleşme" adımlarından ibaret olduğunu ifade etti. Erdoğan-Bahçeli görüşmesinde de Erdoğan'ın Bahçeli'nin sert tepki gösterdiği "normalleşmeden" ne anladığını detaylı anlattığını söylemek mümkün. 

Hemen araya bir parantez açarsak "normalleşme" denilen süreçte Erdoğan'ı en kızdıran açıklamanın Özgür Özel'in yaptığı "suç ortakları" ifadesi olduğu çok açık. Erdoğan'ın en büyük tepkisi bu açıklamalara idi. 

Erdoğan ve AK Parti'nin ısrarla kullandığı "yumuşama" vurgusunu son dönemde CHP'nin kullandığı gibi "normalleşme" olarak değiştirmesi de gözden kaçmamalı. AK Parti özellikle "normalleşme" vurgusu yapmıyor. Ancak son dönemde "normalleşme" vurgusu arttı. Ancak bu ifadeyi kullanma gerekçesi de AK Parti kurmaylarına göre "anormal olan muhalefet, normalleşecek olan da onlar" sözleriyle açıklanıyor. 

Peki MHP'nin karşı çıktığı "normalleşme" süreci nereye gider? Erdoğan'ın, "muhalefeti normalleştirip Anayasa yapma" iradesini koruması bekleniyor. Muhalefetin ise iktidardan taleplerini iletip, "bari bazı adımlar atın da normalleşmeye inanalım" beklentisi bir süre daha sürecek gibi. Sinan Ateş davası başlayınca "normalleşme", "yumuşama" söylem ve iradelerinin ne yöne evrileceği de dava sürecinde atılacak adımlarla belirlenecek. Bu nedenle bu dava siyasetin geleceği açısından kritik önemde. Ankara'da herkes aynı fikirde.

Bu süreçte "normalleşme sürerse Cumhur İttifakı dağılır mı" dedikodularından da 2028 seçimlerine kadar bir sonuç çıkmasına kimse ihtimal vermiyor.