Utku ŞENSOY

Utku ŞENSOY Pazar günü yeniden sandık başındayız, TBMM’deki 600 temsilcimizi seçtik şimdi sırada ülkemizi Cumhuriyetimizin yüzüncü yılına götürecek lideri seçmekte. Muasır medeniyet seviyesine ulaşmak, adaletin, sosyal adaletin sağlıklı biçimde işlediği, adil bir paylaşımın olduğu, güven içinde ve insanca yaşadığımız bir Türkiye hepimizin hayali. Çalışanın, işçinin, çiftçinin, emeklinin en önemlisi de gençlerimizin gelecekten kaygısı olmadığı bir ülke olarak cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına girmek hepimizin ortak arzusu. Yaşamanın karın doyurmaktan ibaret olmadığı bir ülke hepimizin hakkı. Avrupa ile Asya arasında Ortadoğu’nun en kritik yerindeki bulunduğumuz hassas coğrafyanın ve Müslüman aleminin gerçek anlamda demokrasiye en yakın yönetim biçiminin olduğu yegane Cumhuriyet olan ülkemizin daha demokratik biçimde yönetilmesi hepimiz temennisi. Güçler ayrılığının olduğu, basının güven içinde, işinden olma kaygısı taşımadan yanlışların altını çizip, yolsuzlukların üzerine gidebildiği, bir Türkiye ortak hedefimiz. Farklı görüşlerin hoşgörüyle karşılandığı, yasakların olmadığı, devletin kurum kuruluşlarıyla yurttaşına eşit olarak gerçek anlamda baba şefkatiyle yaklaşmasını cumhuriyetimizin ikinci yüzyılında hak ediyoruz. İşte bu duygu ve düşünceler içinde yeniden sandık başında olup, vicdanımızın sesine kulak verip oyumuzu kullanacağız. Hoşgörüden söz etmişken, geçtiğimiz günlerde Berlin ve Madrid’deki iki haber basınımızda cılız biçimde yer aldı. Dikkatimizi çeken bu haberlerin ilki Almanya’nın başkenti Berlin’den. Ülkede ineklerin ahırda tutulmasını protesto eden çevre örgütü Greenpeace, Meclis bahçesinde inekleri otlattı. Göstericiler “İnekler merada” yazılı pankart açarak meclisin önündeki çimenlik alanda inek sürüsünü otlamaya bıraktı. İkinci haber ise, İspanya’dan. Başkent Madrid’e traktörleriyle giren köylüler, “kırsal yaşamın ve ekonominin korunması için” yürüyüş yaptı. İspanya'nın dört bir yanındaki köylerden çıkıp Madrid'e gelen binlerce kişi, kırsal yaşamın, çevrenin ve buralardaki ekonomik şartların korunup sübvanse edilmesi için gösteri düzenledi. Sadece bu iki haber bile Türkiye ile bu ülkeler arasındaki demokrasi farklılığını, Avrupa ile aramızdaki uçurumun derinliğini gözler önüne sermesi bakımından yeterince etkili olduğunu düşünüyoruz. Haklı davalarında seslerini duyurmak için her tür gösteriye müsamaha ile yaklaşan, farklı seslere, protestolara, herhangi bir kulp takmadan, “sokakta hak arayanları bölücü olarak görmeyen yönetimler” hepimizin ortak özlemidir. Gerçek anlamda demokrasinin oturması için cumhuriyetimizin ikinci yüzyılına girdiğimiz 2023 yılını ve seçimleri önemli bir fırsat olarak değerlendiriyoruz. Demokrasi, hak ve özgürlükler ülkemizin geleceği açısından yaşamsal konular ancak şu an önümüzde daha başat bir sorun var o da ekonomik bağımsızlığımız. Ekonomideki dalgalanmalar ve kredilerdeki sıkışıklık, artan döviz talebi sıkıntılı bir süreçten geçmemize neden oluyor. Kulislerde ödemeler krizinin bile dile getirildiği bu kritik dönemde seçimin ardından hızla el atılması, neşter vurulması gereken konuların en başında piyasalar ve ekonomi geliyor. Öncelikle bunun çözümlenmesi gerekiyor. Emperyalistlerin dayattığı manda ve himayeyi reddedip ulusal kurtuluş mücadelemizin başlatıldığı 19 Mayıs’ın 104’ncü yıl dönümü idrak ettiğimiz bu ayda, cumhuriyetimizin ikinci yüzyılı için seçime gittiğimizin bilincinde olalım. Ulusça bu inanç ve kararlılıkla Türkiye Cumhuriyeti’mize olan bağlılık içerisinde tarihi bir ikinci turun arifesindeyiz. Bu zor dönemde birlik ve beraberlik içinde tüm sorunların üstesinden gelebiliriz. Karamsarlığa yer olmadığının altını çizerken, okuyanların bir kez daha, okuma fırsatı olmayanların da mutlaka Atatürk’ün Büyük Nutkunu okumalarını sağlık veriyoruz.