Yusuf KANLI
Sebebi her ne ise, fark etmez, bir gazeteciye yazdığı, söylediği, yorumladığı haber veya haberle ilgili çizdiği grafik, karikatür veya çektiği fotoğraf nedeniy...
Yusuf KANLI
Sebebi her ne ise, fark etmez, bir gazeteciye yazdığı, söylediği, yorumladığı haber veya haberle ilgili çizdiği grafik, karikatür veya çektiği fotoğraf nedeniyle şiddete maruz kalması hiçbir nedenle maruz gösterilemez. Haberin konusundan, kullandığı ifadelerden veya çizimde, fotoğrafta sergilenenlerden hoşlanmamak, iğrenç bulmak gazeteciye bıçak çekilmesini, yaralanmasını veya daha da vahim bir durumla karşı karşıya kalmasını hiçbir şekilde haklı gösteremez.
Bir gazetecinin muhbir ile muhabir arasındaki farkı bilmesi gerekir. Gazetecilikte aynı anda hem muhbir hem de muhabir olanlar maalesef vardır. Bir dönemde yazı işleri müdürü olarak böyle bir sorunla uğraşmak zorunda kalıp, bir süre işsizliği “tercih” etmeyi daha uygun bulmuştum. Normal mi, anormal mi bu durum diye sorgulamıyorum, bilerek veya bilmeyerek bu gibi durumların bazen doğal bir sürecin sonunda oluştuğunu artık idrak edecek durumdayım.
“Önce gazeteci miyiz, yoksa vatansever miyiz?” gibi bir tartışma her dönemde, hele de sahada görev yapan gazeteciler için sorulması gereken bir sorudur. Cevabı ise o kadar net değildir. Mesela 90’dan fazla tanımı olan “Kim teröristtir?” sorusuna bir gazeteci nasıl yaklaşacaktır? Birinin teröristi, diğerinin özgürlük savaşçısı oluyor ise, gazeteci hangi tanımlamayı kullanacaktır? Veya “gerilla” kelimesi köken itibarıyla “meşrulaştırma” içeriyor ise, “terörist” kelimesi yerine, sırf terörist kim sorusuna kafada yanıt bulunamıyor diye “gerilla” kelimesi kullanılıp meşruiyet kazandırmak “objektif” yani “tarafsız” gazetecilik olacak mı?
Bunlar zor sorulardı. Elbette bir gazeteci aynı zamanda toplumunun aydını olmaya çalışmalı. Kaçımız başarabilir bunu, ayrı konu. Ancak bir gazeteci muhakkak vatansever, ulussever, barıştan, adaletten yani haktan hukuktan yana olmalıdır.
Tabii, vatansever deyince de hani o Balkan trajedisi sırasında “Ben bir Sırp öldürdüm” diyen hadsiz vardı ya, onun gibi de ne etnik sapkın, ne de haberin öznesi olmamak da şart.
Bu kadar tatavayı ben şimdi niye yaptım?
İdeolojisi, siyasi görüşü, çalıştığı medya kurumu hangisi olursa olsun bir gazeteci kanun dışılığı savunamaz, kanun dışı hele kaçak insanları şirin göstermeye çalışamaz, iddialarına meşruiyet getirecek şekilde tavırlara giremez. En azından söylemeliyim ki benim yönettiğim bir medya kuruluşunda böyle bir arkadaşın mukavelesini, üstelik de tazminatsız, iptal ederdim.
İsmini vermeme gerek yok. Bir sol eğilimli gazetenin, afacan muhabiri yurt dışında bulunan bir kanundışı çete reisinin kendisine iletilen mesajlarını, o çete reisinin sözleri olduğunu da belirterek sosyal medya hesaplarında paylaşıp sözüm ona “kamuoyunun bilgilenmesine aracılık” yapmış.
Kıdemli bir gazeteci de “Objektif gazetecilik diye bir şey olamaz zaten. Bu işin kendisi sübjektif. Her gazeteci kendini kullandırır. Kime ve neye kullandıracağını seçer sadece” diye bir yorum yaptı bir sohbetimizde. Gerçi büyük olasılıkla beni sinirlendirmek için söylemişti o arkadaş, ama böyle bir algı da gerçekten yok diyemem.
Gazetecinin “objektif” olması da aslında tartışmalı bir konu. Neye, kime ve nasıl objektif olacak gazeteci? Objektiflik haberin kaynağı, veya haberin konusuyla alakalı bir şey değil, tam aksine nasıl araştırıldığı, yazıldığı ve hatta sunulduğu ile ilgili bir konu. Dolayısıyla objektiflik gazeteciliğin temel unsurlarından birisi. Bir çete reisine biat etmek, veya mesajına aracılık etmek elbette ki gazetecilik değil, olsa olsa bir kanundışı şahsiyete elemanlık anlamına gelir. Bu davranış asla “halkın gerçekleri öğrenme hakkı” olarak görülemez.
Çete reislerine biat edildiği ve elemanları olunduğu durumda, sırf bir gazetede çalıştığı için o kişi hala daha gazeteci sayılabilir mi? Cevabı ne olursa olsun, o şahsa yönelik şiddet de çeteler arası hesaplaşma mı, gazeteciye saldırı mı? Bu konu da önemli. Ancak, kime yöneltilirse yöneltilsin, elbette şiddet kınanmalı, lanetlenmelidir.
Yeni dönem hayırlı olsun
Gazeteciler Cemiyeti Genel Kurulu Pazar günü Ankara’da yapıldı. Pandemi şartlarında ATO Meclis Binasında her türlü önlem alınarak gerçekleştirilen Genel Kurulda 2018-2021 dönemi aklandı, 2021-2024 dönemi tahmini bütçesi ile yeni yönetimi denetim, onur, üyelik kurulları ile Basın Meclisi üyeleri seçildi. Buna göre Nazmi Bilgin oybirliği ile tekrar Cemiyet başkanı olurken, Ayhan Aydemir, Ertürk Yöndem, Ümit Gürtuna, Yusuf Kanlı, Zeynep Gürcanlı, Kenan Şener, Ali Oruç, Ali Topçu, Güray Soysal, Nursun Erel, Önder Sürenkök, Önder Yılmaz, Savaş Kıratlı da yönetim kurulu üyeliklerine getirildiler.
Yeni dönem 1946’da kurulan ve Türkiye’nin en eski medya çalışanları örgütü olan Gazeteciler Cemiyeti’ne hayırlı olsun.