Yusuf KANLI 23 Ocak seçimlerin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti açısından hayırlı sonuçlar doğurması herhalde siyasi görüş farkına bakılmaksızın ortak bir dilek olmalı. Daha işin başı...

Yusuf KANLI 23 Ocak seçimlerin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti açısından hayırlı sonuçlar doğurması herhalde siyasi görüş farkına bakılmaksızın ortak bir dilek olmalı. Daha işin başından hiçbir iyi sonuç doğurmayacağı inancıyla bu seçimleri boykot etme niyetinde olan arkadaşlar elbette ki vardır ve kişisel olarak demokrasi dışı, yapıcı olmayan ve hatta saçma bulsam da bu değerlendirmelerini, o arkadaşların görüşlerine de saygı göstermek gerektiği görüşündeyim. Listeler yapıldı, adaylar belli oldu. Listede kendine yer bulanlar, buldukları sıradan mutlu olanların keyfine diyecek yok. Ye listeye girememiş, ya da “seçilemeyecek sıralama haksızlık” diyenler doğal olarak kırgın. Hatta bazı arkadaşlar ilanlarla partilerinden veya partilerindeki görevlerinden ayrıldıklarını, parti başkanıyla yollarını ayırdıklarını açıkladılar. Normal mi? Elbette, demokrasilere olur böyle şeyler. Aday adayı olunur. Parti üyeleri veya delegelerin oylarıyla adaylar belirlenir. Kontenjan adaylarını yasa çerçevesinde arzu ederse parti merkez karar organları seçerler. Listeler halkın oyuna sunulur, halkın teveccühünü alanlar yeni meclisin üyeleri olurlar. Bu işleyişi kabul edemeyenler ya siyasete girmezler ya da zaten partiler onları aday olarak düşünmez. Yüzlerce aday arasından nihayette 50 milletvekili seçilecek. Kaç parti temsil edilecek yeni mecliste. Seçimde adalet, adil temsiliyet, istikrarlı yönetim önemli kavramlar. Adil seçim şart. Ancak adil temsiliyet ve istikrarlı yönetim her zaman bir arada, uyumlu olamayabilir. Yine de adil temsiliyet kanımca demokratik sistemin önemli bir şartıdır. Her görüşün mecliste temsili mümkün değilse bile, belli yaygınlığı bulunan bütün görüşlerin de temsiline izin verecek kadar düşük bir baraj sistemi olması şarttır. Halen uygulanan yüzde beş seçim barajı, Türkiye’de uygulanan yüzde 10’u dikkate alırsak fazla görünmeyebilir. Ancak yapılacak seçim yasası tadilatında yüzde 5 barajın da yüzde 3 gibi bir seviyeye indirilmesi ve ileriki seçimler sonucunda daha kapsayıcı bir meclis oluşumuna imkan verilmesi yararlı olacaktır. Mevcut baraj ile KKTC’de en azından altı partinin meclise girmesi mümkün olabilir. Genel beklenti ve kamu oyu sonuçlarının gösterdiği, Ulusal Birlik Partisi (UBP) ve Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) ağırlıklı bir meclisin oluşması. Her iki parti de tek başına iktidar diye kampanya yapsalar da, UBP’nin 33-36 bandında, CTP’nin de 22-25 bandında olacağı bekleniyor. Halkın Partisi’nin 12-14 bandında, Toplumcu Demokrasi Partisi’nin 7-9, Yeniden Doğuş Partisi’nin yaşadığı son gerginlikler sonrasında 8-10 ve Demokrat Parti’nin de zorlansa da yüzde 5 barajını aşması bekleniyor. Tabii daha seçime çok var ve KKTC seçimlerinde son haftada bile kemik oylar hariç ciddi eğilim değişmesi mümkün. Bu fotoğrafa bakıldığında seçim sonrasında koalisyon hükümeti kaçınılmaz gibi. Böyle bir mecliste “büyük koalisyon” aranması mümkün olur mu? YBP ile CTP bir kez o da çok kısa süreli koalisyon yapabildiler. Kıbrıs çözüm çabalarının belki de son denemesinin yaşanacağı 2022 yılında adadaki taban tabana zıt formüller savunan bu iki partinin koalisyonu toplumsal uzlaşma açısından altın bir fırsat yaratır gibi bir beklentiyi beslese de, kakofoni, keşmekeş ve ciddi siyasi kriz de göz ardı edilemez. Üstelik, CTP’nin nedense son dönemde depreşen Türkiye ve Türkiye’ye ait her şeye yönelik akut alerjisi ve Ankara’daki pek de müspet sayılamayacak CTP algısı sadece çözüm çabalarını hadım etmekle kalmayabilir, ekonomik ve finansal açıdan 2021’en çok daha ciddi krizlere gebe olduğuna inanılan 2022’de Kıbrıs Türküne çok ihtiyaç duyabileceği TC finansman desteğinden de mahrum bırakabilir. 2022 KKTC meclisi tabii ki parçalı, ve çok koalisyon modelli bir yapıda olacaktır. Sadece “büyük koalisyon” değil, en az iki merkez sağ önderliğinde, iki de sol önderliğinde hükümet modeli çıkabilir. En çalışabilir ve mevcut şartlarda sağlıklı bir hükümet ortaya koyabilir diye baktığımız zaman UBP-HP hükümeti opsiyonu ağırlık kazanır. Milletvekili sayısı yetmesi durumunda hem hızla yapısal reformların alınabileceği, hem de Kıbrıs’ta çözüm çabalarında kendi içinde ve Ankara ile tam uyumlu, kapasitesi yüksek bir hükümet olabilir. DP ve YDP’nin katılımı il dörtlü bir merkez sağ koalisyonda maalesef ciddi kakofoni olasılığı vardır. CTP önderliğindeki diğer iki koalisyon olasılığı ise özellikle kendi içindeki uyum problemlerinden ziyade Ankara ile uyum açısından sıkıntılı olacaktır. Bütün bunların yanı sıra, mevcut krizden KKTC’nin, üstelik de seçim ortamında, çıkarılabilmesi ve bunun için de bir an önce Türkiye’nin yardım eline ihtiyaç vardır. Bu kriz ortamında gidilecek seçimde Türkiye ile ilişkiler konusunda gerginliği tercih edenlerin ciddi bir avantajı olabilir.