Utku ŞENSOY
Sanayide kullanılan elektrik ve doğalgaza yüzde 50, konutlarda kullanılan elektrik ve doğal gaza da yüzde 20’lik zamların ardından, yurttaşların yanı sıra küç...
Utku ŞENSOY
Sanayide kullanılan elektrik ve doğalgaza yüzde 50, konutlarda kullanılan elektrik ve doğal gaza da yüzde 20’lik zamların ardından, yurttaşların yanı sıra küçük, orta işletmelerle üretici ve sanayici kara kara düşünmeye başladı. Bu kış nasıl geçecek? Bu koşullarda üretim nasıl olacak? Ticaret nasıl mümkün olacak? Yeri geldiğinde boğazından kesip faturalarını ödemeye çalışan dar gelirli bu son artışlara tepkili. Yurttaşa kaşıkla verilip kepçeyle alınan bu garip düzende kışın soğuğa ve karanlığa mı mahkum olacağız. Aslında yaşanan bu sorun salt bizim sorunumuz da değil. Sıkıntı dünya genelinde, ancak bizde üstüne üstlük yüksek enflasyon ve yüksek kur politikaları sonucu alım gücü kalmayan milli paramızla krizi göğüsleyebilmemiz çok daha zor.
G7 ülkelerinin Rusya'nın petrol ihracatına fiyat sınırlaması uygulamayı kabul etmesine misilleme olarak Moskova da Avrupa’yı derinden etkileyecek hamlesini gerçekleştirdi. Enerji krizi, zengin Avrupa'yı da vurdu gaz fiyatları rekor kırmaya başladı. Rus enerji şirketi Gazprom'un batıya sevk ettiği doğalgazı kesmesiyle birlikte Avrupa’yı zorlu bir kış bekliyor. Elektrik ve doğalgaz fiyatlarındaki artış Avrupa’da büyük sıkıntılara neden olacak. Krizden etkilenen Hollanda’da bazı alüminyum, demir ve çinko fabrikaları elektrik fiyatlarındaki artışın ardından, üretimi azaltmaya hatta durdurmaya kadar varan sert tedbirler almaya başladı. Doğalgaz sevkiyatındaki kesintinin sürmesi halinde hanelerde ve fabrikalarda büyük sıkıntılar yaşanacak.
Avrupa krizin eşiğine girerken, ihracatımızın yüzde 55’ini Avrupa Birliği ile birlik dışındaki Avrupa ülkelerine yaptığımız göz önüne alındığında, bu kara kışta Avrupa’nın nezle olmasının bizi yatağa düşüreceği anlamını çıkarabiliriz. Özellikle dış ticaret açığımızın rekor tazelediği Ağustos ayı dikkate alındığında, bir aylık farkın 11 milyar dolar seviyesinde olması içimizi daha da karartıyor. Yılın ilk sekiz ayında dış açığımız 74 milyar dolara dayandı. Uluslararası finans piyasalarının, ABD Merkez Bankası FED’in 75 baz puan faiz artıracağı yönündeki beklentisi doları zirveye taşırken, artan enerji fiyatlarının da olumsuz etkisiyle dış ticaret açığımız rekor üstüne rekor kırmaya devam edecek. Tüm bu olumsuz veriler ışığında enstrümanları giderek tükenen Merkez Bankası’nın kış aylarıyla birlikte artacak döviz talebine nasıl bir çözüm getireceği merak konusu.
Tablo pek de iç açıcı değil, temennimiz önümüzdeki kara kışın cennet yurdumuzdaki yaşamımızı daha da karartmaması.
***
DEMOKRASİ ENDEKSİNDE ALT LİGE DÜŞTÜK!
İsveç Göteborg Üniversitesi’nce her yıl açıklanan demokrasi endeksinde Türkiye, 179 ülke arasında 147'nci sırada yer aldı. Türkiye'nin “seçimli otokrasi” olarak tanımlandığı 2022 raporunda, Dünya Demokrasi Ligi'nde Cibuti ve Ruanda gibi ülkelerin gerisinde kaldık.
İfade özgürlüğü, medyaya baskısı ve iş dünyasındaki özgürlükler gibi farklı parametrelerin göz önüne alınarak 3 bin 700 uzman ve akademisyenin katkı yaptığı V-Dem Demokrasi Raporu'nda ülkemiz en alt yüzdeki demokrasi seviyesinde gösterildi. Türkiye “müzakereci demokrasiler” sıralamasında ise Myanmar ve Sudan gibi ülkelerin bile gerisinde, 168'inci sırada gösterildi. Söyleyecek bir şey kaldı mı? Yoksa sözün bittiği yerde miyiz?
***
460 BİNE YAKIN DOSYA YARGITAY’DA!
Yargıtay Başkanı Mehmet Akarca, 20 Temmuz 2022 itibarıyla Yargıtay genelinde 459 bin dosya bulunduğunu ifade etti. 2016 yılında İstinaf mahkemeleriyle üç aşamalı yargı sistemine geçilmesiyle Yargıtay’da bekleyen dosya sayıları bir buçuk milyondan yarım milyon seviyelerine düşmüş olması iyi bir şey ancak, şu soruları da kendimize sormamız gerek;
“Neden bu topraklarda yaşayan insanlar birbiriyle kavgalı ya da mahkemelik? Bu kadar kavga ve gürültünün sebebi ne olabilir? Yönetenler, siyasiler ya da diğerleri gerilimden kimler beslenip nemalanıyor? Hemen herkes birlik ve beraberlik nakaratlarını tekrarlarken bizi bölüp ayrıştıranların arkasında hangi karanlık güç odakları var?”
[caption id="attachment_251065" align="alignnone" width="700"]
Muıstafa Kemal Paşa, İnönü Muharebeleri arasında Ankara Dikmen sırtlarında kar üstünde dinlenirken Şubat 1921[/caption]
***
KURTULUŞ SAVAŞI VE ZAFER
Bir kısım çevreler için tartışma konusu olsa da, 1919-1922 yılları arasında gerçekleşen ve 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması ile noktalanan Kurtuluş savaşımızın önemli ayaklarından birinin yıldönümünün yaşandığı bir haftayız.
26 Ağustos 1922'de Afyon'daki mevzilerden taarruza geçen Türk ordusu, 30 Ağustos'taki Dumlupınar Meydan Muharebesi'nde Yunanlıları yenilgiye uğratıp dağılmasına neden oldu.
Yunan ordusunun boşalttığı Ege bölgesi birkaç gün içinde Türk kuvvetlerinin eline geçti. 9 Eylül'de Türk orduları İzmir'e girerek Yunan işgaline son verdi. Böylece 1. Dünya Savaşı'ndan yenik çıkan Osmanlı İmparatorluğu'nun savaşı kazanan devletlerce işgalinin ardından Misak-ı Milli sınırları içinde ülke bütünlüğünü korumak için girişilen çok cepheli siyasi ve askeri mücadelenin yaşamsal öneme sahip bir kilometre taşı geçilmiş oldu. Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarına sonsuz minnet borcumuzu asla unutmamalı, unutturmamalıyız.