Utku ŞENSOY Yeni nesil belki Kıbrıs, Ege, Suriye ve Doğu Akdeniz konularında komşularımızla yaşanan sorunlara aşinadır. Ancak, ülkemizin uluslararası alandaki mücadelesin...

Utku ŞENSOY Yeni nesil belki Kıbrıs, Ege, Suriye ve Doğu Akdeniz konularında komşularımızla yaşanan sorunlara aşinadır. Ancak, ülkemizin uluslararası alandaki mücadelesinin geçmişine göz atacak olursak, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarından beri haksızlığa uğramasına rağmen, haklılığımızı hukuk çerçevesinde kararlılıkla, dünyaya kabul ettirerek söke söke aldığımızı bilmez. Bunun sebebi gençlerden ziyade, eğitim sistemimizdeki çarpıklıktan, müfredattandır. Teste dayalı ezberci sistemden, sosyal medyadan, bilgisayar oyunlarından vakit bulup yakın tarihimizi hakkıyla nasıl öğrenebilirler ki? [caption id="attachment_285680" align="alignright" width="421"] Bozkurt Lotus Davası[/caption] 2 Ağustos 1926 gecesi, Ege’nin karanlık sularında, Türkiye'nin “Bozkurt” isimli yolcu gemisi Fransızların Lotus adlı gemisiyle çarpışır. Bu kazada, 8 Türk boğularak öldü. Olayın ardından Türk mahkemesi, Lotus gemisinin kaptanını 80 gün hapis cezasına çarptırır. Yargılamaya itiraz eden Fransızlar davayı Lahey Sürekli Adalet Divanı'na (bugünkü Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi) götürür. Dönemin Adalet Bakanı Mahmut Esat Bozkurt, dava öncesini şöyle anlatır: “Atatürk beni çağırdı. Anlattım, sözlerimi şöyle tamamladım; Davamızı müdafaa edeyim. Kaybedersem memlekete dönmem. Adalet Divanı önüne gitmeden Fransızların dediğini yapacak olursak tehdit karşısında boyun eğmiş olacağız. Halbuki Lahey Divanı'na gidersek davayı kaybetsek dahi şeref ve haysiyetimiz zedelenmez. Atatürk; güle güle git kazanacaksın, kazanmasan da memleket seni bağrına basacaktır' dedi.” Mahkeme, 7 Eylül 1927'de, “Türkiye’nin hukuka aykırı davranmadığını” karara bağlarken, Türk heyetine, Atatürk’e verilmek üzere tunçtan “bozkurt heykeli” hediye edilmesini uygun görür. Fransa ile yaşanan bu davanın sonuçlarını diri tutmak için Mustafa Kemal Atatürk'e, Lahey Sürekli Adalet Divanı tarafından hediye edilen tunçtan yapılmış Bozkurt heykeli, 29 cm yüksekliğindedir. O tarihte henüz harf devrimi yapılmadığı için kaidesi üzerine Osmanlıca “Bozkurt davası hatırası, Lahey, 7 Eylül 1927” yazılıdır. Heykel 1968'de Anıtkabir'deki müzeden Samsun'daki Atatürk Müzesi'ne getirildi. 2006 yılında Samsun Gazi Müzesi'nin açılmasıyla birlikte orada sergilenmeye başladı. Bu davadan dolayı dönemin Adalet Bakanı Mahmud Esat'a Atatürk tarafından “Bozkurt” soyadı verildi. 1959 yılında, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi AİHM olan, “Lahey sürekli Adalet Divanı'nın” 1927 yılında, Mustafa Kemal Atatürk'e "bozkurt heykeli” hediye etmesi, genç Cumhuriyet’in, uluslararası mahkemelerdeki ilk önemli zaferidir. Adalet ve hukuk, sadece alacak-verecek davalarında, miras konularında, tarla ihtilafında ya da apartman-sokak kavgaları sonrası mahkeme salonlarına sıkıştırılacak kadar basit değildir. Hukukun üstünlüğü yaşamın her alanında olması gereken yüce bir kavramdır. Bir ülkede yöneten ve yönetilenlerin hukuka bağlılığının sözde değil özde olması gerekir. Hukuk, her şeyin önünde gelir, hukukun olmadığı toplumlar yerinde saymaya, uluslararası arenada itibarsızlaşmaya mahkum olur. Adam bize ne AİHM’den, biz yaptık oldu düşüncesiyle hareket ederseniz ne olur? Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Demokratik Kurumlar ve İnsan Hakları Bürosu’nun 14 Mayıs seçimleri için görevlendirilen Seçim Gözlem Heyeti’nin ara raporundaki gibi, “DKİHB'nin daha önce paylaştığı tavsiyesine rağmen, mevzuat, demokratik seçimlerin yürütülmesi için temel hak ve özgürlükleri kısıtlamaya devam etmektedir ve mevzuatın ek kısıtlamalar getirmesine izin verilmektedir” şeklinde suçlamaya, eleştiriye maruz kalırsınız. TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERİN EKONOMİK İLİŞKİLERE BAĞLANTISI Günümüz dünyasında ekonomik ilişkiler ve yatırımların gelmesinin ön koşulu, hukuka bağlılık ile hak ve özgürlüklerden geçiyor. Çalışanlardan sokaktaki yurttaşa, basından sosyal medyaya, siyasi partilerden sendikalara kadar hemen her alanda gerçek anlamda özgürlüğün olması gerekir. Hukuksuzluğun, baskıcı rejimlerin hüküm sürdüğü, güven vermeyen yönetimlerin olduğu ülkelere yabancı sermaye asla gelmez, yatırımlar durur, ambargolar başlar. Hal böyle olunca, Londra piyasalarında ya da zengin Körfez ülkelerinin şımarıklarıyla kapalı kapılar ardında tefeci kılıklılarla pazarlıklar başlar, yüksek faizler karşılığında borç para bulunabilir, doğmamış çocuklar bile borç yüküne girer, ihale zenginlerinin dışında toplumun genel refahı yerlerde sürünür, sosyal adalet hayal olur. [caption id="attachment_285682" align="alignright" width="344"] Halil Helvacı[/caption] [caption id="attachment_285681" align="alignright" width="345"] Cephede vatan uğruna ölümü göze alan kahramanlar[/caption] ÇANAKKALE GAZİMİZİN ANISI Bugün aramızda olmayan Çanakkale Savaşı gazileri, son günlerinde savaş günlerini anlatmıştı. Ezine ilçesine bağlı Geyikli beldesinden Halil HELVACI’ nın son günlerinde anlattıklarını anımsayalım; “27’nci Alayda Arıburnu cephesinde 9 ay çarpıştım. Bir defasında 3 gün hiç durmadan süngü harbi yaptık. Koskoca alaydan 7 kişi kalmıştık. Sonra bize 10 er daha verdiler. Beni de çavuş yaptılar. Bir gün düşmana Arıburnu'ndaki mevziden ateş ediyoruz. Tetiği çekiyorum tüfek patlamıyor. Yanımdaki arkadaşa, tüfek bozuldu galiba dedim. Arkadaş kontrol ettikten sonra yüzüme acı acı baktı ve senin tüfekte bir şey yok, tetiği çeken parmağın kopmuş be adam deyince acısını o an duydum.” 12 gün sonra oy kullanacağız. Atalarımız bu memleketi kanlarıyla, canlarıyla, büyük özverilerle koruyup sonraki nesillere armağan etti. Onların kutsal emaneti olan bu vatanı bizden sonraki nesillere sağlıklı biçimde devredebilmemiz için, “elini taşın altına koymaktan sakınmış, sadece kendi ikballerini, ailelerini, partilerini, siyasi hareketlerini ya da tarikatlarını düşünüp, 50’li yıllardan beri süregelen, milliyetçiliği ve dini paravan gibi kullanıp hamaset balonlarıyla mangalda kül bırakmayanlara itibar etmeden elimizi vicdanımıza koyarak sandıklara gidelim.” Takım tutar gibi siyasi parti tutup oyumuza sahip çıkamazsak, Çanakkale’deki şehitlerimize borcumuzu ödeyemez, kemiklerini sızlatırız.