Utku ŞENSOY
Karşı görüşe ve farklılıklarımıza saygı ve hoşgörüyle yaklaşmaya en çok ihtiyacımızın olduğu zor bir seçim döneminden geçiyoruz. Komşumuz İran’da molla rejimiy...
Utku ŞENSOY
Karşı görüşe ve farklılıklarımıza saygı ve hoşgörüyle yaklaşmaya en çok ihtiyacımızın olduğu zor bir seçim döneminden geçiyoruz. Komşumuz İran’da molla rejimiyle başlayan “başörtüsü zorunluluğu” ve “kadınlara yönelik baskılar” toplumu patlama noktasına getirdi. Son dönemde baskıdan bunalanların mollalara sert direnç gösterip sokaklarda mollaların sarıklarına yönelik eylemlerine sosyal medyada tanık olmuştuk. Bu kez, bazı genç kadınların örtü ya da türbanı, saçlarını sergileyecek biçimde kullanmasına ahlak polisi ve rejim yanlılarının tepkisi sert oldu. Geçtiğimiz günlerde molla ikliminden güç alıp, durumdan vazife çıkaran bir adam, saçlarının göründüğü gerekçesiyle marketteki iki kadının başlarına yoğurt döktü. İran’da molla rejiminin kadın üzerinden topluma, yaşam biçimine yönelik baskıları sürerken, İsrail’de Başbakan Netanyahu öncülüğündeki aşırı sağcı koalisyon hükümetinin “yargı düzenlemesine” karşı kitlesel gösteriler yaşanıyor. Yargı reformunun geri çekilmesine rağmen, demokrasiyi savunmak ve baskılara direnmek için, on binlerce kişi haftalardır meydanlarda protesto gösterileri yapıyor.
Aslında İran’da saçı görünüyor diye marketteki kadınların kafasına yoğurt dökmekle, bizde eski karısını-sevgilisini sokak ortasında dövmek ya da katletmek arasında fazla bir fark yok. Her iki olayda aynı bakış açısıyla, kadının “erkeğin öz malı olarak görülmesi” ve toplumun bir kesiminin ya da rejimlerin kadın üzerinden politika yapma hevesi yatıyor. Erkek önderliğindeki ataerkil yapıların öncelikli hedefi kadın hak ve özgürlüğünü kısıtlamaktır! Karşı çıkanlar, “aile yapısını ya da toplumsal huzuru bozmakla”, hatta iktidar karşıtlığı-vatan hainliğiyle suçlanabilir. Yurdumuzda günün birinde İran’dakine benzer bir tablo yaşanmaması için, kadınların hak ve özgürlük alanı, başta yasalar ve devlet tarafından olmak üzere, hepimizin kırmızı çizgisi olmalı.
Öte yandan, ülkemizdeki mevcut iklimi fazlasıyla özgür bulup kadın haklarının daraltılması gerektiğini savunanlar da var. Cumhur İttifakını dışardan destekleyen HÜDA PAR, İstanbul Sözleşmesi, 6284 sayılı yasa ve kadını şiddete karşı koruyan yasaların “ailede huzuru sabote ettiğini” düşünüyor. Eyleme dönüşmedikçe her tür düşünceyi sakince dinleyip, saygılı olmayı öğrenmeliyiz. Düşünce özgürlüğü ile her tür hak ve özgürlüklerin bireysel ve siyasal düzeyde hoşgörü ile karşılanma zamanı gelmedi mi?
***
200’LÜK BANKNOT ENFLASYONU
Geçen yıl piyasaya sürülen 685 milyon adet banknottan 493 milyonunun 200 TL olduğu açıklandı. Yüksek enflasyon ve artan döviz karşısında girdi maliyetlerinin yükselmesiyle fiyatlar tavan yaptı. Paramızın değeri düştüğü için 200 lira ile filemiz dolmaz oldu. Bu nedenle artık basılan her 6 banknottan 5'i 200 TL'lük. Böyle giderse seçimin ardından 500’lük hatta bin liralık banknotlar görmek kaçınılmaz olacak.
Bunun nedenleri arasında, çöken kamu maliyesi, ödemeler dengesinin bozulması ve mali disiplinde kantarın topuzunun iyice kaçmış olması sayılabilir. Seçim vaatleriyle birlikte bol kepçeden verilenlerin diyetini sonbaharda kemer sıkarak ödemek zorunda kalabiliriz. Tablo yakın gelecek için pek parlak değil, döviz kurlarında tansiyon seçim yaklaştıkça yükselirken, ekonomist Mahfi Eğilmez’in de işaret ettiği gibi, insanımız belirsizliği sevmiyor, tedirginlik dönemlerinde döviz ve altına yöneliyor. Yeni tedbirlerin, kuru bir süre daha dizginleyeceğine olan inancımız sürerken, hızla üretim ekonomisine geçmenin kaçınılmaz olduğu görüşündeyiz. Kim kazanırsa kazansın, seçimin ardından siyasi iklime güven geldikçe yabancı yatırımların daha da artacağını, yaratılacak istihdamın piyasaların gazını alacağını düşünüyoruz.
***
[caption id="attachment_270909" align="alignright" width="408"]
FAO: Tahıl üretimi düşecek[/caption]
GIDA ÜRETİMİNDE DÜŞÜŞ
Avrupa’da kış hafif geçip, doğalgaza talep beklenenin altında kalınca, doğalgaz ve elektrik faturalarındaki tırmanış durdu. Rusya-Ukrayna savaşında Moskova’nın ambargoyu gevşetmesiyle buğday vb. ürünlerde arz akışında büyük bir azalma olmadı. Aynı şekilde diğer gıda ürünleri arzındaki fazlalık, Avrupa’da market etiketlerindeki yükselişin durmasına bazı ürünlerde fiyatın düşmesine neden oldu.
Önemli ekonomik partnerimiz Avrupa Birliği’nde tablo böyleyken, bizde enflasyonun yüksek seyretmesi, seçim atmosferiyle yaşanan belirsizlikte döviz arzının artması nedeniyle market etiketlerinde henüz bir iyileşme göremedik.
Yurdumuzda mutfaktaki yangın sürerken, bir olumsuz haber de Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nden geldi. FAO, Türkiye’de Kahramanmaraş merkezli depremlerin ardından gıda üretiminde yüzde 20'den fazla kayıp olduğunu açıkladı. Örgüt, tarımda önde gelen 11 ilimizdeki deprem felaketinin, 15 milyon insanı derinden etkilediğini, tarımsal gıda ihracatının yüzde 20’sine katkıda bulunan bölgenin tedarik zincirlerinin de kesintiye uğramasıyla temel ihtiyaçların karşılanmasının sekteye uğradığı görüşünde. FAO, tarım üretimimizin düşüp ihracatın hayli artacağı görüşünü savunuyor.
Örgütün açıklamalarının aksine, biz bu zor günleri birlik ve beraberlik içinde yardımlaşarak aşıp hızla düzlüğe çıkacağımıza ilişkin inancımızı yitirmedik.