Somali Cumhurbaşkanının oğlunun motokurye Yunus Emre Göçer’e çarparak öldürmesinin ardından, kuryelik sisteminin çalışma koşulları yeniden Türkiye’nin gündemine geldi. 

Kıvanç El

Kuryeler ile teması olmayan çok azdır, ya market, ya yemek, ya bir tür alışverişte kuryeler ile bir şekilde muhatap oluyoruz. Özellikle pandemi sonrası motokuryelik sektörü istihdamında çok ciddi bir yükselme var. Sayıları on binlerle ifade ediliyor. 

Motokuryeler seslerini duyurabilmek için TBMM önüne de gitti. CHP Malatya Milletvekili Veli Ağbaba’nın destek verdiği eylemde motokuryeler kasklarını Meclis kapısına bıraktı ve ölen arkadaşlarını andı. Son bir yılda motokuryeler 430 ölümlü olabilecek kazaya karıştı. 

“Motokuryelik” Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nca “az tehlikeli” olarak tanımlanıyor. Motokuryelerin ilk talebi bu tanımın “çok tehlikeli” meslekler arasında alınması. Birçok motokurye eşinden, çocuğundan sabah ayrılırken evden bir daha geri dönmeyecekmiş gibi veda edip ayrıldığını söylüyor. 

Kuryeler günde ortalama 100-150 km yol yapıyor, ayrıca yüzde 90’ı güvencesiz ve sendikasız çalışıyor. Motokuryelerin şu an en büyük sorunlarının başında “esnaf kurye modeli” geliyor.  Bu sisteme göre “kendi motoru ile çalışan” motokurye, günde kaç sipariş götürürse ona göre para kazanıyor. Günde 40 siparişi geçen kuryelere bazı şirketler “bonus ödeme” yapıyor. Doğal olarak 38. siparişini 13. saatte götüren bir kurye “bonus” için belki 2 saat daha çalışıyor. Bu da günlük çalışma saatlerini günde 15, 16’ya hatta 17’ye kadar çıkartabiliyor. 

Motokuryeler yapılacak yasal düzenlemeler ile “güvenceli, sigortalı” çalışan olmak istiyor. Ödemelerin giden paket üzerinden değil saat üzerinden çalışmalarının hesaplanmasını talep ediyor. Güvence demek hasta olunca rapor almak ve hastayken çalışmamak demek. Güvence demek çalışma saatlerinin belirlenmesi demek. Tüm bunlar “en basit insan hakkı” olması gerekirken on binlerce motokurye bir mücadele içerisinde…

Motokuryeler zaman zaman trafikte çokça da eleştiriliyor. Ancak bu eleştiriyi yapmadan önce sistemin bozukluğunu da bir düşünmek gerek. Motokuryeler bu eleştirilerin farkında ve eleştirenlere de hak veriyorlar… Kendi hatalarını, kurallara uymadıklarını kabul ediyorlar. Ancak bunu kendileri geçim derdi ve kazanç baskısı olarak açıklıyor. Zaman ve kazanç baskısı nedeniyle geç kalan siparişlerden para kazanamamaları, “siparişleri tamamla bonus vereceğim” denilmesi, “günlük puanı doldurmalısın” uyarılarının yapılması, patronların “geç kaldın, sana ödeme yok” demelerine karşı kazanç elde edebilmek için kırmızıda da geçiyorlar, kaldırımdan da gidiyorlar, kurallara da uymuyorlar. Elbette uymaları gerek. Ancak sistem kuryeleri bu hale getirmişken tek sorumlu kurallara uymayan kuryeler mi, oturup biraz düşünülmesi gerek. 

Motokuryeler; süre baskısı, puan sistemi gibi uygulamaların kaldırılıp güvenceli çalışmaları halinde bu tarz problemlerin tamamen ortadan kalkacağını düşünüyor. Her motor alanın kurye olamayacağı bir sistemin kurulması da elbette şart. Bir eğitim ve sertifika süreci olmalı. İki tekerlekli araçlarda hem de Türkiye’de motorlulara trafikte pek saygının olmadığı düşünüldüğünde bu taleplerin bir an önce yerine getirilmesi her şeyden önce açık bir insan hakkı.