2021 yılının son saatlerini yaşıyoruz, acısıyla, sıkıntılarıyla, ekonomik kaosuyla anılacak bir yılı geride bırakıyoruz. Ülkemizle birlikte tüm dünya salgın sarmalında berbat bir süreç yaşıyor. 2020’y...
2021 yılının son saatlerini yaşıyoruz, acısıyla, sıkıntılarıyla, ekonomik kaosuyla anılacak bir yılı geride bırakıyoruz. Ülkemizle birlikte tüm dünya salgın sarmalında berbat bir süreç yaşıyor. 2020’yi ıskaladık, Sağlık çalışanlarının büyük özverisine rağmen, ihmalkar, dikkatsiz ya da aşı karşıtı yurttaşlar nedeniyle 2021’de de baş belası virüs ve varyantlarından kurtulamadık. Milyonlar virüsün acımasızlığı karşısında nefes alabilme mücadelesinde güç bela ayakta dururken, bir o kadarı yaşamını yitirdi. Görünen o ki 2022 yılının yaz aylarına kadar bu çetin mücadele sürecek. Salgın dönemindeki sıkıntı ne yazık ki bir tek virüse karşı verilen yaşam mücadelesiyle sınırlı değil. Türkiye gibi sıkıntılı bir dönem geçiren, ekonomik dar boğazdaki ülkelerde, kıt kanaat geçinebilen aileler, özellikle de dar gelirliler büyük bir yaşam mücadelesi veriyor. Kepenkleri indirmek zorunda kalan binlerce küçük esnaf, işini kaybeden on binlerce işsiz, yüz binlerce asgari ücretli, çiftçi, üretici ve emekliler için yaşam şartları Pandemi sürecinde artık çok daha zor.
PERŞEMBENİN GELİŞİ…
Boşuna dememişler Perşembenin gelişi Çarşambadan belli olur diye, 2021 ilk günlerinden itibaren ne menem bir yıl olacağının sinyallerini vermişti. İşte onlardan bazıları; Amerika Birleşik Devletleri’nde başkanlık seçimlerini kaybeden Donald Trump taraftarları Washington’daki gösterinin ardından Kongre binasını bastı. Yeni Başkanı Joe Biden, ilk icraat olarak 1915 olaylarını “Ermeni Soykırımı” olarak tanımlarken, "Amerikan halkı, 106 yıl önce bugün başlayan soykırımda hayatını kaybeden tüm Ermenileri onurlandırıyor" ifadelerini kullandı. Almanya'da Merkel dönemi kapandı, Başbakan Scholz görevi devraldı. "The Ever Given" isimli dev konteyner gemisi Süveyş Kanalı'nı bir hafta tıkadı, ham petrol ve likit petrol tedarikinde sorun yaşandı. Afganistan'da ABD’nin askerlerini çekmeye başlamasıyla ülkenin büyük bir kısmını hızla kontrol altına alan Taliban başkent Kabil'e de girip yönetimi ele geçirdi. Taliban yönetiminden korkan on binlerce ABD işbirlikçisi Peştun, Tacik, Hazara ya da Özbek kökenli genç Afgan erkek sınırlarımıza dayandı. Milyonlarca Suriyeli mülteci yetmiyormuş gibi nur topu gibi aç ve işsiz Afgan gençlerimiz oldu, Anadolu’da barınan insan sayısı 90 milyonu aştı! Merkez Bankası faizleri eylül ayından itibaren kademeli olarak düşürüp yılı yüzde 14 ile tamamlarken, Türk Lirası'ndaki değer kaybı rekor seviyelere çıktı, ardından 20-21 Aralık hamlesi yaşandı ve akabinde “kur garantili mevduat hesabıyla” döviz kurları dizginlendi. Ancak kurlardaki düşüş, allak bullak olan piyasalarda mutfağa, fileye ve pompaya yansımadı. Uluslararası Mali Eylem Görev Gücü, Türkiye'yi “kara para aklama” ve “terörizmin finansmanı” ile mücadele konusunda “yeterince çaba göstermeyen” ülkelerin bulunduğu “gri liste” ye aldı. Batılı 10 ülkenin Büyükelçileriyle yaşanan Osman Kavala krizi, bu diplomatlar “istenmeyen adam” ilan edilmeden tatlıya bağlandı.
GÖZLERDEKİ IŞILTILAR… Neyse ki bu berbat 2021 yılından da kurtuluyoruz, 2022’ye çok daha umutlu bakmak istiyoruz. Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati' nin, TRT ekranlarında ifade ettiği gibi, “Gözlerime bakar mısınız? Ne görüyorsunuz? Ekonomi gözlerdeki ışıltıdır” sözlerinden yola çıkarak, ülkemiz gerçeklerine, yurttaşlara baktığımızda, bir yanda “ışıltılı gözleri”, diğer yanda “velfecri okuyan gözleri” ama en çok da “feri sönmüş” gözlerin oluşturduğu büyük bir kesimi görüyoruz...
Bakmayın siz sosyal medyada üç beş akıl tutulması yaşayan zavallının, “300’e aldığım arabam 600’e satışta” diye yazıp köşeyi döndüğünü zannetmesine! Ya da 17-18’den sattığı 8-10 bin dolarla ne kadar “öngörülü ve akıllı” olduğunu iddia eden akıl fakirlerine! Bu topraklarda kalkınma, huzur ve mutlu bir yaşam, ancak refahın toplumun her kesiminde yaygınlaşmasıyla mümkün olabilir. Boynu bükük üretici, toprağını süremeyen çiftçi, tedarik zincirinde mazotunu dolduramayan taşımacının ve boşalan rafını nasıl doldurabileceği kaygısını yaşayan, sattığının yerine yenisini nasıl koyabileceğini kara kara düşünen tüccarlar oldukça huzur hepimize haramdır! Ayın sonunu getiremeyen emeklimiz, faturalardan bunalıp doğalgazını elektriğini kapatıp kat kat yorgan altında titreyerek kışın geçmesini hayal edenler oldukça başta yönetenler olmak üzere tüm tuzu kurular için aldığımız nefes, boğazımızdan geçen her lokmanın haram zıkkım olması lazım!
Sayın bakanın bu ışıltısının tüm yurttaşların gözlerinde olması en büyük temennimizdir. Zira hepimiz ayni gemideyiz ve gemi kayalıklara oturduğunda, gemideki kamaralarımızın kaçıncı sınıf olduğu, su altındaki 5-6 kişilik kamarayla su üstündeki süper lüks süit kamaralar arasında fazla bir fark olmadığını anlamamız lazım. Asıl olan geminin kayalıklara oturmaması, ülkemizin bu güç zamanlarda akıl yoluyla, ustalıkla, elbirliğiyle yoluna devam etmesinin sağlanmasıdır. Gün siyasi, dini ve etnik grupların ve kişisel ikbal ve hırsların rafa kaldırılma günüdür, zaman komşunun aç yattığı ortamda bireysel zenginlik ve huzurun olamayacağını idrak etme zamanıdır. Hepimizin ortak hedefi bu olmalıdır. Zaman, kişisel ya da siyasi çıkarları her şeyden üstün görme değil, aklıselim dönemi, ortak akla katkı sağlama zamanıdır. Zaman kendini üstün görme, kibir zamanı değildir! Dönem içte ve dışta kaybolan “güven ortamının” yeniden tesis edilme zamanıdır!
[caption id="attachment_231395" align="alignright" width="362"]
Nardugan Bayramı[/caption]
DOĞUM, GÜNEŞİN YENİDEN DOĞUŞU
Son olarak, dünyaca ünlü Sümerolog Muazzez İlmiye Çığ’ ın, “Noel-Yılbaşı-Çam ağacı süsleme geleneğiyle” ilgili sözlerini hatırlayalım. Tüm bu kutlamaların kökeninin, Orta Asya Türk toplumlarının kutladığı “Nardugan Bayramı” olduğunu unutmayalım! Bir asırlık tecrübesiyle Türkiye’nin yetiştirdiği önemli değerlerden olan Muazzez İlmiye Çığ hocanın araştırmaları sonucu öne sürdüğü sözlerine bir kez daha kulak verelim; “Türklerin, tek tanrılı dinlere girmesinden önceki inançlarına göre, yeryüzünün tam ortasında bir AKÇAM ağacı bulunur. Buna hayat ağacı diyorlar. Orta Asya’da yetişen bu ağacı, motif olarak bizim bütün halı, kilim ve işlemelerimizde görebiliriz. Türklerde güneş çok önemlidir. İnançlarına göre gecelerin kısalıp gündüzlerin uzamaya başladığı 22 Aralık'ta gece gündüzle savaşıyor. Uzun bir savaştan sonra gün geceyi yenerek zafer kazanıyor. İşte güneşin bu zaferini, yeniden doğuşu, Türkler büyük şenliklerle AKÇAM ağacı altında kutluyorlar. Güneşin yeniden doğuşu, bir yeni doğum olarak algılanıyor. Bayramın adı NARDUGAN (Nar = Güneş, Tugan / Dugan = Doğan) Doğan Güneş! Güneşi geri verdi diye Tanrı Ülgen'e dualar edip, bu duaları tanrıya gitsin diye ağacın altına hediyeler koyuyorlar, dallarına kurdele çaput bantlar bağlayarak tanrıdan o yıl için dilekler diliyorlar. Hunların Avrupa'ya gelişlerinden sonra bu kutlamalar Türklerden Hıristiyanlara da geçer.”
2022 yılında sevdiklerimizle birlikte sağlıklı, huzurlu günler dilerken, ulusça refaha kavuşabileceğimiz, hepimizin “gözümüzün ferinin hiç sönmeyeceği” bir yıl temenni ediyoruz.