Yusuf Kanlı
Gazeteciler Cemiyeti Genel Kurulu toplanırken, mesleğimizin toplumsal sorumluluğu konusuna değinmek istiyorum. Fırsatçılık, adam harcama ve çıkarcılık, yalnızca medya dünyasında değil, sivil toplum örgütlenmeleri ve dernekler gibi toplumsal yapılar için de ciddi ve sıkıntılı konulardır. Gazetecilik, toplumun bilgi alma hakkını koruma görevine sahip bir meslek olarak, bu tür yozlaşmış davranışların kök salmasıyla sarsılır. Aynı zamanda sivil toplumun da zayıflamasına neden olabilir. Çünkü sivil toplum örgütleri ve dernekler, gazetecilerin bağımsızlıklarını savunmak ve etik değerlere bağlı kalmalarını sağlamak için vardır.
Fırsatçılık: Toplumsal sorumluluğun gölgesinde kısa vadeli çıkarlar
Fırsatçılık, medyada kısa vadeli çıkarları maksimize etmek uğruna her türlü etik değer ve toplumsal sorumluluğun bir kenara bırakılması anlamına gelir. Gazeteciler, bağımsız ve tarafsız haber yapma görevini üstlenirken, fırsatçı yaklaşımlar sebebiyle bu sorumluluğu ikinci plana atmamalıdır. Sivil toplum örgütleri ve dernekler, gazeteciliğin bu tür yozlaşmalara karşı direnç göstermesi için kritik bir öneme sahiptir. Örneğin, Basın Konseyi, Gazeteciler Cemiyeti ve benzeri dernekler ile sendikalar, evrensel gazetecilik ilkelerini savunarak medyanın topluma karşı görevlerini hatırlatmalı; gazetecilerin fırsatçılıktan kaçınmaları ve kamuoyuna doğru bilgi sunmaları için birer denetim mekanizması olarak görev yapmalıdır.
Ancak fırsatçılığın ve “biat et rahat et” anlayışının medya sektöründe bu kadar güçlü bir şekilde yer alması, medya içinde düzenleyici ya da “kendi kendini kontrol etme” amaçlı yapıların da işini zorlaştırır. Medya sahipleri, Türkiye’de bugün yaygın şekilde gördüğümüz gibi çıkar odaklı politikalar izlerken, sivil toplumun sesini duyurmak ve toplumu bilgilendirmek gibi asli görevlerinden uzaklaşabilir. Bu durum, sivil toplumun etkisini zayıflatır. Örneğin, bir sivil toplum kuruluşunun hak ihlallerine karşı yaptığı bir açıklama, yeterince “tıklanabilir” olmadığı veya “mutlak otoriteyi kızdırabileceği” gerekçesiyle medyada yer bulamayabilir. Medya, toplumsal meseleleri fırsatçılık penceresinden değerlendirerek, toplumsal sorumluluğu göz ardı edebilir.
Adam harcama: Medyada sadakat ve sivil toplum destekleri
Adam harcama, medyada rekabetin ve güvensizliğin en keskin hissedildiği alanlardan biridir. Gazeteciler arasındaki dayanışma, idealde güçlü olmalıdır; ancak çıkar çatışmaları bu dayanışmayı zayıflatır. Bir gazeteci, bir haberin peşinde koşarken ya da bir skandalı ortaya çıkarırken yalnızca işini yapmak için değil, aynı zamanda sivil toplumun desteğine de ihtiyaç duyar. Sivil toplum örgütleri, özellikle insan hakları, çevre koruma ve şeffaflık gibi alanlarda gazetecilere kritik destekler sağlar ve sağlamalıdır.
Ancak medya dünyasında adam harcamanın yaygınlaşması, bu destek mekanizmalarını da baltalar. Bir gazeteci, üstlerinin çıkarları ya da politik tercihlerine ters düşen bir haber yaptığı için kolayca gözden çıkarılabilir. Burada devreye yine sivil toplum örgütleri girer. Medya çalışanlarının örgütleri, adam harcamanın önüne geçmek ve gazetecilerin haklarını savunmak için mücadele etmelidir. Bu örgütler, gazetecilerin yalnız olmadıklarını hissettirmeli ve meslektaş dayanışmasını teşvik etmelidir. Ancak, medya patronajı bu yapıları da etkisiz hale getirmek için baskı kurabilir.
Sivil toplumun güçlenmesi ve derneklerin aktif rol oynaması, gazetecilerin yalnızca iş güvenliğini değil, aynı zamanda mesleki etiklerini de korumalarına yardımcı olur. Eğer sivil toplum güçlü bir şekilde örgütlenmişse, gazeteciler adam harcama tehdidi karşısında daha sağlam durabilirler.
Çıkarcılık: Sivil toplum ve medyanın kesiştiği noktalar
Çıkarcılık, bireylerin ya da kurumların kendi menfaatleri doğrultusunda hareket etmesi anlamına gelir. Bu durum, gazetecilikte mesleki etiklerin yok sayılmasına, sivil toplum örgütlerinde ise güven kaybına yol açar. Sivil toplum örgütleri, kamuoyunu bilgilendirmek ve güç odaklarını denetlemek için medyanın desteğine ihtiyaç duyar. Ancak medya çıkar ilişkileri doğrultusunda hareket ettiğinde, sivil toplumun sesi kısılabilir.
Gazetecilerin tarafsız olması gereken alanlarda çıkar ilişkileri öne çıkarsa, toplumsal sorunlar göz ardı edilir. Örneğin, büyük bir şirketin çevreye zarar verdiği bir durumda, bu şirketin medya ile olan reklam ilişkisi gazetecinin haber yapma özgürlüğünü sınırlayabilir. Bu durumda, sivil toplum örgütlerinin sesini duyurmak zorlaşır. Ancak çıkarcı yaklaşımlar sivil toplumu da etkileyebilir. Dernekler ve sivil toplum kuruluşları, medya desteği alabilmek için kendi ilkelerinden ödün verebilir. Bu yapılar, toplum adına mücadele ederken, medya ile kurdukları ilişkilerde şeffaflığa dikkat etmelidir.
Çıkarcılığa karşı direnç: Medya ve sivil toplum iş birliği
Fırsatçılık, adam harcama ve çıkarcılığın medya ve sivil toplum üzerinde yarattığı olumsuz etkileri azaltmak için her iki tarafın da daha şeffaf ve ilkeli bir iş birliği geliştirmesi gerekiyor. Meslek örgütleri, medya çalışanlarının mesleki haklarını korurken, aynı zamanda sivil toplumla iş birliği yaparak gazetecilerin toplumsal sorunlara odaklanmalarını sağlamalıdır. Bu tür iş birlikleri, hem medyanın hem de sivil toplumun çıkarcılığa karşı direncini artıracaktır.
Örneğin, çevre örgütleri ya da insan hakları dernekleri medyada yeterince yer bulamıyorsa, bu durum medya sahiplerinin çıkar ilişkilerinden kaynaklanabilir. Bu tür durumlarla başa çıkmak için, sivil toplum örgütleri ve dernekler kendi medyalarını oluşturarak daha bağımsız ve özgür bir haber üretim sürecini destekleyebilirler. Ayrıca, bağımsız gazetecilerle iş birliği yaparak fırsatçılığa ve çıkarcılığa karşı durabilirler.
Medya ve sivil toplum örgütleri arasındaki iş birliği, toplumsal sorunların daha etkili bir şekilde ele alınmasını sağlayabilir. Ancak bu iş birliğinin başarılı olabilmesi için her iki tarafın da etik ilkelere bağlı kalması, fırsatçılık, adam harcama ve çıkarcılığın yarattığı tehditlere karşı ortak bir duruş sergilemesi gerekmektedir. Medyanın ve sivil toplumun topluma olan sorumluluğu, çıkarlar ve kişisel kazançlar uğruna feda edilmemelidir.