Utku ŞENSOY
Başta dar gelirli yurttaşlar olmak üzere, küçük ve orta ölçekli işletmeler, sanayiciler fahiş elektrik, doğal gaz faturalarıyla artan mazot ve gıda fiyatları k...
Utku ŞENSOY
Başta dar gelirli yurttaşlar olmak üzere, küçük ve orta ölçekli işletmeler, sanayiciler fahiş elektrik, doğal gaz faturalarıyla artan mazot ve gıda fiyatları karşısında zor durumda kalırken, bazı kentlerde "askıda bayat ekmek" uygulamasıyla ucuz ekmek kuyrukları başladı. Elektriğe yapılan yüzde 127 zammın ardından zor durumda kalan esnaf bu artışı zorunlu olarak fiyatlarına yansıtacağını söylerken, tüketiciler protestolarda faturalarını yaktı. Politika faizinin düşmesine rağmen enflasyon tavan yapıp 2002’den buyana en yüksek seviyesine tırmanırken, dış ticarette 10 milyar dolarlık Ocak ayı açığı en yüksek seviye olarak kayıtlara geçti.
Türkiye enflasyon oranıyla Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü OECD verilerine göre 2021 yılı enflasyon oranlarında üye ülkeler arasında başı çekiyor. 34 üyesi olan, dünyanın önde gelen 70’den fazla ülkesiyle de işbirliği halinde olan OECD bölgesinde yıllık enflasyon Türkiye dışarıda bırakıldığında yüzde 5,6 seviyesinde gerçekleşirken Türkiye'de ocak ayı resmi enflasyonu yüzde 48'i aşarak, OECD ortalamasının 9, bağımsız kuruluşlara göre ise 15 katından fazla oldu. “Kurun köpüğü alındı, enflasyon dizginlenecek, gıdadaki zamlar duracak” söylemleri arasında yaşanan vahim tablo ortada. Görünen o ki tüm bu vaatler başka bir bahara kaldı.
***
SALGIN EN YÜKSEK SEVİYESİNDE!
Kur, enflasyon, gıda fiyatları, mazot ile birlikte kabaran elektrik, doğal gaz faturaların oluşturduğu ağır ekonomik tablo, yurttaşların salgın kaygılarının önüne geçti. Oysaki salgın tablosu hiç de iç açıcı değil, vefat sayıları 250 ye, vaka sayıları da Pandemi başından beri en yüksek seviye olan 110 bini aşarak rekor kırdı. İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun ardından, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve eşinin Covid-19’a yakalanması, en ufak bir ihmalde hiç birimizin bu illetten ayrıcalıklı korumaya sahip olamayacağını gösterdi. Geldiğimiz noktada hastane doluluk oranlarımız bazı illerimizde zorlayıcı seviyelere ulaşırken, servis yatakları doluluk oranı %57’yi, yoğun bakım yatak doluluk oranı %68’i ve solunum cihazı doluluk oranı ise %31'i, aştı. Bakan Fahrettin Koca bu tablonun hastane kapasitemizi zorlamadığını vurgularken, Şubat, Mart aylarında aşıların tamamlanıp, kapalı ortamlardan kaçınıp, korunmaya azami önem göstermemiz gerektiğinin altını çizdi. Huzurlu bir baharı, ardından yazı yaşamak için ulusça dişimizi 60 gün daha sıkmamız lazım.
***
TEHLİKELİ PROVOKASYON
Samsun'da Atatürk'ün 19 Mayıs 1919'da ayak bastığı noktadaki “heykel” diyerek sıradanlaştırmak istedikleri, Avusturyalı sanatçı Heinrich Krippel tarafından dört yılda yapılan ve 1931’den beri orada duran taş blok kaidesiyle 9 metreye yaklaşan “anıt eser”, iki saldırgan tarafından urganla araçlarına bağlayıp yıkılmaya çalışıldı. Akabinde bir başka saldırı haberi Edirne’nin Uzunköprü ilçesinden geldi. Adalet Anıtı'nı 2 kişi ateşe verip yaktı! Çirkinlik abidesi dinozorlardan, kent görselliğini bozan sözde heykellere kadar milyonlarca liraya yaptırılan, yüzlercesinin ortadan kaldırılması için, tepki gösterilmesi gereken beton saçmalıklar varken, böylesine anlamlı anıt eserlere ve Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’e yapılan saldırıları anlayabilmek mümkün değil.
Atatürk karşıtlığının körüklenerek adeta prim yaptığı iklimde yeşeren bu çirkin zihniyet, tehlikeli provokasyonlarını her fırsatta sergiliyor, caydırıcılıktan uzak göstermelik cezalar saldırganların yanına kar kalıyor, benzer heveslilerin iştahını kabartıyor. Her karşıt görüşe “provokatör” yaftalaması yapan siyasilere duyurulur!
***
AVRUPA İLE KÖPRÜLER ATILIYOR MU?
Avrupa Konseyi’nin icra organı Bakanlar Komitesi, Osman Kavala dosyasının Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi AİHM’e intikaline ilişkin ara kararı oy çokluğuyla kabul etmesinin ardından, Türkiye'ye karşı “ihlal prosedürü” resmen başlatıldı. Bu prosedür Türkiye'ye karşı ilk, “Avrupa Konseyi tarihinde ise ikinci ihlal prosedürü” olarak tarihe geçti.
Adalet Bakanlığı, Kavala’ nın yargılanmasına müdahale niteliği taşıyan karara sert tepki gösterirken, Dışişleri Bakanlığı, kararın ardından, “Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi ülkemizde devam eden bağımsız yargı sürecine müdahale niteliği taşıyan yaklaşımını devam ettirmiş ve yargı sürecine saygı ilkesini ihlal etmiştir” açıklamasında bulundu. Ankara’dan en sert açıklama ise Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan geldi. "Bizim mahkemeleri tanımayanları biz tanımayız. Bunu çok net söylüyorum. Bizim mahkemelerimizin vermiş olduğu kararlar var. AİHM ne demiş, Avrupa Konseyi ne demiş, bizi çok ilgilendirmiyor".
Konseyin tamamen siyasi olan bu kararının ardından Erdoğan’ın bir üst tondan hamlesi, AİHM eski yargıçları tarafından, “aceleyle sözlenmiş bir çıkış” olarak değerlendirildi. Zira, Türkiye Avrupa Konseyi'nin bir üyesi olduğuna göre, onun aldığı “kararlar da bağlayıcıdır”, onlara “uyulma yükümlülüğü vardır”, dolayısıyla yargı kararlarının tanıyıp tanımaması gibi bir durum söz konusu olamaz! Ayrıca en az 6 aylık bir prosedür, süreç varken erkenden yapılan bu çıkış, siyasi bir organ karşısında bir sonraki adımda elimizi zayıflatabilir. Siyaseten her adımı atmamız hatta üyelikten çekilmeniz bile mümkün, ancak Konsey kararının siyasi olduğu konusunda hemfikir olmamıza rağmen, “AİHM’in kararlarının en üst yargı kararı ve bağlayıcı olduğunu” unutmayalım.
***
SANSÜRLE MÜCADELE ÇAĞRISI
ABD'de üst düzey senatörler, Başkan Joe Biden'a Türkiye, Çin ve Rusya gibi ülkelerin uyguladığı sansürle mücadele etme çağrısı yaptı. Federal hükümete bağlı ABD Uluslararası Ticaret Komisyonu ITC raporunda Türkiye, Rusya, Çin, Vietnam, Hindistan ve Endonezya gibi ülkelerde son 5 yılda özellikle dijital içeriklere yönelik sansürün ABD şirketlerinin faaliyetlerini kısıtladığı belirtildi.
Raporda, “Türkiye'nin 2016'dan bu yana sansürü artırdığı, ifade özgürlüğünün de hızla gerilediğine” dikkat çekildi. Ayrıca “çok sayıda internet sitesinin engellendiği, sosyal medyaya baskı uygulandığı, birçok gazeteci, aktivist ve muhalifin hapse atıldığı” ifade ediliyor. Raporun ardından senatörler ABD yönetimine Türkiye ve bu ülkelerde uygulanan “sansürle mücadele için ticaret araçlarını” kullanma çağrısı yaptı. Çin'e yönelik gümrük tarifelerine yol açan Ticaret Yasası kapsamında yeni kararların gündeme gelmesi, akla Türkiye’ye yönelik benzer kararlar da alınabilir mi sorusunu getiriyor.
Görüleceği üzere gerek Avrupa Birliği gerekse ABD ile ticaret, salt mal alım satımı olmasının ötesinde, “bağımsız yargıdan, hukukun üstünlüğünden, demokratik hak ve özgürlüklerden” geçiyor. Türkiye G20’deki önemli ülkelerden biridir, ancak Batı halklarının, STK’larının hak ve özgürlükler konusunda kendi yönetimlerine giderek artan baskıları, ticaret ve yatırım için ne kadar hevesli olurlarsa olsun o ülkelerin yönetimleri ve sanayicilerinin ellerini kollarını bağlıyor.