Utku ŞENSOY

Utku ŞENSOY [caption id="attachment_264898" align="alignright" width="453"] Yerli yabancı arama kurtarma ekipleri canla başla çalıştı[/caption] Büyük şair Nazım Hikmet Abidin Dino’ya, “bana mutluluğun resmini yapabilir misin” diye sormuştu. Ondan esinlenip, “çaresizliğin resmini yap” dense depremin vurduğu 10 ilimizde yaşanandan daha çarpıcı, daha etkili, acıklı bir tablo düşünülemez. Ulusça çok büyük bir travma yaşıyoruz, acımız büyük. 85 milyonluk dünyanın ilk 20 ekonomisinden biri olan ülkemizde böylesine sıkıntılı dönemlerde önemli kararlar çok iyi tartılmadan alınmamalı. 71 ilde eğitimin 20 Şubat’ta başlaması doğru bir karardır, ancak oteller, kamu misafirhaneleri boş dururken 700 bin yurt yatağı için üniversitelerimizin kapatılıp, uzaktan eğitimle öğretimin feda edilmesi doğru mudur? Japonya yaşadığı deprem felaketlerinin ardından 1 ay içinde eğitime başlamadı mı? Pandemi boyunca 2 yıl yüksek okula gidemeyen öğrencilerimizi 6 ay daha örgün öğretimden uzak tutmak bu nesilde büyük travmalara, sosyal sıkıntılara yol açmaz mı? Yıkılan hastane ve kamu binalarını gördük bu konudaki sorunlarımızı çözebilecek miyiz? Bu kez felaketten ders alacak mıyız? Kirlenmişliğin önüne geçebilecek miyiz? Zannetmiyorum! 17 Ağustos 12 Kasım sonrası artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, depreme uygun konutlar yapacağız, Japon gibi prensipli olacağız yurttaşlarımıza güvenli konutlar, toplanma alanları sağlayacağız demiştik ne oldu? Bari bu kez ağır bedel ödenen bir ders olsun, yitirdiğimiz binlerce canin anısına bu son olsun, artık hiçbir şey eskisi gibi olmasın! Aramızdaki ayrık otlarının canım ülkemizi bozmasına, prensiplerden ödün verilmesine izin vermeyelim! Bundan böyle, felaketlerden sonra değil felaketi önleyecek planlarımız olsun! Depremden altı, yedi gün sonra yaşama sarılıp enkazdan kurtarılan genci yaşlısı onlarca yurttaşımız yanan yüreklere bir nebze olsun su serpti. 102 saat sonra çıkarılan bebek ve annesi, 133 saat sonra çıkarılan Melisa, 140’ncı saatte yaşama tutunan 7 aylık Hamza bebek, 149’ncu saatte çıkarılan Mustafa kardeşimiz, 153’ncü, 162’nci saatlerde madencilerimiz ve arama kurtarma ekiplerimizin gayretiyle gelen mucizeler felaketin ardından tesellimiz oldu. Depremden 85 saat sonra 11 yaşındaki Rumeysa ve babasının İsrail'den gelen arama kurtarma ekibince çıkarılmasını izlerken gözyaşlarımızı tutamadık. Dünyanın dört bir yanından destek geldi, 30 yıldır kapalı olan Ermenistan sınır kapısı deprem yardımları için açıldı. Yunanistan’dan İsrail’e, Fransa’dan Çin’e Avustralya’ya kadar dünyanın dört bir yanından 60’tan fazla ülkeden gelen yedi bininin üzerindeki arama kurtarma ekibi, bizim özverili ekiplerimizle birlikte canla başla, tırnaklarıyla kazarak çok zor şartlar altında gece gündüz çalışıp çaresiz insanlarımıza yardım elini uzattı. Onlar bizim kurtarma ekiplerimizle omuz omuza verip, enkaz arasındaki insanlarımızı yaşama döndürürken, yurdun dört bir yanında olağanüstü yardım seferberliği başladı. Elbirliği ile “densiz” sıfatını taktığımız, Yunanistan Dışişleri Bakanı Dendias deprem bölgemize kadar gelip hepimizi utandırdı. Komşunun külüne muhtaç olmanın ne demek olduğunu gördük, yine de Batı’daki bu komşumuza karşı temkinli olmalıyız. Höt zöt yaparak dış politika yürütülmemesi gerektiğini bir kez daha anlamakla birlikte, yardım bahanesiyle silahlı armadayla gelenleri yakından izlemekte ve sınır güvenliğimiz konusunda çok dikkatli olmamızda yarar var. Kimin dost, kimin düşman, kimin arkadan vuran yağmacı olduğunu daha iyi gördük bu zor günlerde. Bir cümle de soysuz hırsız ve yağmacılara. Başta bölge olmak üzere yurdun tamamı mültecilerden arındırılmalı, ülkelerine gönderilmeli. Yeter artık bunca acımız, yükümüz varken bu insanlara bakamayız. Önce kendi yurttaşımıza bakma sorumluluğumuz var. Aymazlığı, bize bir şey olmaz demeyi, adam sendeciliği bırakıp, ivedilikle bilime, bilim insanlarına ve akademisyenlere kulak verip, 4 yaşından başlayarak hemen her yastan insana zorunlu deprem eğitimi vermeye başlamalıyız. Yaz tatillerinde paranıza, inancınıza kültürünüze göre, futboldan, basketboldan yüzmeye, kuran kursuna kadar evladınızı hangi kursa gönderirseniz gönderin ama valilik ve belediyelerin açacağı zorunlu ilk yardım ve hayatta kalma kurslarına da gönderelim. Böylece evlatlarımızı, gelecek nesilleri bilinçlendirip deprem ve sel felaketlerine hazırlamalıyız. 2010 yılında kaldırılan, ''askerin, polisin yeterli olmadığı afet ve toplumsal olaylara müdahalesini” içeren EMASYA Protokolünün yeniden gözden geçirilip, erken müdahale timleriyle yurttaşa yardım elinin hızla uzatması, kara, hava ve denizden müdahaleye hazır arama kurtarma ekiplerinden yararlanılması gerekir. Yağma olaylarında da gördük, Mehmetçiğin olmadığı durumlarda sıkıntı yaşanıyor. 17 Ağustos ve 12 Kasım felaketlerinde deprem yörelerinde özellikle karanlık gecelerde bizzat tanık olduk, sınırsız imkan ve yeteneklere sahip güçlü ordumuz, enkaz güvenliğini sağlıyor, Mehmetçik acılı halka büyük bir moral desteği veriyor. 20 milyon konutun bulunduğu yurdumuzda yapıların üçte ikisi çürük! Yılda bin 500 sarsıntının yaşandığı Japonya, 6 bin 200 kişinin yaşamını yitirdiği Kobe depreminin ardından sıfır toleransla bina yapmaya başladı. 1995’deki milattan sonra Japonya, “binaları barınmak için değil, insanı korumak için tasarlıyor.” Biz de bu felsefeyle, 6 Şubat’ı milat kabul edelim. Yıkılan binalarla ilgili soruşturmanın başlatılmış olması doğru ve yerindedir. Ancak herhangi bir yapı için, Yapı Denetim firmalarından, belediyelere, Çevre ve Şehircilik Bakanlığına kadar onlarca mühendis ve yetkilinin imzasının olduğu sistemde, hatalı yapılarda sadece müteahhidi günah keçisi olarak gösterirsek bir arpa boyu yol alamayız. Kolaycılığı bırakalım tüm sorumlular cezalandırılmalı. Çok acı biçimde bir kez daha gördük ki bu felaket, dil, din, mezhep, ırk tanımıyor, herkesi eşit biçimde vuruyor. Doğrudur her şey bir yana, zaman, birlik ve beraberlik zamanı, dayanışma zamanıdır. Zaman, kişisel ve siyasi çıkarlarımızı yaralar sarılıncaya kadar da olsa rafa kaldırma zamanıdır. Zaman, birleşip tek vücut olup bu yıkımın üstesinden gelme, birlik olma, depremzede kardeşlerimize var gücümüzle el uzatma zamanıdır. Bölgede barınma sorunu var, hijyen önemli, tuvalet, ilaç vb. yaşamsal ihtiyaçların acilen çözümlenmesi gerekir. Henüz işin başındayız, bu zorlu süreci kenetlenerek atlatabiliriz ancak, nerelerde hata yapıldığını, eksiklerimizi de unutmayalım. Gelecekten umudumuzu yitirmeyelim, zorda olsa elbirliği ile bu büyük felaketin de üstesinden geleceğiz. Buna olan inancımız tamdır. Yurttaşların bir kez daha başı sağ olsun, geçmiş olsun Türkiyem.