Yusuf KANLI
Konuştuğumuzda bazen bir harman yerini sanki ateşe veririz heyecanımız, konuyla ilgili yüksek duygularımız gibi birçok nedenle. Bazen de dut yemiş bülbüle döne...
Yusuf KANLI
Konuştuğumuzda bazen bir harman yerini sanki ateşe veririz heyecanımız, konuyla ilgili yüksek duygularımız gibi birçok nedenle. Bazen de dut yemiş bülbüle döneriz.
Niye “dut yemiş bülbül” ya da “dut yiyen bülbül niye ötmez” demeyin, o kadar çetrefil bir konu ki cevabını bulmak neredeyse imkansız. Benim aklıma yatan izahat ise dut mevsiminde yavruları yumurtadan çıkan bülbüller palazlarını doyurmak için o kadar gayret gösterirler ki, dünyayı bir süre o güzel seslerinden mahrum bırakırlar.
Zaman dut mevsimi değil, Anadolu gazetecileri de çoğunlukla pek bülbüle benzemiyor maalesef ama düşen tirajlar, azalan reklam gelirleri ve gazete baskı maliyetlerinde dolar değeriyle yarışan maliyetler gibi nedenlerle büyük bir ekonomik sıkıntı içerisinde var olabilme savaşı vermekteler. Bu uğraş içerisinde de maalesef seslerini çıkarınca “asi” ya da “başkaldıran” muamelesi görüp merkezi ve yerel yetkililerce cezalandırılma riskiyle karşı karşıya kalıyorlar.
İki gün boyunca Trabzon’da Trabzon Gazeteciler Cemiyeti ev sahipliğinde gerçekleştirilen Türkiye Gazeteciler Konfederasyonu’nun (TGK) 23. Başkanlar Kurulu Toplantısı sayesinde 81 ilden gelen gazeteciler cemiyetlerinin başkan ve yöneticileriyle sektörün ve ülkenin sorunlarını tartışabilme imkanı buldum.
Doğal olarak, 9 gazeteciler federasyonu ile 84 gazeteciler cemiyeti başkanı ve basın meslek kuruluşu temsilcisinin katıldığı toplantıda ve ikili, üçlü sohbetlerde medya sektöründeki son gelişmeler, sorunlar ve çözüm önerileri tartışıldı.
En temel sorunlardan birisi yaygın medyada pek tartışılmayan Basın İlan Kurumu uygulamaları. Siyasi duruşu nedeniyle ilan alma yetkisi sıfırlanıp ölüme mahkum edilen gazetelerden, yasaya aykırı bir şekilde kamu temsilcileri atanmadığı sebeple aylardır toplanamayan BİK genel kurulu ve o nedenle yeniden düzenlenemeyen (artırılamayan) ilan tarifeleri nedeniyle mağdur yerel medyanın sıkıntıları yürek parçalayıcı.
Güya “yurttaş gazeteciliği” adı altında meslekle alakası olmayan kişilerin, gecekondu koşullarında oluşturdukları güya haber sitelerinin mesleğe verdikleri zarar ve tabii bu çerçevede “kim gazeteci” sorusuna cevap verecek bir medya sektör yasasının olmayışı yüksek sesle dillendirilen büyük bir sorun.
Gazetecilik meslek yasası acil bir ihtiyaç
Nitekim, sonuç bildirgesinde bu konu “Gazetecilik mesleğini ve bu mesleği kimlerin yapabileceğini düzenleyen ‘Gazetecilik Meslek Yasası’, teknolojik gelişmeler de göz önüne alınarak günümüz koşullarına uygun olarak mutlaka çıkarılmalıdır. Yıllardır beklenen, ancak detaylarına ilişkin açıklama yapılmayan İnternet Yasası, son dönemde gündeme gelen ‘sosyal medya’ düzenlemesinin gölgesinde kalmamalı, internet ortamında faaliyet gösteren basın kuruluşlarının ve bu kurumlarda görev yapan meslektaşlarımızın sorunları zaman geçirilmeden çözümlenmelidir. 5953 sayılı kanun koşullarına uygun olarak yeniden düzenlenmesi sadece biz gazetecilerin değil, toplumumuzun bir ihtiyacı haline gelmiştir. 5953 Sayılı Kanun; yıpranma hakkından yıllık izinlere, tazminat hakkından fazla mesaiye kadar geniş bir yelpazede ele alınarak, elektronik medyayı da kapsayacak şekilde güncellenmelidir” cümleleriyle kamuoyu ve siyasi erk sahiplerine bir kez daha duyuruldu.
Elbette ki günümüz gazeteciliğin en temel sorunlarından birisi sektörün çağdaş Goebelsvari bir mantalite ile zapturapt altına alınmaya çalışılması. İletişim Başkanlığının keyfine göre atadığı ve gazetecilikle alakası olmayan bir atanmışlar kurulunun basın kartının kime verilip verilmeyeceğine karar vermesi, bu arada gazetecilere basın kartı vermedeki tüm cimriliğe rağmen neredeyse basın kartı olmayan kamu memur bırakmayan anlayış ile sektörün sorunlarının çözülmesi elbette ki mümkün olmayacaktır.
Nitekim sonuç bildirgesinde yeni yasada gazetecilik mesleğinin “basın kartı sahibi koşuluna bağlı olmadan yapılan ağır ve tehlikeli bir iş olarak” kabul edilmesi ve “gazetecilerin Anayasal sosyal güvenlik hakkının sonucu olan fiili hizmet süresi zammı geri verilmeli, gazeteciliğin kanıtı olan basın kartları da, basın meslek kuruluşlarının söz sahibi olduğu kurullarca yerelde verilmelidir” vurgusu yapıldı.
RTÜK tabii ki muhakkak böyle bir toplantıda ele alınmalıydı. Bildiride “Özellikle yerel ve bölgesel yayın yapan televizyon kanalları büyük bir borç yükü altında kalmıştır. RTÜK Yasası günümüz koşullarına göre mutlaka yeniden ele alınmalı, RTÜK gelirlerinin bir bölümü, kurumsal yerel radyo ve televizyonlara destek olarak verilmelidir. Yerel yayıncıların ödediği 10 yıllık yayın lisans bedeli de acilen düşürülmeli, yerel ve bölgesel yayıncıların gelirlerine uygun hale getirilmelidir” ifadeleri kullanıldı.
Salgın medyayı vurdu
Medya kuruluşlarının, özellikle de yerel basının ilan ve reklam gelirlerinin koronavirüs salgını ile birlikte kelimenin tam anlamıyla durduğunun ifade edildiği bildirgede şunlara dikkat çekildi: “Pandemi döneminde basılı gazetelerin tiraj gelirleri de yüzde 60 ile yüzde 80’lere varan oranlarda gerilemiş, yerel televizyonların reklam gelirleri adeta sıfırlanmıştır. Bu süreçte firmalar reklamları tamamen durdururken, Basın İlan Kurumu üzerinden alınan resmi ilanlar da, icra ve ihale ilanlarının yayınlanmaması sonucu yüzde 90’lara varan oranlarda azalmıştır. İlan, reklam ve tiraj gelirlerinden mahrum kalan medya kuruluşları, basın çalışanlarının maaşlarının ödenmesi bir yana, zorunlu giderlerini ödeyemeyecek duruma gelmiştir. Bu aşamada uygulamaya konan ‘kısa çalışma ödeneği’, bu ödenekten yararlanma olanağı bulunan kuruluşları için ilk aşamada can suyu olmuştur. Medya kuruluşlarının Koronavirüs krizinden çıkması için gündeme getirdiğimiz çözüm önerilerimizi, bir kez daha Türkiye gündemine getirmek istiyoruz. Medya sektöründe faaliyet gösteren gazete, televizyon, radyo ve kurumsal internet haber siteleri için ‘kredi ve hibe’ niteliğinde maddi kaynak sağlanmalıdır. Medya kuruluşlarına banka sicil durumuna bakılmaksızın miktarı yayın kapasitelerine göre belirlenecek yüzde 50’si hibe, yüzde 50’si faizsiz kredi olmak üzere maddi kaynak sağlanmalıdır. Medya kuruluşlarının birikmiş SGK ile diğer vergilerinde indirim yapılmalı, indirim sonrası hesaplanacak borç taksitlendirilmelidir. Gazete, televizyon, radyo ve kurumsal internet haber sitelerinde görev yapan basın çalışanlarına ve diğer basın kartı sahibi gazetecilere, faizsiz kredi verilmelidir. Televizyon kuruluşlarından alınan uydu bedellerinde indirim yapılarak taksitlendirilmeli, RTÜK payları bir süre alınmamalıdır. Yerel basın kuruluşları, belediyeler ve kamu kurumları tarafından ilan ve reklamlarla desteklenmelidir. THY, Vakıfbank, Ziraat Bankası gibi kamu kurumlarının ilanları yerel medyaya da yönlendirilmeli, ayrıca bakanlıklar ücretli ‘‘Kamu Spotu” ve ‘Zorunlu Yayın’ desteği vermelidir.
Yerel basına yaşam suyu şart
Bildirgede ayrıca, 4 Kasım tarihinde “5. Yargı Paketi” adı altında TBMM Başkanlığı’na sunulan ve 8 ayrı kanunda değişiklik öngören 54 maddelik teklif de, yerel gazetelere icra iflas kanunu kapsamında verilen ilanlarda değişikliğe gidilerek benzer şekilde yerel basının ilan kaybına uğramasını öngörüldüğü hatırlatılarak, şu ifadelere yer verildi: “Bu değişiklik teklifinin kabul edilmesi halinde, yerel gazetelere verilen icra iflas ilanlarında önemli oranda düşüş yaşanacaktır. Oysa Türkiye Gazeteciler Konfederasyonunu oluşturan 93 basın meslek kuruluşu olarak her fırsatta, yerel basının güçlenmesi ve desteklenmesi çağrısında bulunuyoruz. Başta teklifi veren AK Parti olmak üzere siyasi partilerin bu yanlıştan da dönmesini istiyor, ‘Vergi Usul Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinde’ nasıl yerel gazeteler lehine düzenleme yapıldıysa, 5. Yargı Paketi’nde de aynı şekilde basın lehine değişiklik yapılması gerektiği çağrısında bulunuyoruz. Yerel basınımız Basın İlan Kurumu aracılığıyla desteklenmeye devam edilmeli, destekler gelişen ekonomik koşullara bağlı olarak arttırılmalı, BİK tarafından uygulanan ilan tarifesi enflasyonda gözlenen artış da göz önüne alınarak güncellenmelidir.”
Ne dersiniz, bülbül sanki dut yemeyi bırakmış, şakımaya başlamış. Bu sesleri duymak gerçekten güzeldi.