Hani derler ya güya birisi ruhunu şeytana satmış, beklenilmeyen büyük başarılar kazanmış, her türlü dünyevi arzusunu, ikbal hırsını tatmin etmiş ama gün gelmiş faturayı acı ödemiş diye... Nedense aklıma o hikaye geldi...
Yoook, kimseye laf attığım falan yok, sağ olsun Niko (Nikos Anastasiades) tüm sıkıntıları bertaraf ediyor... Ceddimize ihanet edip tüm şartlarına evet de desek Kıbrıs’ta çözümü bırakın düşünmeyi, şöyle azıcık şans vermeyi bile düşünmüyor Rum tarafı… Şansımız o, yoksa çoktan teslim olacağız.
Geçen hafta büyükelçilerle bir yemek yedi Niko. Hani bizim Türk tarafında beylik laflar etmenin ötesinde kimse doğru dürüst herhangi bir konuda bilgi vermeye yanaşmıyor ya adamcağız bilgi vereyim diye paralıyor kendisini... Tabii işine gelen bilgileri ve işine geldiği gibi.
Ne diyor Niko? Bizim Mustafa Akıncı gibi o da 2016’da çözüm mümkün diyor.
Sonra? Diyor ki "Toprak" ve "Güvenlik" konularının henüz konuşulmamış.
Güzel laftır şu "fırsat penceresi" veya İngilizce söylersek "A window of opportunity" sözü. Kullanırsın, millet seni çok şey söylüyor sanır. Peki ne görülüyor o pencereden? O yok, fırsat dediler ya, ne yapacaksınız ne olduğunu, haydi koşun fırsatı yakalamaya.
Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis, Kıbrıs sorununun 2016 yılı içerisinde çözümlenmesinin mümkün olduğunu ancak "Toprak" ve "Güvenlik" konularının henüz görüşülmediğini ifade etti.
Rum lider diyor ki "Yönetim", "AB", "Mülkiyet" ve "Ekonomi" başlıklarında önemli ilerleme sağlanmış ama bazı "temel" konularda sıkıntılar sürmekteymiş. Mesela "rotasyon" meselesi çözülmemiş ama olur ya federasyon kurulursa vergi nasıl toplanacak, merkez bankasında nasıl görev yapılacak falan tam mutabakat varmış.
Kardeşim Niko çok alemsin. Merkez bankasını ne yapacaksın, zaten Brüksel yönetmeyecek mi? Vergi meselesi önemli ama. Eğer kuzey Kıbrıs’ta nasıl vergi alınacağını biliyorsan ve Akıncı ile paylaşmadıysan aşkolsun sana. Derdi o mu adamın Allah aşkına, benim de dediğime bakın. Niye Akıncı’ya devlet nasıl yönetilir anlatsın ki? Bir kere Akıncı izin vermez, verse de Niko’nun devleti çok bir başarılı sanki o işte, krizden krize şakacıktan savuruluyor beyler.
Neyse, Niko diyor ki esas mesele "statükonun kabul edilemeyeceği" konusunda ve iki taraf arasında ilerideki federal devletin temel yapısı ve Kıbrıs Türk "eyaletinin" statüsü konusunda ciddi anlayış farkları varmış.
Baklayı ağzından çıkardı adamcağız. Daha ne desin? Akıncı’ya, Nami Özdil’e anlatıyor he babam, anlamıyorlar ya da anladılar da Niko’yu çatlatmak için anlamamış gibi yapıyorlar. Yoksa anladılar da bize söylemedikleri gibi Niko’ya söylemeyi de mi unuttular?
Niko diyor ki o "çözüm" denilen iş gerçekleşip "federal" devlet kurulunca, KKTC tarih olacak, Kıbrıs Cumhuriyeti adanın iki toplumunun federal hale dönüşmüş devleti olacak. Kapiş? KKTC tarih olacak, sen eyalet bile olmayacaksın, belki Türk mahallesi işte o kadar diyor adam. Şimdi son günlerde "Biz zaten konfederasyon olmayacağının bilincindeyiz, hedefimiz federasyon" diyen Akıncı acaba Niko’nun dediğinin farkında olarak mı bu sözleri söyledi yoksa "Niko dostum sen ne dersen de ben zaten konfederasyon istemiyorum, KKTC’yi de gömeceğim ama mahalle muhtarlığı bırakmam" mı diyor?
Akıncı’nın ne dediğini deşifre için görüşmek lazım ama koskoca cumhurbaşkanı, muhaliflerle hele eleştiri yapanlarla görüşmüyor. Halbuki eleştiriye ne kadar çok önem verirdi eskiden? Enteresan. Anlatsa belki anlayacağız yanlış eleştiri getirdiğimizi, onu bile anlama imkanını bize tanımıyor.
Mesela Niko diyor ki güvenlik boyutunu görüşmedik, mal mülk meselesine dokunmadık. Hani ilk mal sahibi, fiili kullananın hakkı, iki kesimlilik ve iki toplumluluk ilkeleri falan ışığındaki tartışmalar, çekişmeler onca haber ne idi peki? Kim kimi kandırıyor?
Haydi anladık görüşmediler ama bilmeyen var mı iki tarafın güvenlik boyutundaki sözlerini. Görüşmediler ama BM temsilcisinden bilmem kaç ülkenin dışişleri bakanın, büyükelçisine kadar bu konuyu ele almadığı tartışmadığı, doğrudan ve dolaylı Türk tarafına mesaj göndermediği aracı kaldı mı Niko ve hükümetinin? Acheson planından, fiili müdahale hakkı olmayan ve askersiz garanti sistemine kadar neler üzerinde mesaj teatisi olmadı ki?
Haydi hepsini anladık, Yunanistan’ın garanti sistemini sona erdirmek istediği, İngiltere’nin de "bana uyar" dediği ve Türkiye’ye baskı yapıldığı da mı doğru değil?
Niko tutturmuş, varılacak çözüm "ilk gün" tümüyle işler olacak, federal hükümet "efektif" ve "yetkin" olacakmış. Adamın dediği öyle geçiş dönemi falan anlamam, verilecek toprağı hemen vereceksiniz, kuzeye geçecek Rum nüfusu haklarına hemen kavuşacak, sınırlama falan tanımam diyor.
Zaten demedi mi adam dört özgürlüğün ilk gün yürürlüğe girmesi gerektiğini, geçici bile olsa Avrupa Birliği müktesebatından derogasyon (sapma) kabul etmeyeceğini, kalıcı derogasyonun söz konusu olmadığını?
2016’da çözüm mümkün mü? Çözüm ne? Eğer çözüm Niko’ya evet demekse, mümkündür ama ona bile inanmıyorum. Eğer dediklerini verirseniz başka şeyler ister Niko ta ki Kıbrıs’taki varlığınız tam anlamıyla misafir odasındaki konuk vaziyetine ve hatta o bile olmayıncaya kadar gerileyinceye kadar.
Sarı inek hikayesini hiç unutmamak lazım. Evet, çözüm karşılıklı al-ver ile ve acı ödünlerle gerçekleşecek ama neyi ne karşılığında verdiğinizi ve gerçekten vermek sorunda olup olmadığınızı iyi hesaplamanız gerekir. Böyle zengin babanın haşarı ve bonkör oğlu gibi vere vere sonunda verecek bir şey kalmaz.