Zaman zaman bazı art niyetliler tarafından suistimal edilmesini önleme ve soruşturmanın selameti açısından bazı olaylarla ilgili yayın yasakları getirilmektedir. Hatta bu yayın yasakları bazen çıkmış haberler için de kullanılmaktadır. Ancak bu işlem o kadar çok yapılmaktadır ki yapılan işlemlerin haklı olup olmadığına kuşku bile düşürmektedir...
Süreyya Oral
Görülen bir davanın sonucu ve o olayla ilgili bir yayın yasağının ne anlamı olabilir… Yapılan bir yolsuzluk haberiyle ilgili yayın yasağının ne anlamı olabilir… Mahkemeler de yapılan başvurular karşısında anında yayın yasağı kararı alabilmektedir...
Bazı başvuru sahipleri de bu sistemi istismar etmek te bir beis görmüyorlar….
Gelelim Türkiye’yi ayağa kaldıran Diyarbakır’daki Narin olayına… İlk günden uygulanan yayın yasağı, konuşmak isteyen bildiklerini anlatmak isteyen kişilerin önünü kesmenin yanı sıra birkaç gün içinde çözülebilecek bir olayın haftalar almasına neden oldu….
Bu yaşadığımız olaylar yıllar önce yaşadığım daha önce de bahsettiğim bir konuyu tekrardan burada sizlere aktarma olanağı verdi…
70’li yıllarda Ankara Adliyesinde görevli ve benim de yakından tanıdığım bir savcı vardı… Gitti adli olaylarda bizlerin ilgili kişilerle istediğimiz gibi konuşmamıza müsaade ederdi… Mağdur veya suçlu ayrımı yapmadan herkesle konuşmamızı sağlardı…
Bir Adliye de kendisiyle sohbet ederken, neden bizlere karşı bu derece yaklaştığını ve gerekçesini sordum… Bana olaylara karışan kişiler her bildiklerini ve gördüklerini bizlere tam anlatmıyor, ama her şeyi ayrıntısıyla sizlere anlatıyorlar… Bizler de sizin gazetelerde çıkan haberlerinizden soruşturmanın yönünü belirliyoruz…
Son Narin olayında da basının olayın görgü tanıklarıyla konuşmalarını ve onları kamuoyuna aktarmalarına olanak verilseydi belki küçük kızımız daha önce bulunur ve olayda çözülürdü.. Olayda şimdi geldiğimiz nokta suçlular açıklansa bile bazı soru işaretlerini bünyesinde barındıracak gibi…