Meslek yaşantım boyunca duyduğum, tanık olduğum olaylar  yukarıdaki başlığı atmama ilham verdi..1993 yılında Japonya’ya yaptığımız kısa bir gezide gördüklerim ve yaşadıklarım Türkiye’de de uygulanan KPSS sisteminin bizdekiyle uzaktan yakından ilgisi olmadığını, bizdeki sistemin her haliyle suiistimal ve dejenere edildiğini gösterdi.. Japonya’da uygulanan bu sistem de yılda bir kez sınav yapılıyor, özel ve kamu sektörü  nasıl bir elemana  gereksinin duyduğunu önceden bildirdiği için bu sınav sonucuna göre  yönlendirilen kişileri işe  alıyor. Yani herkes kendinin torpili. Bizde ise KPSS’ nin kuyruğuna  mülakat  diye bir sistem eklediler. Ve usulüne göre yapılan sınavların usulsüz hale getirilmesinin kapısını açtılar…
Bu arada sınav sorularının çalınıp belli guruplara verilmesi de  usulüne uygun yapılan KPSS nin usulsüzlükle tanışmasının yolunu açtı.. Sonuç inandırıcılık ve güvenilirliğin yok olmasına neden oldu…
Bu hepimizin gözün içine bakılarak yapılan bir  eylem.. Yöneticiler mülakatın kaldırılacağını söylemelerine rağmen henüz bir adım atılmadı…
Kağıt üzerinde ve ilan yoluyla sağır sultana duyurularak yapılan ihaleler ise bir başka bir başka facia… Bazı ihalelerde alınacak malın tarifi yapılırken,  özellikleri sıralanırken siz ne güzel ve şeffaf uygulama     gibi gelebilir ama o  özellikler içinde bulunan bir madde alınacak malın tarifi olabilir..
Mesela bir belediye çocuklara dağıtmak için çanta ihalesi açabilir.. İhaleyle ilgilenen herkes ucuz çantaların ancak Çin’den veya uzak doğudan getirileceğini bildikleri o göre temaslarda bulunur  ona göre teklif vermeye  çalışır. Ama ihalenin bir maddesi ihaleye girmek isteyenlerin heveslerini kursaklarında bırakır. O madde ihale sonrası malın teslim  edileceği süreyle ilgilidir. İhaleyi kazansanız bile bu süre içinde malı getirmeniz mümkün değil.. Çünkü  yurtdışından en iyi ihtimalle bir kargonun gelmesi en iyimser tahminle üç dört ay sürmekte.. İhale de bu süre ise genel de on beş gün veya bir ay olarak belirtilmektedir.
Aynı sistem yurtdışından ithal edilecek ağaçlar içinde uygulanmaktadır. Her iki ihale sisteminde  işi alacak belli olduğundan ve alınacak ürünler  Türkiye’ye getirtildiğinden  bu ihale  usulüne uygun bir usulsüzlük olarak ortaya çıkmaktadır…
Yine yıllar önce kartlı akıllı sayaç için yapılan ihalelerde   usulüne uygun gibi görünen bir ihale sistemiydi.. Belediye de akıllı sayaçların kimden alınacağı belliydi ama nasıl alınacağı tartışma konusuydu.. İhaleye katılmak isteyen çok sayıda firma vardı… Hepsi ihaleyle yakından ilgileniyordu… Ancak belediye bu iş için  özellikler belirtilen değişik zamanda iki ihale açtı ve bu ihalelerde çok küçük rakamlarda akıllı sayaç alımı gerçekleştirdi.. Bu sayaçlar  bilinen firmadan alınmıştı… Üçüncü ihale de ise gerçek alım rakamı ortaya konuşmuştu. Bu rakam kentteki hane sayısı kadardı… Ama ihale şartnamesine eklenen bir madde başkalarının ihaleye girmesinin önünü kesiyordu.. Üçüncü ihaleye eklenen o madde “daha önce kuruma sayaç vermiş olması” maddesi idi.
Bu da  usulüne uygun yapılan bir usulsüzlükdü..