Kıvanç El Hükümetin memur maaşlarında yaptığı yüzde 90’a varan artışlar sonrası en düşük memur maaşı 22 bin lir...

Kıvanç El

Hükümetin memur maaşlarında yaptığı yüzde 90’a varan artışlar sonrası en düşük memur maaşı 22 bin lira oldu. Elbette yüzde 90’a varan zamlar önemliydi. Memur sendikaları bu zamları Türkiye’deki enflasyonu dikkate alarak yetersiz bulsa da genel olarak “hiç yoktan iyidir” yorumları da yapılıyor.

Verilerden gidersek Türk-İş’in açıklamasına göre yoksulluk sınırı 33 bin TL. Eğer bir evde sadece tek çalışan varsa kamuda çalışanlar dahi artık yoksulluk sınırı altında maaşlara çalışıyorlar demektir. Bu nedenle gerçek enflasyona göre memurlar daha fazla zam almalıydı, bu tartışmasız…

Ancak memurlardan ziyade ücretli çalışan yaklaşık 15 milyona odaklanmak da gerek. Şu an ücretli yani bir yere bağlı olarak aylık maaşlara çalışan milyonların aldığı ücretler ne yazık ki vahim durumda. Aslında SGK’da kim ne kadar maaş alıyor bir ortalama veri var, ancak bu “acı tablo” ortaya çıkmasın diye olacak olmalı ki uzun zamandır açıklanmıyor.

Milyonlar için artık asgari ücret, “ortalama ücret” olmuş durumda. Burada sendikalı olan ve olmayan ayrımı da önemli. Sendikalı sayısı 2.3 milyon. 13 milyondan fazla kişi şu anda sendikasız.  Sendikalı olan özel sektör çalışanları, sendikaları üzerinden “cüzi” olsa da haklarını arayıp belli oranda artışlar alabilseler de sendikasız olan çalışanlar için ise ücret dengesizlikleri daha da artmış durumda.

Sendikaların “resmi olmayan” kendi tespit ettikleri verilere göre Türkiye’de ücretli çalışanların yüzde 60’a yakın asgari ücretle çalışıyor. Asgari ücret çevresindeki, yani 12, 13, 14 bin liralık ücretler de dikkate alındığında bu rakam yüzde 75’leri buluyor. Yine sendikaların resmi olmayan tahminlerine göre en düşük memur maaşı olan 22 bin lirayı aşan özel sektör maaşı yüzde 10, 15’i dahi geçmiyor.

Bu dengesizlik bu yıl ortaya çıkmadı, son 4-5 yıldır ekonomideki bozulma nedeniyle eşitsizlik giderek belirginleşti ve arttı. Artmaya da devam ediyor.

Bu ne gibi sorunlara yol açıyor? Örneğin, yeni işe başlayan bir kişi 11.400 TL’den başlarken 10 yıllık deneyimli personele 12, 13 bin lira gibi ücretler veriliyor. Bu da iş barışını önemli oranda bozan bir unsur. Kalifiye ve deneyimli çalışan ile yeni başlayan çalışan arasındaki makas daralması iş yeri huzursuzluklarını artırıyor.

İş verenler de ücretleri “işsiz kalırsınız” diyerek bir anlamda emekçileri tehdit ediyor. Elbette bazı işverenler gerçekten daha fazla veremiyor durumda olabilir. Ancak tamamı için aynı durum mu geçerli, bunun yanıtının “evet” olduğunu sanmıyorum.

Özetle ekonomideki dengesizlik ve rasyonel olmayan politikalar ücret adaletsizliğinde de ciddi bir artışa yol açmış durumda. Zaten yapılan son vergi düzenlemeleri ile alınan zamların büyük bir kısmı eridi gitti bile…

Elbette zor şartlar herkes için geçerli değil. Bu sistemde zengin daha da zenginleşti. Burada veriler bunu da net şekilde ortaya koyuyor. Milli gelirden alınan paydaki yoksul ve zengin ile orta sınıf dağılımında ivme gelir seviyesi daha yüksek olanlardan yana…

Enflasyon rayına oturmadan, ekonomide rasyonel politikalar hızlıca devreye girmeden alım gücü gerilemesi ve fakirleşme/yoksullaşma daha da artacak. Birçok sosyal bilimciye göre bu da aslında bir “tercih.”

Nobel ödüllü yazar Orhan Pamuk geçtiğimiz yıl, “halk bilerek fakirleştiriliyor” demişti. Bu birçok sosyal bilimci, ekonomist ile birlikte yapılan önemli bir tespit aslında. Ucuzlayan emek, sömürünün artmasına, yoksullaşma ise halkın geçim ve karın tokluğu derdine düşmesi demek. Bu da yardımlara yani dolaylı olarak iktidarlara daha bağımlı yaşamların artmasına yol açıyor.